Beynin hassas kimyasını yakından tanıyalım

İnsan denilen varlık aslında bir takım kimyasallardan oluşur. Minicik moleküller başka minicik moleküllerle iletişim kurar, bu iletişim bizim ruh halimizi, nevrozlarımızı ve hatta kişiliğimizi belirler. Bu kimyasallarda herhangi bir çarpıklık yaşandığında ise beynimiz değişir ve kaçınılmaz bir şekilde biz de değişmiş oluruz.

Endorfin coşkusu

Bir koşucu maratonun sonunda endorfin bombardımanı yaşadığında veya yoğun bir antrenman sonunda zindelik patlaması yaşadığında vücudundaki kimyasalların çarpıklaştığını söylemek mümkün değil. Bununla birlikte bilim insanları egzersizle beslenen bu güzel duyguların, yırtıcı hayvanlardan kaçma veya sakince avlanma gibi evrimsel avantajlar sağladığını söylüyor. Son dönemde yapılan bir araştırma, köpeklerin de insanlar gibi bu koşucu endorfini coşkusunun bir benzerini hissettiğini ortaya koydu. Çünkü onların da hayatta kalması, ne kadar hızlı koştuklarına bağlı.

Beynin hassas kimyasını yakından tanıyalım
İnsan denilen varlık aslında bir takım kimyasallardan oluşur.

Şimdiye kadar bilim insanları koşucuların maraton sonunda yaşadıkları endorfin bombardımanının, vücutta artan endorfin veya nöropeptidlerle ilgili olduğunu, bunun da vücudun içsel ağrı kesici deposu gibi çalıştığını düşünüyordu. Buna inanmalarının sebebi ise yorucu egzersizlerden sonra atletlerin kanındaki endorfin seviyesinin yükselmesi ve buna bağlı olarak acıya karşı toleranslarının da artmasıydı. Ancak son yapılan araştırmalar, endorfinin kan dolaşımında ve beyinde hareket edebilmek için fazla büyük olduğunu gösteriyor.

Her güzel şey gibi koşucuların maraton sonunda yaşadıkları endorfin bombardımanı hissi de istismar edilebiliyor. Egzersizle vücut sınırlarınızı zorlamak, bu endorfin bombardımanını yaşamanın harika bir yolu olabilir ancak kaslarınıza geri dönülemez zararlar da verebilir.

Kendine zarar verme

Kendine zarar verme, bir kişinin istemli olarak kendisini yaralamasıyla açıklanıyor. Bunu yapan kişilerin genellikle bir yerlerini kestikleri, kendilerini yaktıkları, vücutlarında delikler açtıkları veya bir şekilde kendilerini kanattıkları görülür. İnsanlar bazen kendine zarar vermeyi katartik, aklını başına getirici hatta sevindirici olarak bile tanımlıyor. Neden böyle olabilir sizce?

İnsan yaralandığında, vücudundan endorfin ve endokanabinoid gibi doğal kimyasallar yayılır. İnsanların isteyerek kendine zarar vermelerinin altında bu sakinleştirici, acıyı azaltıcı ve zihinsel acılarını giderici kimyasallara ulaşma isteği yatıyor olabilir.

Peki kendine zarar vermek beyinde sakinleştirici kimyasalların salgılanmasını sağlıyorsa, neden o zaman herkes bunu yapmıyor? Araştırmacılar, kendine zarar veren kişilerin doğal olarak endorfin seviyelerinin daha düşük olduğundan şüpheleniyor. Bu yüzden bu kişiler “mutlu kimyasal” açığını kapatmak için kendilerine zarar veriyor.

İlgili yazı: Beyni mutlu olmaya programlamak mümkün

Beynin hassas kimyasını yakından tanıyalım
Sağlıklı bir beyinle sağlıksız bir beyin arasındaki fark, sandığınızdan çok daha ufak olabilir.

Koşucuların maraton sonunda yaşadıkları endorfin bombardımanı gibi kendine zarar vermenin de evrensel bir avantajı var. Her şeyin ötesinde birisi yüzünüze vurduğunda, saklanmak değil aynı şekilde karşılık verip onu yerle bir etmek için enerjiye sahip olmak istersiniz. Yaralanma, her şeye rağmen insanlığın hayatta kalması için büyük bir öneme sahip.

Seks bağımlılığı

Hepimiz cinsellikten keyif alıyoruz. Her şeyden ötesi, cinsel eylemler beynin hoşluk veren kimyasallarla dolmasını sağlayarak bizlerin mutlu ve sağlıklı hissetmemizi sağlıyor. Bazıları ise cinsellik konusunda fazla takıntılı oldukları için bu durum onların hayatlarına yansıyor. Bu kişilere seks bağımlısı veya kompülsif cinsel davranış sergileyen birey deniliyor.

Bilim insanları hala seks bağımlılığının zihinsel bir hastalık olarak değerlendirilmesi veya değerlendirilmemesi konusunda fikir birliğine varabilmiş değil. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders‘ın son versiyonunda seks bağımlılığı dikkat çekici bir şekilde yer almıyor. Bu sınıflandırma bir yana, kompülsif cinsel düşünceler ve davranışlar sergileyerek yaşayan bir sürü birey var. Cambridge Üniversitesi’nde yayımlanan son bir araştırmaya göre kompülsif cinsel davranışlarla mücadele eden bireylerin beyin aktivitesi, madde bağımlılarındakiyle aynı değil.

Seks bağımlılığı da endorfinler ve diğer endojenik opioidler tarafından yönetiliyor. Araştırmalar, Naltrekson denilen bir kimyasalın ergenlerde kompülsif cinsel davranışları kısıtlamak için işe yaradığını gösteriyor. Mayo Clinic tarafından yürütülen bir vaka incelemesinde de hastaların internet pornografisi bağımlılığının naltrekson aracılığıyla tedavi edilebildiği bulundu.

Bir başka deyişle kompülsif seks bağımlılığı sergileyen kişilerde, birçoğumuzun keyif aldığı beyin kimyasallarının salgılanması aslında acı verici oluyor. Sadece bu kimyasalları engelleyerek bile seks bağımlılılarının normale dönmesi sağlanabiliyor.

Sonuç

Peki seks bağımlılığı, kendine zarar verme ve koşucuların yaşadığı endorfin bombardımanının ortak noktası ne olabilir? Bunların her üçünde de salgılanan kimyasallar, aslında hayatta kalmamıza yardımcı olmak amacıyla tasarlanmış ama aynı zamanda zararlı olabilecek özellikte. Kimyasallardan oluşan beyinlerimiz bir gün çarpık özellikler sergileyebilir. Bu yüzden kendinize dikkat edin, erken yatağa gidin, sağlıklı beslenen, egzersiz yapın ama abartmayın. Sağlıklı bir beyinle sağlıksız bir beyin arasındaki fark, sandığınızdan çok daha ufak olabilir.

Kaynak:
Psychology Today

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!