X

Beyaz yakalının yeni modası: Evi depoya verip seyahate çıkmak!

Ne hayaller biriktirdik! Üniversite yıllarında şehrin ortasından göğe yükselen cam binalarda çalışmayı hayal ettik, sonra içerisi görülen o cam binalara girince, dışarıyı göremez olduk. Bilgi sayan ekrana boş boş baktığımız bir anda kahvemizi yudumlarken, “acaba ufak bi’ cafe mi açsam?” diye düşündük, hem ev kurabiyesi de yapabilirdik. Evet, artık bu işte çalışamazdık, nereye kadar canım! Gençliğimiz elden gidiyordu. Kurardık kendi işimizi, kendimiz için çalışırdık. Herkes nasıl yapıyorsa biz de yapabilirdik.

Ama yapamadık!

Yapamadık ve ‘comfort zone’ olarak lügatımıza giren afilli kelimeye sarılarak hayal etmeye devam ettik. Ben de devam ettim. Taa ki bir sabah işe giderken dinlediğim o şarkı sözlerinin beynimde yarattığı ağır depresyonu hissedene kadar! Şarkıya tekrar dönerim ama ben bu hale nasıl döndüm öncelikle oradan başlayalım.

Hayaller zamanla değişiyor
Gençliğimiz elden gidiyordu.

Eğer siz de benim gibi hayallerini bir deftere yazanlardansanız fark etmişsinizdir: Hayaller zamanla değişiyor! Renkli kalemlerle yazdığım hayal listelerimi zaman zaman açıp okurum, eklemeler yaparım, severim onları. Ama gerçekleşme olasılığından uzaklaştığını fark ettiğim anda üzerini çizip listemden çıkartmasını da bilirim. Bu işlemi de öz güvenden değil, deneyimden kaynaklı yaparım. Zamanında hayaller uğruna çok vakit ve emek kaybetmişliğim vardır.

Bazen de insan, uğruna ne hayaller kurduğu şeylerin gün gelip içinde yaşadığında artık kendisine hizmet etmediğini fark ediyor. Tabii benim bu durumu fark edemediğim de oldu; bir mutluluk arayışı içinde, ana sorunu görmeden farklı açılarda kendime dertler yaratarak boğulduğum ve ana konudan uzaklaşarak mutluluk için attığım her adımda kaybolduğum… Kısaca kalbimin sesini duyamadığım zamanlar.

Bazen de insan, uğruna ne hayaller kurduğu şeylerin gün gelip içinde yaşadığında artık kendisine hizmet etmediğini fark ediyor.

Yıllar önce kurduğum hayali gerçek zamanlı yaşarken kendi kendime sorgulamaya başladım. Ben bunu neden hayal etmiştim? Camları açılmayan kırk katlı bina içinde saatlerce oturmak, her gün aynı saatte kalkmak, aynı saatte yemek yemek, sonucu aynı toplantılar yapmak, aynı spor salonuna gidip aynı aynaya bakmak… Kısacası, arkadaşım telefonda “naber nasılsın?” diye sorduğunda, “aynı devam, bi’ değişiklik yok” demek. İşe her gün farklı kıyafetle gitme isteğimin aslında günümü farklılaştıracak tek öğe olduğunu biliyordum artık.

İşte bu kısır döngüler içinde kaybolduğumu fark ettiğim anda ise iki seçenek belirdi kafamda. Birincisi ‘elalem’in sesini dinlemek, ikincisi kalbimin sesini dinlemek.

Büyük bir boşlukta dolu dolu yaşama oyunları
İşte bu kısır döngüler içinde kaybolduğumu fark ettiğim anda ise iki seçenek belirdi kafamda…

İçinde yaşadığımız sistem haftanın günlerini belli oranda sunuyordu bana. Küçükken beş gün okul, iki gün oyun gibi düşünürdüm, şimdi ise beş gün iş, iki gün yaşamak gibi bir hale gelmişti. Hayat benim hayatım olmasına rağmen ne günlerin oranını belirleyebiliyordum, ne de içeriğini. İtiraf ediyorum, eve Cuma girip, Pazartesi çıktığım çok olmuştur. Kirasını ödemek için çalıştığım evde haftanın iki tam günü oturmuşum çok mu?
Siz hiç mesai saatlerinde İstanbul sokaklarında dolaştınız mı? Bu kadar insan işsiz miydi, neydi amaçları? İşte olmaları gereken zamanda ne yapıyorlardı? Kafeler dolu, her yer cıvıl cıvıl. Hafta içi gün ışığı görmek ne de hayat dolu bir şeydi. Oysa ben hafta sonuna sıkıştırılmış, büyük bir boşlukta dolu dolu hayat yaşama oyunları oynuyordum. ‘Black Mirror’ izleyip iç çekmekten, Change.org’ta imza atmaktan ibaretti hayata tepkim. Doğaya olan hasretime derman, belgeseller vardı sadece.

Malum şarkıya dönelim; zaten bildiğim bu şarkı o gün dinlediğimde apayrı bir his uyandırdı bende. Sözleri bana ayna tutuyordu, resmen iç sesim olmuş çığlıklar atıyordu.

Dokuz altı yollarında
Bir zincir boğazımda
Sıkar sıkar gevşetemem
Ağlayamam

Savrulmuşuz odalara
Bahara ve dağlara hasret
Şu gördüğün döner koltuk
Sanki ömür törpüleyen rulet

(9/6 Yollarında, Söz – Müzik: Efkan Şeşen, Cover: Yaşar Kurt)

Gitmek mi, kalmak mı zordu?
Doğaya olan hasretime derman, belgeseller vardı sadece.

Ne istediğimden çok, ne istemediğimi anladığım anda karar verdim yola çıkmaya. Sonuçta ne istediğimi yolda bulmak daha gizemliydi.

Son iki yıldır alışverişi durdurmama rağmen ne de çok şey biriktirmiştim. Taşınırken hepsine yan gözle baktım. Kıyamadıklarımı bir köşeye ayırıp “sizinle tekrar görüşeceğiz” diyerek koliye yerleştirdim ve İstanbul’un ücra bir semtinde depoya bıraktım. Ne zaman tekrar görüşecektim onlarla? Hiçbir fikrim yoktu, bu fikirsizlik şirin bir gülümseme bıraktı yüzümde.

Ne istediğimden çok, ne istemediğimi anladığım anda karar verdim yola çıkmaya.

Cep telefonum dışında üzerime kayıtlı hiç bir fatura yoktu artık. Üniversite yıllarında değerini bilemediğim bu durum, şimdi inceden bir huzur kaynağıydı benim için. Kendimi Güney Amerika’nın kollarına attığımda beni sarmalayacağını biliyordum. Öyle de oldu…

Beni Instagram üzerinden takip etmek için buraya tıklayabilirsiniz. 

İlginizi çekebilir: Şilili Jose’ye mektubum: Bir insan neden yola çıkar?

Semanur Aksoy: Üniversite yıllarında birçok AB projesinde görev alarak dünyayı gezmeye başladı. İzmir’de üniversiteyi bitirdikten sonra iş hayatı onu önce Meksika’ya sonra da İstanbul'a götürdü. 2011 yılında yoga ile tanıştı ve bu hayatında bir dönüm noktası oldu. Kurumsal hayatın onun içindeki boşluğu besleyerek büyüttüğü bir dönemde ara verdi ve önce iki ay, daha sonra da yedi ay sırt çantası ile Güney Amerika seyahatine çıktı. Amazonların şifalı bitkileri ile tanıştı; bunun da yoga gibi hayatında olumlu anlamda bir kırılım yarattığını anladı. Yoga yolculuğuna Reiki, Access Bar ve Thai Beden Terapistliği gibi şifalı dokunuşları da ekledi. Mandala tasarımlarını tekstil ile buluşturarak kendi markası Let’s Boho’yu yarattı. Şimdilerde gezgin kimliğinden arta kalan zamanını geçirmek için yerleştiği Fethiye’de, yoga, nefes, meditasyon ve Thai Beden Terapi içerikli bireysel dönüşüm rehberliği ve kendi markasını yaratmak isteyenlere marka danışmanlığı yapmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale