Bilgi, insanın ulaşabileceği ve sahip olabileceği en değerli şeylerden biri bence bu hayattaki. Edindiğimiz bilgiler sayesinde yaratılışımızı, hayatımızı, kendimizi, yaşadıklarımızı anlamlandırmak kolaylaşır. Hayat artık bizim için daha rahat akmaya başlar. Eğer açıksak, bilgi hayatın her alanından her an akar bize. Ailemizde başlar, okulla devam eder ve sonrasında ise kimi zaman kitaplardan, kimi zaman filmlerden, fotoğraflardan, arkadaş sohbetlerden derken her yerden ulaşır.
Ben bilgi aşığıyımdır. Hoşuma giden konularda eğitimler almayı, kitaplar okumayı, sohbetler etmeyi çok severim. Bilgi, hayatı aydınlatan ışıktır.
Fakat özellikle bir konu var değinmek istediğim. Bilgi edinmek iyi, hoş ama kullanılırsa! Bir bilgiyi duymak, ona sahip olduğumuz anlamına gelmez. Duyduktan sonra üstüne bir kafa yormak gerekir. Ne demek istediğine dair, hayata nasıl adapte edileceğine dair ölçüp biçmek gerekir. Hayatın içerisinde onu yoğurmak gerekir. Çünkü eğer kullanılmazsa hayatlarımızda, o zaman ne anlamı oluyor, ne katkısı oluyor bize? Bilginin değeri kullanılmasından gelir. Kullanıldıkça giderek daha da değerlenen bir şeydir. Eğer ki hayatlarımızın içine yediriyorsak anlamlanır. Bana soracak olursanız; aksi takdirde çok da işe yaramaz bir eşyadan farklı bir şey değildir.
Benim bu yazılarım edindiğim bilgilerin yaşadıklarımla, hayatımla harmanlanmasından çıkıyor. Alıyorum bilgiyi ve başıma gelen durumlarda kullanmaya çalışıyorum. Bazen unutuyorum, bazen gözümde direk parlıyor, bazen ise seneler sonra ne denilmek istendiğini anlıyorum ve iyice hayatıma oturuyor. Deneyimler bilgiyi hayata iyice yerleştiriyor.
Bir de edindiğim tecrübeler doğrultusunda bilginin seviyelerinin olduğunu söylemem sanırım yanlış olmayacaktır. Örnek vermem gerekirse: “insan affederse özgürleşir” bilgisinin benim için iki sene evvel farklı anlamı vardı, şu an ise bambaşka bir yönden yaşıyorum, kim bilir seneler içinde daha kaç defa evrimleşecek tecrübelerim doğrultusunda. Hiç sabit de kalmıyor. İnsan derinleştikçe bilginin içerisindeki anlamlar da değişiyor, derinleşiyor sanki.
Bu konunun bir de dikkat etmemiz gereken şöyle tehlikeli bir tarafı var; fazla bilgi insanı boğar.
Çok samimiyim bunu söylerken. Söyleyebiliyorum çünkü son dönemlerde kendimde gözlemlediğim durum bu. Bazı dönemler ruhum bilgiye o kadar aç oluyor ki direk silip süpürüyor. Ama bazen de beynim asla almıyor. Neden mi? Çünkü o kadar almış oluyorum ki kendime, aklımda ve ruhumda o zaman için daha fazlasına yer kalmıyor. İlk önce edindiklerimi sindirmem gerekiyor ki yenilerine yer açılsın. Alma-verme dengesi çok önemli hayatta. Tehlikeli olan bilgiyi sürekli alma pozisyonunda olmak. İnsan bilgi zehirlenmesi yaşayabilir. Aldıklarını sindirip dışarıya akıtması gerekiyor ki ferahlasın, hafiflesin. Ancak hafifleyince yeniye yer açılıyor.
Ben o kadar çok spiritüel hesap takip ediyordum ki Instagram’dan size anlatamam. Arkadaşlarım falan değildi baktığım. Nerede özlü sözlü hesap var ben oradaydım. Ve bir gün illallah ettim sonunda ve bütün o hesapları takipten çıkardım. Çünkü bünyem artık daha fazlasını almıyordu. Okuduklarım artık bir anlam ifade etmiyordu. Boş gözlerle okuyordum ve bir süre sonra tiksinti bile geldi dönüp dolaşıp aynı akılları tek bir cümleyle veren spiritüel hesaplardan!
Bir süre eğitim de almamaya karar verdim. Tamam, artık hayatımın bu dönemi için harika bilgilere sahibim. Aktarmam lazım ki hafifleyeyim, hafifleyeyim ki yeniye yer açılsın. Tabi ki şimdiden var aklımda yönlenmeyi düşündüğüm alanlar ama bu tüketim bazlı dünyanın hızına kapılıp gitmeyeceğim. Çok hızlı tüketiyoruz her şeyi ama edindiğim bilgileri hemen kenara atmak yerine kıymetlerini bilip hayatımda var ederek kendime ve çevreme ışık olarak yaymak arzu ettiğim ve yapmayı dilediğim şey bu süreçte.
Yani ben diyorum ki bilgi harika bir şey. Hayatlarımızı anlamlandıran, büyüyen, derinleşen. Önemli olan bilgiye açık olmak fakat ihtiyacımız olan kadarını almak. Edindiklerimizin içini doldurmak, hayatımızın içinde iyice yoğurmak. Alma-verme dengesini unutmamak. Aldığımız kadar verme, dağıtma ihtiyacımızı da gözden kaçırmamak. Tüketim üzerine kurulu dünyada bilgiye de bu şekilde yaklaşmamak. Sindirmek. İyice sindirmek ki o da tam anlamıyla var olsun, yaşasın, nesilden nesile bozulmadan aksın.
İlginizi çekebilir: Zihnimizin bedenimiz üzerinde etkileri: Algılarda filtreleme