X

Bilgelik paradoksu: Bilgelik kavramını nasıl tanımlamalıyız?

Filozoflar, psikologlar, ruhani liderler, şairler, yazarlar, yaşam koçları vb. pek çok kişinin anlamaya çalıştığı “bilgelik” paradokslarla doludur. İnsanlığın entelektüel tarihindeki en eski konulardan olan bu nitelik hakkında yazmak ve konuşmak bizlere tuhaf ve samimiyetsiz gelebilir. Hepimizin kimin akıllı olup olmadığına dair sezgileri var gibi görünür ancak bizden bilgeliği tanımlamamız istense cevap üretmekte tereddüte düşeriz. Bilgelik, mistik nitelikleri olan, ilham verici bir hayranlık ve endişe içeren sessiz bir saygı gibidir.

Bir zaman makinemiz olsa ve Antik Çağ ile şimdiki zaman arasında pek çok filozofun yaşadığı zamanlara seyahat edebilsek belki de Pisagor bize; sayıların, gerçekliğin, mistisizmin ve zıtların dengesinin bilgeliğin temeli olduğunu söylerdi. Romalı filozof ve devlet insanı Cicero ise bilgeliğin; “akıl ve doğanın düzeniyle uyumlu bir zihin alışkanlığı” olduğunu dile getirirdi. Aristoteles’ten de bilgeliğin bir yönüyle aşırılıklar arasındaki denge ve ılımlılık, diğer yönüyle de iyi bir yaşama ulaşma yolundaki kilit unsur olduğunu dinleyebilirdik.

Felsefi olarak bilgeliğin tanımlanması düşünürlerin ortak çilesi gibidir. Örneğin Platon, Sokrates’in bilgelik görüşünü bilgeliğin tevazu ile ilişkisinden yola çıkarak aktarır. Sokrates ve arkadaşı Chaerephon, bir gün Delphi’de yaşayan bir kahini ziyaret eder. Hikaye ilerledikçe, Chaerephon kahine herhangi birinin Sokrates’ten daha bilge olup olmadığını sorar. Kahinin cevabı, Sokrates’in en bilge kişi olduğudur çünkü o hiçbir şey bilmediğini ve bilgelikten yoksun olduğunu söyleyendir. Sokrates, ne bilmediği şeyleri bildiğini iddia etmekten ne de bilgeliğe sahip olmadığı zaman bilgeliğe sahip olduğunu iddia etmekten muzdariptir. Bilgeliği mütevazılık temeline dayandıran bu yaklaşıma göre insanlar kibirli ve yanlış bir şekilde bilge olduklarına inanırlar. 

Ancak birçok insan da sırf bilge olmadığını söylediği için onlara bilgedir demek ne kadar doğrudur? Zaten çoğu zaman gerçekten de bu insanlar öz değerlendirmelerinde haklıdırlar. Bu nedenle bu yaklaşımla bilgeliği tanımlamak oldukça yanlış bir sonuç doğurur. Ayrıca çok fazla alçakgönüllülük, iyi kararlar vermenin ve bildiklerini paylaşmanın önüne de geçebilir. Oysa ki bilge bir kişinin sağlıklı dozda bir özgüvene sahip olmasını, bilgeliğini takdir etmesini ve onun bilgeliğinden yararlanabilecek geri kalanımızla gerçeklik anlayışını paylaşmasını istemek en doğal beklentilerden birisidir bizler için.

Bilgeliğe mütevazilik ve alçakgönüllülük penceresinden bakmak eksik bir bütünlüğe yol açsa da bu özellikler bilge insanlarla ilgili önemli karakteristik özelliklerdendir. Bilge insanlar çoğu zaman özgüvene sahip olsalar da kibirden yoksundurlar, yanılabileceklerini kabul etme eğiliminde, düşünceli, içe dönük ve belirsizliğe toleranslıdırlar. Ancak yine de bu özellikler tek başına bilgeliğin kesin tanımlamasını oluşturamazlar.

Bilgeliğe alternatif bir yaklaşım da bilge insanların çok bilgili insanlar olduğu şeklindeki bir fikre odaklanır. Aristoteles, Descartes vb. pek çok düşünür bilgeliği bir kişinin belirli tür bir bilgiye sahip olması şeklinde tanımlamıştır. Dahası, bilge insanların “neyin önemli olduğunu” bildiğini de iddia etmişlerdir.

Özellikle Aristoteles iki farklı bilgelik türü olduğunu söylemiştir. İlkinde “doğası gereği en ulvi olan şeylerin sezgisel akılla birleştirilen bilimsel bilgisi” dediği “teorik bilgelik” kavramı vardır. Burada, mantıksal olarak çıkarılabilecek gerekli ve bilimsel ilkeler ve önermeler hakkında bilgi sahibi olmak niteliği önceliklidir. Teorik bilgelik sahibi olan kişi; evren ve onun içindeki yerimiz hakkında çok şey bilen kişidir. Teorik bilgeliğin aksadığı nokta ne yazık ki en bilgili insanlardan bazılarının çok önemli olgusal bilgilere sahip olmalarına rağmen, bilge bir kişinin işareti olan pratik bilgi birikiminden yoksun olmalarıdır.

