“Benim frekansım, benim hayatım!” diyebilmek: Hangi frekansta olmayı seçiyorsunuz?
“Evrenin her kademesinde titreşim yasası işler. Tamamen benzer titreşimlerin birbirine çekildiği otomatik bir simülasyonda yaşanan ve tekamül merdivenlerini tırmanmaya çalışan ruhlarız. Dolayısıyla kendinizi değersiz bir insan olarak görürseniz; kendisini değersiz gören insanlarla ve size daha da değersiz hissettirecek olaylarla manyetik bir çekime girersiniz. Kendinizi değerli, özel ve sevgi dolu olarak görürseniz; aynı ferkansa sahip kişi ve olayları çekersiniz. Bu yasanın işleyişini gerçekten artık başkalarını yada kaderi suçlama yanılgısına düşmez. Başınıza gelenler için zihnizi yada daha önemlisi kalbinizi yoklayın, ruhunuzu adım adım yükseltmenin yolu budur…”
Eren Ener
Hayat bir başkasının hayatı mıdır?
“Ben çok istedim ama olmadı, nasıl olsa ben ‘buna’ layık değilim…” “Nasıl olsa bu kader bana gülmez.” “Nasıl olsa yine şanslı kişi ben olmayacağım.” “Nasıl olsa bugüne kadar istediklerimi kazanamadım, neden bugünden sonra farklı olsun?” “Savaşmaya, emek vermeye değer mi?” “Ben yeterince iyi değilim.” “Ben yeterince güçlü, yeterince olgun, yeterince yetenekli, yeterince şanslı, yeterince uygun, yeterince ‘her ne olunması gerekiyorsa’ (!) o değilim.”
Bu paragrafı okuduğunuzda ne hissettiniz? Sizce bu paragraf bir insanın bu hayatta olmak amacını yansıtıyor mu? O amaca hizmet ediyor mu? Veya okurken bile içinizden “Kendisi hakkında böyle şeyleri nasıl düşünebilir?” diye sorguladınız mı? Bu o kadar da anlaşılması zor bir durum değildir aslında. Birçoğumuz kendimiz için bunu yaparız. O gün iyi bir not alamadığımızda, “Zaten yeterince çalışmamıştım, ben bunu hak etmedim” diye kendimize yükleniriz. Evet bazılarımız ders çıkarır, “Daha fazlası için odaklanacağım!” der. Ama birçoğumuz ne yaparız? “Nasıl olsa yüksek not alamıyorum, nasıl olsa bu sınavı geçemiyorum, nasıl olsa benden daha iyileri var, nasıl olsa o şanslı kişi ben olmayacağım” der ve yolumuza aynen o “nasıl olsalarımız” ile, hayatımıza çağırdığımız gibi, yani öyle “titreştiğimiz” gibi, yani “değersiz” gördüğümüz kendimizi değersiz görmemizi sağlayacak daha pek çok olay ve kişi ile, yani beceriksiz görüyor isek kendimizi, bunu bize gösterecek bambaşka kişiler ve olaylar ile devam ederiz…
Peki ya farklı bir yön varsa? Ya gerçekten bir ay boyunca her an şu paragrafı kendi kendimize tekrar etseydik:
Bu hayatta olmak amacım burayı daha iyi, daha güzel, daha yaşanır, daha enerjik bir hale getirmek… Bugün burada ben benim gibi olan tüm kendine güvenmişleri bekliyorum, yollarımda onlarla karşılaşacağımı biliyorum ve şimdiden bana öğretecekleri ve eşlik edecekleri için onlara teşekkür ederim. Ben bu hayata, ben bu akışa, burada olmaya ve bu dünyayı benliğimle yoğurmaya layık kişiyim, ben o muhteşem yaradanın bir yansımasıyım, ben bugün olduğum gibi bu hayatın bana bahşettiği tüm güzellikleri, tüm şansı, tüm zenginliği, bolluğu ve bereketi kabul ediyorum.
İşte, hayatımızın akışını değiştirmek, “benden” geçen bir ırmağın yönünü değiştirmek gibidir. Eğer bunu yapmak istiyorsanız bugün içinize bakın… Kendinize kendiniz hakkında ne söylemektesiniz? Kendinizi kendi ellerinizle bu hayatta nereye koymaktasınız? Bugün koyduğunuz bu yerden memnun musunuz veya daha farklı yapabilecekleriniz var mıdır? Kendinizi daha fazla sevmek veya kendinizi daha değerli görmek veya sadece kendinizi daha fazla büyütmek kadar kolay olan bu yolu görmeye ve bu yola çıkabilmeye hazır mısınız?
Yol sizinle olsun!
İlginizi çekebilir: Başarının yedi spiritüel yasası: Yedinci yasa “hayatın amacı”