X

Beslenme bozuklukları ve psikodinamik yönleriyle ilgili bilmeniz gerekenler

Günümüzde, “beslenme bozuklukları” denince aklımıza bireyin kendi vücuduna fazla önem vermemesinden kaynaklanan “fiziksel” rahatsızlıklar geliyor. Fakat, beslenme bozukluklarının yalnızca “fiziksel” yönlerini ele alırsak konuya sığ yaklaşmış, psikolojik faktörlerini esirgemiş oluruz.

Beslenme bozukluklarını, bireyin doğmadan önce ve yaşamının sonuna kadar aksiyon ve düşüncelerini etkisi altına almış, bilinç dışı bir kuvvet olarak görebiliriz. Peki bu bilinç dışı kuvvetin güç birikimini aldığı temel nedir? Nasıl bu kadar güçlü oluyor ki, yaşam boyu duygusal zekamızı, ilişkilerimizi ve fiziksel sağlığımızı himayesi altına alabiliyor? Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza gibi “beslenme bozukluklarının oluşumunu tetikleyen psikodinamik faktörler” incelenmesi gereken olgulardır.

Beslenme bozukluklarının yalnızca “fiziksel” yönlerini ele alırsak konuya sığ yaklaşmış, psikolojik faktörlerini esirgemiş oluruz.

“Çocuk gelişim psikolojisi” dünyasında ismi sonsuz önem taşıyan Bronfenbrenner; “İnsan Davranışının Deneysel Ekolojisi” adlı kitabında bir çocuğun gelişimini incelerken mikro, mezo, ekso ve makro sistemleri gibi her dışsal faktörün mutlaka incelenmesi gerektiğini savunuyor. Bunun sebebi; bizi “biz” yapan, sadece düşüncelerimiz, tepkilerimiz ve duygularımız değil; doğduğumuz ortam, yaşadığımız düzen, aile kuramımız, ailemiz ile geniş çevremizin etkileşimi gibi daha kapsamlı faktörlerin etkiliyor olması. Dolayısıyla beslenme bozukluklarının temelinde yatan faktörleri incelerken çevresel etkileri ele almak oldukça önem taşıyor. İşte beslenme bozukluklarını tetikleyen psikolojik faktörler…

1. Bir annenin gebelik sürecinde yaşadığı duygusal değişimlerin etkisi 

Ebevynlerinin doğmasını çok istediği bir çocukla, istenmeyen bir çocuk tamamen farklı bir duygusal çevrede yetişir. Anne ile çocuk bağı o kadar kuvvetlidir ki çocuk henüz doğmadan önce, annenin “yeni bir bebeğe sahip olma” konusundaki endişeleri bebeğe yansır ve istenmeme duygularıyla aşırı stres empoze edilir. Bu tip çocuklar, doğduklarında korku içindedir, annelerinden ayrılmak istemezler ve hayat boyu birine “bağımlı olma” ihtiyacı duyarlar. Bu anne-çocuk bağlılığını “sembiyotik ihtiyaç” olarak tanımlayabiliriz.

Piaget’e göre; bir bebek özellikle 18 ayını tamamlamadan önce, sembiyotik dönemdedir; dolayısıyla her türlü yönlendirmede rol modeli olan anneye ihtiyaç duyar; temel ihtiyaçlarını annesi giderir. Yaş ilerledikçe bireyin sorumlulukları artar, kimseye bağlanmadan kendi ayakları üstünde durmak zorundadır, kısaca “otonomi dönemi” başlar. Fakat, anneden çocuğa geçen bu otonomi dönemine geçme korkularından dolayı; çocuk, birey olma yolunda “beslenme eylemini” tek başına gerçekleştirmekte zorlanır.

2. Aile içi yaklaşımların etkisi

Yukarıda belirttiğimiz “otonomi döneminden sembiyotik döneme geçememe” sürecini “yıkıcı sembiyotik dönem” olarak adlandırabiliriz. Bu yıkıcılık neden oluşur? Ebevynlerin çocuklara yaklaşımı nedeniyle… Ebevynlerin çocuklarına yaklaşımlarına örnek olarak ev içerisinde kullanılan bazı diyalogları gösterebiliriz. 

Bu çatı altında olduğun sürece…” ile başlayan cümleler, “Kurallara uymazsan dışarı çıkamama cezası alırsın” gibi tehditler, “Bak o arkadaşına, o senin gibi yapmazdı” gibi karşılaştırmalar, çocuğun hayatındaki atacağı adımları atmasında engel teşkil eder. Bu negatif söylemlerin yanı sıra ebevynler, çocuklarına sevgi içerikli cümleler kullanırken istemsizce sosyal gelişimlerine tehdit oluşturabilirler. Örneğin; bir babanın kız çocuğuna “Küçük prensesim” olarak hitap etmesi, o çocuğun yaşının ilerlemesine rağmen kendini küçük ve savunmasız hissetmesine neden olur, bu da “bağımsız” bir bireye dönüşmesine engeldir. “Bağımsız” bir birey olamadıkları için kendi başlarına “yeme kararını” alma hakkına sahip olamadıklarını düşünürler. 

3. Çocuk kalma içgüdüsü, kadınsı beden gelişimini baskılama isteğinin etkisi

Hilde Bruch’a göre; eğer bir çocuk kendi cinsel kimliğinin farkına vardığı dönemindeki çatışmasını çözümleyememişse, ileride cinsiyetinin getirdiği sorumluluklara ve gelişimine kendini hazır hissetmez. Örneğin, bir kız çocuğu, “kadın” olma yolunda ilerlerken otonom bir kadının sahip olduğu yeni sorumlulukları benimseme konusunda güçlük çeker. Bu sorumluluklardan kaçma isteğinin altında yatan ana sebep “özgüvensizliktir.” Bu özgüvensizlikten gelen kendi cinsiyetinin sorumluluklarından kaçma ihtiyacını bastırmak için çocuk, yaşı ilerledikçe oluşan feminen gelişimlerine meydan okur. Sağlıklı ve düzenli beslenme sonucu oluşan “göğüs büyümelerine” ve “vücut kıvrımlarına” engel olmak adına yemek yemekten kaçınır. 

Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza gibi “beslenme bozukluklarının oluşumunu tetikleyen psikodinamik faktörler” incelenmesi gereken olgulardır.

Son olarak, beslenme bozukluklarının oluşumunu “günlük alışkanlıklar”, “yanlış saat seçimleri”, “meslek gereklilikleri” gibi daha somut etkenlerle sınırlarsak psikolojik faktörleri ele almadığımız için “doğru tip beslenmeyi” sürdürülebilir bir hayat ideolojisi haline getirmekte güçlük çekeriz. Bahsedilen bu psikodinamik yönlerine ne kadar hakim olursak o kadar bilinçlenip, bu “bilinçdışı kuvvetin”; duygusal zekamızı, ilişkilerimizi ve fiziksel sağlığımızı himayesi altına almasını minimalize etmiş oluruz. 

 

İlginizi çekebilir: Yeme bozuklukları ve altında yatan psikolojik nedenler

Psikolog Melisa Darmar: İstanbul’da doğdum. Liseyi Koç Lisesi ve üniversiteyi Koç Üniversitesinde Psikoloji alanında tamamladıktan sonra King’s College de Nörobilim ve Psikoloji Masterı yaptım. Aynı zamanda Barselona’da Davranışsal Nörobilim Sertifikası aldım. 2019-2020 yıllarında Danone İnsan Kaynaklarında çalıştım. Şimdi ikinci yüksek lisansımın Çift ve Aile Klinik yükseklisansı olması için çalışmalarımı sürdürüyorum. Aynı zamanda Sosyal Ben, TESYEV gibi vakıflarda gönüllü olarak çalışıyorum. Yazı yazmayı çok seviyorum! Gelin beraber Uplifers’da buluşalım!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale