Belirsizlikten kaçmak, insanın hayatında her zaman var olan bir eylem. Ondan kaçınmak için neredeyse her şeyi yapıyor ve aslında yaptığımız her hareketi de ondan kaçınmak için yapıyoruz. Beynin görmeyle ilgili bölümü üzerinde çalışmalar yapan Beau Lotto, belirsizlikten kaçınmak adına sürekli bir tahmin yürütme halinde olduğumuzu ifade ediyor. Örneğin; bir yolda yürürken bir sonraki adımımızı atmadan önce zeminin düz olduğu, üzerinde herhangi bir delik ya da tümseğin bulunmadığı gibi tahminler yürütüyoruz. Ve farkında olmadan ve çok hızlı yaptığımız bu tahminler sayesinde yaşayabiliyoruz.
Algı nasıl oluştu?
Farkında olmadan beynimizin arka planda devam ettirdiği bu tahminler, bizim hem kurtarıcımız hem de kısıtımızdır. Çünkü beynimiz neyin anlamlı neyin anlamsız olduğunu ayırt etmek üzere evrimleşti. Geçmişteki atalarımız, kendilerine yaklaşan şeyin bir yırtıcı hayvan olduğunu fark etmediklerinde, onlar açısından artık her şey için çok geç oluyordu. Dolayısıyla beynin bu durumda anlamsız veriyi alıp oradan bir anlam çıkarmak gibi, yani yanına yaklaşan şeyin önemsiz bir şey mi yoksa kendi varlığı için bir tehdit unsuru mu olup olmadığını fark etmek gibi bir görevi vardı. Bu ise sadece tahminlerle mümkündü ve sürecin sonunda algı oluşmuş oldu. Ve ardından biz de algının oluşum sürecinde son derece işlevsel olan tahminlerimize tutunmaya başladık. Bu durum da bizi durağan bir sürece götürdü.
Farklı görebilmek
Peki bu durağanlıktan nasıl kurtulup farklı görmeye başlarız? Bunun için ilk yapılması gereken şey, şu an yaptığımız her şeyin her zaman tahminlerimiz üzerinden temellendiği gerçeğini iyice anlamak. Sonrasında ise tahminlerimizi tanıyıp sorgulamaya başlamamız gerekiyor. Ancak bir şeyi sorgulamak, doğru olduğunu düşündüğümüz şeyden şüphe etmeye başlamak, özellikle de söz konusu tahminler bizim tanımlayan şeylerse son derece zor olabilir. Bu durumda yazının başında anlattığımız ‘belirsizlikten kaçınma’ durumu devreye girer.
Bir diğer ifadeyle belirsizlik bizi öyle korkutur, bizim için öyle zor ve tehlikeli bir şeydir ki; işe yaramadıklarını bilsek dahi tahminlere tutunmamıza, onları sorgulamaktan ve bulunduğumuz yerden daha iyi bir yer olsa bile yeni bir yere adım atmaktan kaçınmamıza neden olabilir. Yani belirsizliğe karşı duyduğumuz korku, bizi aslında hiç de rahat olmayan konfor alanlarımıza hapsedebilir. Aynı zamanda belirsizlik toplumlarda da sorunlara yol açabilir ve beyin hücrelerinin ölümünü hızlandırabilir. Bu durumda insanlık için belirsizlikten kaçmak gayet anlaşılır bir durum olabilir. Ancak bilime göre; ondan kaçmayıp üstüne gittiğimizde çok daha farklı ve güzel bir şey elde edebiliriz: Yaratıcılık.
İlginizi çekebilir: Neden konfor alanınızın dışına çıkmalısınız?
Yaratıcılık sorunsalı
Yaratıcılık söz konusu olduğunda akla gelen ilk soru beynin büyük sıçramalar yapıp yapmadığıdır. Bu sorunun cevabını Lotto, olumsuz olarak yanıtlıyor. Evet, bilime göre beyin asla büyük sıçramalarda bulunmuyor ve her zaman adım adım ilerliyor. Bir yerden bir yere gitmek istediğimiz zaman nasıl bunun tek yolu aradaki mesafeyi aşmaksa, beyin ve fikirler için de aynısı geçerli. Belirli bir düşüncenin ardından gelen aklınıza gelen ilk düşünce, aslında size en mümkün görünen şeydir. Bir sonraki düşüncenin mümkünatına ise tahminlerimiz karar verir. Bunun sinir bilimdeki ismi “olasılık mesafesi”dir. Bir kişinin her şeyi düşünmesi mümkün değildir. Bazı şeyler bizim algımız ya da dünyayı algılayışımız açısından imkansızdır ve bir şeyi düşünebilmemizin mümkün olması bizim geçmişimizle ilgilidir.
İlginizi çekebilir: İlham perinizi beklemeyin; yaratıcılık bir alışkanlıktırİlham perinizi beklemeyin;
Peki beyin asla büyük sıçramalar yapmıyorsa yaratıcılık ya da farklı görüp düşünmek nasıl mümkün oluyor? Başka bir deyişle, yaratıcı olan biri de tıpkı başkaları gibi adım adım ilerleyen fikirlere sahipse, nasıl diğerlerinin düşünemediği bir şeyi düşünebiliyor? Bu sorunun cevabı, yaratıcı olan insanların olasılık mesafelerinin genelden daha farklı ve karmaşık olmasında gizli. Onlar, bu şekilde başkalarının ulaşamadığı yerlere diğerlerinden daha hızlı ulaşabiliyorlar.
Yaratıcılık için ilk adım
Bunun için olasılık mesafemizi değiştirip daha karmaşık bir hale getirmemiz gerekiyor. Bu ise yukarıda bahsettiğimiz gibi tahminlerimiz, tanıyıp onları sorgulamak ve sonunda konfor alanlarımızdan çıkıp bize yabancı olan farklı düşünme şekilleri geliştirmek anlamına geliyor.
İlginizi çekebilir: Yaratıcılık ve açık fikirlilik görme kabiliyetimizi etkiliyor
Beau Lotto’nun algının oluşum süreci, belirsizlik, tahminler ve yaratıcılık üzerine konuşmasını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz:
Kaynak: bigthink