X

Bilgisayarın insanoğlunun hayatına adım adım girişi: Dünden bugüne bilgisayarların evrimi

Modern çağda insan hayatının vazgeçilmezlerinden biri olan bilgisayarlar; evde, ofiste, hatta boş vakitlerimizde bile her an yanımızda, elimizin altında. Farklı programlarla pek çok işimizi kolayca halletmemize yardımcı olan bilgisayarlar, eğlence ve keyifli aktiviteler için de pek çok olanak sunuyorDiğer yandan, fotoğraf, film arşivlerimizi saklayabildiğimiz bilgisayarlarda en sevdiğimiz dizileri izleyebiliyoruz, çizimler ve tasarımlar yapabiliyoruz. Günümüzde, geçmişe dair sahip olduğumuz tüm bilgi ve dataları tek bir aletle elimizin altında tutabiliyoruz. 

Her ne kadar akıllı telefonlar bilgisayarları tahtından etmeye çalışsa da, bilgisayarlar geniş alanlarıyla, geliştirilen özellikleriyle ve yeni dönem çalışma aracı oluşuyla hayatımızda kalmaya devam ediyor ve edecek gibi de görünüyor. 

Evinizin bir odasını bilgisayarınıza ayırmak ister miydiniz?

Evet 1930’lu yıllarda eğer bir bilgisayarınız olsun istiyorsanız evinizde ya da ofisinizde bir odayı bilgisayarınıza ayırmanız gerekiyordu. Yani o yıllarda bilgisayar günümüzün “pratik” kavramına en uzak icatlardan biriydi diyebiliriz.

“Abaküs” bilgisayarların ilk örneklerinden

20. yüzyılın başlarında oda büyüklüğünde olan bilgisayarlar, zamanla minimal boyutlara indirildi ve çok daha fonksiyonel bir hale geldi. 

Peki bilgisayarlar bugünkü yerini nasıl edindi? Bilgisayarların insanoğlunun hayatına ilk girişinden bu güne neler değişti? İşte bilgisayarların evrimi ve gelişimi:

1930’lar

İlk yıllarda bilgisayarlar “hesaplama sürecini kolaylaştıran” nesneler olsa da, ilk bilgisayar olarak adlandırılabilecek; abaküs ya da makinesel hesaplama aygıtları, günümüzde bilgisayar kelimesinin anlamını karşılamıyor.

Karmaşık matematiksel hesapların belirli bir düzenek tarafından yapılmasını sağlayan hesap makinesi ENIAC.

Elektronik bilgisayarların ortaya çıkışı ise “elektronik devrelerin” bulunduğu 1937 yılından sonra gerçekleşiyor. Karmaşık matematiksel hesapların belirli bir düzenek tarafından yapılmasını sağlayan hesap makine ise yaklaşık 10 yıl sonra ortaya çıkan ENIAC.

1936 yılında ünlü matematikçi Alan M. Turing’in “Saptama Problemi Hakkında Bir Uygulamayla Birlikte Hesaplanabilir Sayılar” isimli makalesini, 1950 yılında ise “Hesaplama Mekanizması ve Zeka” isimli ikinci makalesini yayınlayarak teoratik olarak computing machine yani “hesaplama makinesi” konseptini geliştirdi. Makalelerde bahsettiği sanal makine ise daha sonra gerçeğe dönüşerek Turing Machine ismi aldı. Bilgisayarlar bir nevi insan zekasının fiziksel bir oluşumuydu.

1940’lar

1941 yılında ikili sayı tabanına dayalı işleyip gerçel sayılar ile işlem yapabilen ilk makine olan “Z makineleri”, 1998 yılında Turing uyumlu olduğu kanıtlandığında “ilk bilgisayar” unvanını edindi.

Atasanoff Berry bilgisayarı

Aynı yıllarda Atanasoff-Berry bilgisayarları, II. Dünya Savaşı’nda Alman silahlı kuvvetlerinin gizli iletişimlerini çözümlemek için kullanılan İngiliz yapımı Colossus bilgisayarı, Harvard Mark I gibi çalışmaların sonunda; ABD ordusu tarafından geliştirilen ENIAC (1946), onluk sayı tabanına dayalı olup ilk genel kullanım amaçlı elektronik bilgisayar unvanını taşır.

1947 yılında daha esnek ve zarif bir tasarıma kavuşan ENIAC, EDVAC adını aldı.

1950’ler & 1960’lar

Boşluk tüpü temelli bilgisayarlar bu yıllarda kullanıldıktan sonra, 60’larda daha hızlı ve ucuz transistör tabanlı bilgisayarlar yayılmaya başladı.

1970’lerde Intel 4004 gibi mikroişlemcilerin geliştirilmesiyle, maliyet düşüşüyle birlikte daha gelişmiş bilgisayarlar tasarlanabildi. 1971’de Yonga’nın geliştirilmesiyle bilgisayarlar küçülebildi. Tabii hala altlarına konulacak “sağlam” bir masaya ihtiyaçları vardı…

1971 yılında e-posta konsepti, cep hesap makineleri ve floppy diskler ortaya çıktı.

Kişisel kullanıma yönelik üretilen ilk bilgisayar Altair

1975 yılında ilk taşınabilir bilgisayar tasarlandı, Altair isimli bu bilgisayar kişisel kullanıma yönelik üretilen ilk bilgisayar olarak satıldı. 1976 yılında ise Apple kuruldu.

1980’ler

Bu yıllarda günlük hayattaki pek çok makinesel aygıtın denetleyici donanımlarında yerini alan bilgisayarların kişiler tarafından kullanımı da yaygınlaşmaya başladı, 1990’larda internetin de gelişmesiyle bilgisayarlar, televizyon ve telefon gibi sıradan ve alışılmış bir hale geldi. Öyle ki bilgisayarlar komşular arasındaki sohbetlere konu olmaya başladı, gündelik sohbetlere dahil oldu.

1983’lere gelindiğinde sadece Amerika’da 10 milyondan fazla bilgisayar kullanılıyordu; 1986’da bu rakam 30 milyona, 1988’de ise 45 milyona ulaştı.

1990’lar

1991’de World Wide Web, günde kim bilir kaç kez yazdığımız “www” ortaya çıktı. Sonrasında Java, Yahoo, Altavista, Ebay, Amazon, Hotmail gibi web sitesi ve programların da ortaya çıkması pek çok gelişime öncü oldu. Bu gibi gelişmeler insanları yavaş yavaş bilgisayar kullanımına yönlendirmeye, ellerini bilgisayara alıştırmalarına yönelik atılan adımlar oldu. İnsanlar bu web siteleri ve mecralarda yer almak ve diğer insanlardan geri kalmamak için zaman kaybetmeden bu akıma dahil oldular. 1998’de Google kuruldu ve internet hayatımızda bilgiye ulaşmanın en kolay yolu haline geldi.

2000’li yıllar

2000’li yıllara geldiğimizde web tarayıcılarının yanı sıra web sitelerinin ortaya çıkmasıyla ve yaygınlaşmasıyla, kişisel kullanımlar da arttı. Diğer yandan konsol oyunları da yaygınlaştı. İnternet kafelerle bilgisayar kullanımı daha da arttı. Artık eli bilgisayara değmeyen kalmamıştı. 2007’nin ortalarında pek çok bilgisayar fonksiyonunun yer aldığı akıllı telefonlar ve tabletler ortaya çıktı. Artık işlerinizi halletmeniz için bir yerde saatlerce kapalı kalmanıza gerek yoktu. Freelance meslek dalları ortaya çıktı. Tabletler insanları özgürleştirmeye başladı. 

Bilgisayarların neredeyse tüm fonksiyonlarını daha kompakt, daha kullanışlı ve pratik bir şekilde sunan tabletler, aslında pek çok anlamda bilgisayarların yerini aldı. 2017 yılında geldiğimizde ise “bilgisayarın geleceği” Samsung Galaxy Book olarak hayat buldu.

Bilgisayarların neredeyse tüm fonksiyonlarını daha kompakt, daha kullanışlı ve pratik bir şekilde sunan tabletler bilgisayarların yerini hızla aldı.

Bir bilgisayara sahip olabilmek için evinizde +1 oda gerekirken artık “2-in-1” (iki bilgisayar bir arada) olarak üretilen 7. jenerasyon, 2,6 GHz Samsung Galaxy Book ile tüm hayatınızı yanınızda taşıyabiliyorsunuz. Windows 10 Home işletim sistemine sahip olan Samsung Galaxy Book yanında gelen 3’ü 1 arada USB C type adaptör, çıkarılabilir klavye ve S-pen ile birlikte tüm işlerinizi bir çırpıda kolayca halledebilmenizi sağlıyor. 

Yani, bilgisayar iyi hoş ama Galaxy Book bir başka! 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale