Sanki hep bir saat var işleyen. Evlen. Çocuk yap. Yuva kur ki yalnız kalma. Bunlara sahip olunca yalnız hissetmeyeceğimin garantisini verebilen beri gelsin. Bu gizli baskıya ve içgüdüme baş kaldırasım olduğu bir dönemden geçiyorum.
Bizim toplumumuzda 30’larını geçmiş, bekar kadınlara genelde “evde kalmış” gözüyle bakılıyor. Başkalarının yorumu bir kenara, “Gecikiyorsun” diyen iç sesin bile yeter. Çoğu kadının bir amacı evlenmek, aile kurmak. Yalnız kalmaktan ödümüz koptuğundan bir başka yalnız kalamayan adama varıyoruz. Yalnızlığımızı gidereceğiz derken, iki yalnız insan oluveriyoruz. Ve fark etmeden yalnızlık oranını artırıyoruz. Hal böyle olunca birlikte olduğumuz her adama, evimizin potansiyel direği ve olmayan çocuğumuza baba olarak bakıyor, kriterlerimize uymayanlara şans bile vermiyoruz. Ne kritermiş arkadaş? Yaşla aynı orantılı artıyor üstelik.
Evlenme merakım olmasa da bir süre çocuk yapasım vardı. Spermi ve varlığı kriterlerime uymayan kimselere elimi bile sürmedim. Oysa birini beğendiysem, bir fırsat verebilsem, belki hayatıma başka bir şey katacak. Ama büyük planlarım vardı benim, kaybedecek zamanım yoktu.
Kendime bakıyorum da bir sevgilim olmasa bile aklımı meşgul eden birileri mütemadiyen olmuş hayatımda. Beğenmişim, hoşlanmışım, birlikteymişim, ayrılmışım, sonra başkasından hoşlanmışım ve yine aynı döngü derken yıllar, hayatlar geçmiş. Sevgilim yokken bile ya yalandan eskilere takılmış aklım ya da bir sonraki erkek arkadaşımın hayalini kurmuşum. Yüzlerce kriterimden, dileğimden biri de sevgilimle bir karavanımızın olması. Neden kendime istemiyorum da sevgilim adına diliyorum ki mesela? Çünkü beyaz atlı bir prens gelecek ve tüm arzularımı yerine getirecek. İstediğimi elde edince o arzulara yenileri eklenecek. Gerisini biliyorsunuz zaten. Benzer hikaye, farklı kahramanlar.
Üzerine kafa yordukça fark ediyorum ki hayatımı, tutkularım ve amaçlarımla doldurursam, bu kısır döngüden özgürleşebilirim. Bunun için ekonomik özgürlüğüm ve tutkularımın peşine düşecek mecalim olmalı. Eğer hayat amacımı bulursam, tutkularımı keşfedersem, severek yaptığım ve kendi koşullarımda bir işim olursa, hayatımı sadeleştirir ve kazandığımı kendime yettirirsem, bal gibi de yeterim kendime. Arada aşkımı da yaşarım ama acelem ve planım olmadığı için kafama uymadı mı yoluma bakarım. Hem böylelikle ayrılıklarla kimse alamaz atımı altımdan. Dört nala başka bir yere savururum kendimi. Kendimizi öyle derinlemesine sevelim ki tek bir şüphe kırıntısı bile kalmasın içimizde, sevilmeye değer miyiz diye. Önce kendimizle evlenelim, içimizdeki çocuğu yeşertelim hele. Gelecek hep çiçek.
İlginizi çekebilir: Konfor alanınızdan çıkmak için neyi bekliyorsunuz?