Empati yani kendini diğerinin yerine koyabilme, insanların yaş ilerledikçe geliştirdiğini düşündüğümüz bir özellik. Zeka gibi doğuştan geldiğini düşünmediğimiz empatinin bizde yeterince olmadığını hissettiğimizde genelde kendimizi suçluyoruz. Empatiden yoksun olmayı kişisel gelişimimiz adına bir başarısızlık olarak görüyoruz. Oysa geçtiğimiz aylarda yapılan bir çalışma sayesinde artık biliyoruz ki, insanlar arasındaki empati seviyelerinin farklılığı büyük ölçüde genlerimize dayanıyor.
Empati türleri ve ölçümü
Öncelikle, empati hakkında kısa bir bilgi vermek gerek. Empati ikiye ayrılıyor: Bilişsel ve duygusal empati. Diğerlerinin duygu ve düşüncelerini sezebilmek bilişsel empatiye işaret ederken, bu gözlemlere karşı harekete geçenler duygusal empatiye sahip olarak değerlendiriliyor. Empati yeteneğinin ölçümünde genellikle kişilerin kendi verdikleri test yanıtları değerlendiriliyor. Örneğin, kişi “iletişime geçtiğim kişiye bağlı olarak davranışlarımı değiştirebilirim” sorusuna evet derken dürüst ise, bu her iki empati çeşidine de sahip olduğunun bir göstergesi oluyor.
Genetik bilimi yıllardır otizm genleri, kanser genleri gibi bir rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olan genleri araştırırken, psikolojiye biraz daha yatkın bilim insanları empati konusunda çalışmalarını sürdürüyordu. Cambridge Üniversitesi ve başka merkezlerin işbirliğiyle yapılan ve Translational Psychiatry dergisinde yayınlanan çalışma, empati genlerini ortaya çıkarmak adına bir adım attı.
Çalışma, 46861 katılımcıdan alınan DNA örnekleri ve onlara yapılan anketler sayesinde empati üzerine şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı bilimsel çalışma ünvanını kazandı. Çalışma, kadınların erkeklere oranla daha üstün empati yeteneğine sahip olduğu, yetişkinlerin gençlere oranla daha empatili olduğu gibi sonuçlar ortaya kondu. Bunlar, empati üzerine daha önce yapılmış araştırma sonuçlarıyla da uyumlu.
Tek bir “empati geni” yok
Bunlara ek olarak, bilimsel açıdan önemli olarak değerlendirilen bir sayısal sonuç da elde edildi. DNA farklılıklarının, empati seviyelerinde yüzde 11 oranında etkili olduğu iddia ediliyor; ancak bunun nedeni kesin olarak bilinmiyor. Yine de, en azından iki genin empati seviyesi üzerinde etkili olduğu bulundu: Sinir hücrelerinin gelişimini etkileyen SEMA6D ile deri, kan damarları ve bağ dokudaki liflerin oluşumuna yardımcı olan FBN2. Bu genlerdeki hangi farklılıkların empatiyi hangi şekilde etkilediği ise halen araştırılıyor.
Çalışmada yer alan bilim insanlarından Prof. Thomas Bourgeron, bu bulguların bilimin doğru yönde ilerlediğine işaret ettiğini söylüyor. Bourgeron’a göre, empati gibi karmaşık özelliklerde birden fazla genin farklı rolleri olabilir. Bu da, o rollerin neler olduğunu ortaya çıkarmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle çok daha fazla katılımcı ile daha geniş kapsamlı çalışmalara olan ihtiyaç sürüyor.
İlginizi çekebilir: Yavaş yavaş kaybetmeye başladığımız bir beceri: Empati
Kaynaklar:
Life Hacker
University of Cambridge
Nature