Beyni mutlu olmaya programlamak mümkün
12 yıl boyunca Himalayalar’da inzivada yaşayan Tenzin Palmo (ya da ilk adıyla Diane Perry), “Düşünce nedir bilmiyoruz, ama onları sürekli düşünüyoruz” demişti. Gerçekten de, beynin fizyolojisi ve çalışma prensibi hakkında hala bilmediğimiz çok şey var. Bununla beraber, araştırmalar bize her gün yeni bir şeyler gösteriyor; örneğin artık çeşitli duygu durumlarının beyinde karşılık bulduğu yerleri, bir diğer deyişle baz istasyonlarını biliyoruz: Mutluluk, sevgi, merhamet gibi duyguların farkında olmak, bu alanları etkileyebilmeyi ve beyni istediğimiz sonuca doğru itebilmeyi mümkün kılıyor.
Yazar ve psikolog Dr. Rick Hanson, beynin zaman içinde şekil değiştirebilmesi gibi doğal bir olayı nasıl avantaj olarak kullanabileceğimizi ve mutluluğu nasıl içselleştirebileceğimizi özetliyor. Bunun için öncelikle, beyinle ilgili şu üç gerçeği kavramış olmak gerekiyor:
1. Beyin değiştikçe, zihin de değişir
Örneğin beynin sol prefrontal korteks diye adlandırılan bölümü, daha çok pozitif duyguları kontrol ediyorsa; bu bölgedeki aktivitenin artması kişinin genel olarak daha iyi hissetmesini sağlayacaktır. Ya da, kronik stresten muzdarip bir kişi, normalin üzerinde kortizol hormonu salgılayarak hipokampüsü rahatsız edecek; hipokampüs bölümünün sorumlu olduğu görsel hafıza bundan olumsuz etkilenecektir.
Özetle, beyni fiziksel olarak dürterek, daha olumlu ya da daha olumsuz duygusal bir çıktı alınabileceğini bir kenara yazalım.
2. Zihin değiştikçe, beyin de değişir
Beyindeki bu geçici veya kalıcı olabilen değişiklikler, büyük oranda salgılanan kimyasalların o anki seviyelerine bağlıdır. Günümüzde tüm bu değişimler fMRI gibi görüntü yöntemleriyle takip edilebildiğinden, özellikle kısa sürekli değişiklikleri gözlemlemek oldukça kolay.
Örneğin insanlar şükran duygularını sıkça hissettiklerinde, dopamin gibi ödüllendirici hormonlar daha yüksek oranda salgılanır. Bu, geçici bir durumdur ve duygunun ortadan kalkmasıyla beraber beyin eski haline döner.
Akıl ya da zihin, beyni kalıcı şekilde de değiştirebilir. Psikolog Dr. Rick Hanson zihin olgusunu, sinir sisteminden geçen, çoğu bilinç dışı bilgi akışı olarak tanımlıyor. Bu bilginin ne olduğuna ve akış şiddetine göre, beyindeki sinir hücreleri arasında daha önce var olmayan bağlantılar oluşabiliyor; hatta beyindeki bazı bölgeler şekil değiştirip, kalınlaşabiliyor. Yaşlandıkça ve sinir hücrelerini doğal olarak kaybettikçe de, genel olarak bir incelme söz konusu oluyor; ancak meditasyon gibi yöntemlerle beyni aktif tutarak bu incelmeyi geciktirmek/yavaşlatmak mümkün.
Beynin geçirdiği kalıcı değişimlere, Londra’da taksici olabilmek için girilen ehliyet sınavında o karmakarışık sokakları ezberlemeye çalışan şoförler örnek verilebilir. Yapılan bir araştırma, sınavdan sonra şoförlerin beyinlerinde hipokampüs (görsel hafıza merkezi) bölümünün öncesine göre kalınlaştığını gösterdi.
3. Zihni şartlayarak beyni değiştirmek, böylece zihni olumlu yönde değiştirmesini sağlamak mümkün
Nöroplastisite, yani beynin değişebilirlik özelliği, kişinin kendi kendine işlevlendirebileceği bir özellik. Nasıl ki meditasyonun beynin bazı bölgelerini kalınlaştırabildiğinden bahsettiysek, bilinçli ve kontrollü bir dikkatle, bir diğer deyişle farkındalık ile beyni olumlu yönde değiştirebiliriz. Bunun için dikkati olumlu duygulara, bizi mutlu eden ya da varlığı için şükran duyduğumuz kişilere ve şeylere odaklamaya alışmamız gerekir. Bu çok kolay değildir; özellikle de insanların kendi dikkat ve farkındalık seviyelerinin çoğu kez bilincinde olmadıkları düşünüldüğünde.
Dr. Hanson iyi hisleri ve iyi anıları içselleştirerek, onlardan alabileceğimizi almak için birkaç yöntem öneriyor:
– Güzel bir gerçeğin, güzel bir deneyim olmasına izin vermek: Başardığımız ya da sadece tamamladığımız bir iş, baharın gelişi, ıhlamurların kokusu gibi bize kendimizi iyi hissettiren ama üzerinde fazla durmadığımız anların, birer anı olduğunu fark etmeli ve bunlar için gerçekten iyi hissetmeliyiz.
– Olumlu anı sonuna dek yaşamak: Kendimizi içinde bulduğumuz bu duygu durumunun içinde olabildiğince kalabiliriz.
– Deneyimin de bizi içine almasına izin vermek: Yaşadığımız olumlu anı içselleştirirken, onun da bizi içine almasına izin verebilir; mutlu olduğumuzda göğsümüzden çıktığını hissettiğimiz ışık gibi, bu deneyimin hep bizimle olduğunu, onu hatırlayabileceğimizi, kullanabileceğimizi bilebiliriz.
Kaynak:
greatergood.berkeley.edu
wikipedia