Bilge insanlar, her türlü durumda ve her türden insanla dünyada nasıl geçineceklerini bilirler. Bilgelik; zeka, bilim ve felsefe bilgisinden veya başka herhangi bir konudaki bilgiden daha fazlasıdır. Genel olarak birçok filozofun da iddia ettiği gibi bilgelik, yaşam hakkında pratik bilgi gerektirir. Aristoteles’in teorik bilgelik dediği şey, yalnızca kapsamlı bilgi veya derin anlayıştan ibarettir. Aristoteles teorik bilgelikte eksik olanı telafi etmek için ikinci bir alan olan “pratik bilgelik” kavramına başvurmuştur.  İyi yaşamak için yararlı olan koşullu gerçeklerin bilgisi, Aristoteles’in pratik bilgeliğinin özüdür. Bilgelik, iyi yaşamak, temel problemlerle başa çıkmak ve insanların içinde bulunduğu açmazlardaki tehlikelerden kaçınmak için anlamamız gereken şeydir ona göre.

Tüm bu felsefi yolculuktan; 

  • Eğer akıllıysak,
  • Kapsamlı olgusal ve teorik bilgiye sahipsek,
  • Nasıl iyi yaşayacağımızı biliyorsak,
  • Başarılıysak,
  • Önyargılı olmadan bakış açısı geliştirebiliyorsak,

…bilgeliğe sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Peki bu gerçekten doğru olur mu?

İyi yaşama isteğinden tamamen yoksun olanlarımız, dünyanın tüm olgusal gerçeklerini derinlemesine bilmeyenlerimiz, bir odanın içinde yaşamaktan başka şansı olmayanlarımız, herhangi bir başarı arzusu ya da hırsı taşımayanlarımız gerçekten bilgelikten uzak mı yaşarlar? Bilgelik; akıllı fikirlerden ve bilgiden çok daha fazlasını gerektirir. Bilge olmayı zeki olmakla, hayatta başarılı olmakla karıştırmak materyalist bir yanılsamadır. 

Bilgeliğin kişinin kalbinde olan ve gerçek olarak deneyimlenen bir bilgi olduğu da söylenebilir. O yüksek alana ulaşabilmek için bir fikir veya düşünceden şüphe edilebilmesi ve aynı zamanda da her yeniliğe açık görüşlülükle yaklaşılabilmesi gerekir. Okuduğumuzu pasif bir şekilde kabul ederek veya başkasının bize söylediklerine inanarak bilgelik kazanamayacağımız da bir gerçektir.

Hepimiz okuduğumuz kitaplar ya da fikirlerini dinlediğimiz insanlar sayesinde birçok düşünce ve teori ile tanışmış olsak da bu bilgiler kendi deneyimimizde test edilinceye kadar bilgelik ideası bizler için sadece bir fantezi olarak kalır. Fikirler ve teoriler çoğu zaman harikadır, ancak bunlar üzerimizde herhangi bir güce sahip olmadan önce kalbimizde test edilmelidir.

Bilgelik, hayata farkındalıkla yaklaşabilmeyi ve doğru olanı ilk elden sorgulama ve deneyimleme istekliliğini gerektirir. Bir şeye sadece bir kitapta yazıldığı için ya da onu söyleyen kişi bazı konularda rehber niteliği taşıyor diye inanmamız gerekmez. Her gün bir konuda uzman olduğunu söyleyenlerin dediklerine kulak veriyor, geleceğimizi etkileyebilecek yetkilere sahip figürlerin peşinden gidiyoruz. Oysa bir şeyi ancak kendi benliğimizde denedikten ve doğru olduğunu anladıktan sonra inanmamızdır bilgelik. Bir de tabii ki doğru dediğimiz şeyin değişebilir olduğunun da farkında olmak bu sürece içkindir. Tam da bu noktada; Lao-Tzu’nun da dediği gibi “Başkalarını bilmek zeka; kendini bilmek gerçek bilgeliktir.” 

Sadece ayrıntılara değil, bir şeyin nasıl söylendiğine de bakar gerçek bilge. Neyin daha fazla uyum ve birlik oluşturduğunu ve neyin daha fazla uyumsuzluk ve çatışma yarattığını araştırır. Bilgelik, bir kişinin yakalayıp kendisine saklayabileceği bir şey değildir. Onu yakalamak veya ona tutunmak mümkün değildir. Bu bir süreçtir. Hem öğrenci hem de öğretmen olmayı gerektirir. Ancak unutmamak gerekir ki bu yazıda yazılanlar bile değildir bilgelik. Ona ulaşmaya çalışmak, aynı zamanda onu her seferinde kaybetmektir. Belki de “Bilgelik” sadece tüm evrenin birliğidir.

Kaynaklar

Aristotle, Nichomachean Ethics, in The Basic Works of Aristotle
Garrett, R., 1996, “Three Definitions of Wisdom”
Descartes, R., Principles of Philosophy
Soren Gordhamer – How to Attain True Wisdom
Igor Grossman – The Science of Wisdom

İlginizi çekebilir: “Spiritüel materyalizm”in tuzakları: Ruhsal narsisizm kavramından haberdar mısınız?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale