Şu anda karşınıza çıkıyorum ve size kocaman bir mıknatıs olduğunuz gerçeğini iletiyorum. Bir mıknatıs evet yanlış okumadınız, kocaman gerçek ve çekim gücü yerinde bir mıknatıs. Nedir bir mıknatısın yaradılış olarak görevi diye soracak olursak, alacağımız cevap “çekmek” veya “çekim” olacaktır. Peki bir bakalım mıknatıs neyi çeker? Normal bir mıknatıs, içerisindeki moleküllerini etkileyebildiği cisimlere çekim uygular. Bu çekimin akışında iki kaynak vardır; birincisi çeken ve diğeri ise çekilen… Aslında biraz daha çekilen üzerinden yorumlamak istiyorum ilişkiyi… Çekenin yani kaynağın durumu, çekileni, yani etkileneni nasıl değiştirmektedir veya gerçekten değiştirebilecek güçte midir?
İşte bu basit fizik kuralını biraz daha inceleyelim istiyorum sizlerle birlikte. Kocaman bir mıknatıs verilmiş olsun bizlere ve şunu açıkça (bugün olmadığı üzere) paylaşmış olsunlar oyunun kuralı olarak, tek yapmanız gereken istemek… İsteyeceksiniz ve mıknatısınızı istediğiniz şeye doğru doğrultacaksınız ve o şey hayatınıza, size, yani mıknatısınıza gelecek… Yok canım dediniz değil mi içinizden, olur mu öyle şey? Evet, bu yazımda sizlerle birlikte bu gerçek olamayacak kadar basit ve net olan bir gerçeği yani kocaman birer mıknatıs olduğumuzu değerlendirelim istiyorum sizlerle.
Şimdi gelin hep beraber elimizdeki mıknatısı o çok istediğimiz pozisyona doğrultalım. Düşüncelerimizi bu mıknatıs ile aynı hizaya getirelim. Tüm gün boyunca bu işi bu işe girdiğimizde alacağımız hazzı o pozisyonda çalışıyorken hissedeceğimiz tatmini hayal edelim. Arkadaşlarımıza bu iş teklifini nasıl açıkladığımızı hayal edelim… İlk gün o binanın kapısından girdiğimizde adeta bir zafer havasının etrafımızı saracağını bilelim, o anda hissedeceklerimize odaklanalım… Ve işte mıknatısımız öyle bir düşünce gücüyle desteklensin ki biz bugünden henüz olmayan, bugün hayatımızda “tezahür” etmemiş olan fakat düşüncelerimizde çoktan gerçekleşmiş olan hayalimizi yaratalım…
Şimdi aynı örneğe başka bir bakış açısıyla yaklaşalım istiyorum. Elimizde kocaman ve güçlü bir mıknatıs var. Mıknatısımızı o istediğimiz pozisyona doğrultuyoruz. Diğer yandan kaçınılmaz düşüncelerimiz yanı başımızda… Tüm gün boyunca o pozisyonu kaybedebileceğimizi düşünerek endişe duyduğumuzu düşünelim. Bu pozisyonu alamadığımızda nasıl da yıkılacağımızı hayal edelim, kaçınılmaz olarak bu durumdan “korkar” hale gelelim… Yani henüz daha yaşanmadan, bugünden reddedildiğimizi o pozisyona layık olmadığımızı ve bu işi alamayacağımıza kabul vermiş olalım… O muhteşem mıknatısımız nasıl bu oluşu çekmeye çalışıyorsa düşüncelerimiz korkularımız endişelerimiz olmayacak inancımız aynı güçte itecektir. Peki ya sonuç diyeceksiniz; sonuç mıknatısımız ve düşüncelerimiz arasına sıkışmış bir dünya ve tabii ki isteklerimizin gerçekleşemeyecek olması.
Mıknatısımızı hayalimizdeki eşe doğrultalım daha sonra… İnançla belirleyelim gerçekten, tam olarak tanımladığımızda nasıl bir kişi ile mutlu olmak bizi de mutlu ederdi? Peki ya bu insan hayatımıza gelmezse? Ya onunla hiç karşılaşamazsak? Ya hiç buluşamazsak? Ya buluşur da anlaşamazsak? Ya gerçek bir birliktelik yaşamamız mümkün değilse? Ya kaybedersek? Ya mutsuz olursak? Ya yine hayal kırıklığı ile daha önce yaşadıklarımızdan da ağır bir hayal kırıklığı ile karşılaşacaksak? İşte tüm bu sorularımız düşüncelerimizin o muhteşem gücü ile gerçek sonuçlarını hayatımıza çekecektir… Her ne kadar mıknatısımız gerçek bir partnere doğrultulmuş olsa da, kalbimizden geçen, aklımızı dolduran “başarısız” ilişki mesajının hayatımıza yansıması da nasıl çekiyorsak yani nasıl inanıyorsak o şekilde gerçekleşiyor olacaktır… Odaklandığımız her olumsuz durum, mıknatısımızdan çıkan çekim gücümüzü, çektiğimiz şeyi ve dolayısıyla “çekilen” şeyi de şekillendirmektedir.
Kocaman mıknatısımızı bu sefer gelin düşlerimizdeki sağlıklı vücuda, düşmek istediğimiz kiloya veya niyetimiz olan tam sağlık halimize yöneltelim… Diğer taraftan kafamıza binlerce düşünce üşüşüversin; güzel değilsin, beğenilmiyorsun, istediğin kiloya asla inemeyeceksin, insen de o kiloda kalamayacaksın… Asla kilo vermek konusunda başarılı olamayacaksın, yeterince beğenilmeyeceksin, sağlıklı değilsin, sağlıklı olmadığın için eksiksin, istediğin sağlığa asla erişemeyeceksin… Kafamızda bu düşünceler ve inançlar hüküm sürerken tezahür eden gerçekliğin nasıl olmasını bekliyoruz? Sonrasında yeniden ve yeniden konuşuyor oluyoruz, şikayet etmeye devam ediyoruz, bu “sağlıksızlık” durumumuzu tekrar tekrar “sesli” olarak beyan ediyoruz… Sonuç ne oluyor dersiniz; neyi söylüyorsak neye inanıyorsak ve neyi “çekiyorsak” ona dönüşüyoruz… Şikayeti bırakıp da inanarak egzersizlerimize devam ettiğimizde ve sadece kendimize ne kadar güzel olduğumuzu söylediğimizde gerçekte muhteşem bir güzelliğe erişiveriyoruz…
Hemen kendimden bir örnekle açıklamak istiyorum… Son dönemde, bugüne kadar her ne yaşamış olursam olayım bir yana koyup, “sadece” olmak istediğim ilişkiye ve hayatımda gerçekten görmek istediğim kişinin özelliklerine odaklandım. Onun “tam olarak” nasıl bir insan olmasını istediğimi tekrar tekrar düşündüm… Onunla hayata dair neyi bulmak istediğimi, neye hayran olacağımı neyi seveceğimi… Ve işte bu akışın içerisinde öyle bir kişiyle karşılaştım ki bu “düşüncelerimi” hatta kurduğum cümleleri bile “tam olarak” bana söyleyebilmek kabiliyetindeydi… Öyle şaşırmıştım ki “biri sipariş” alıp siparişime karşılık olarak “tam anlamıyla” istediğim kişiyi bana getirmiş gibiydi… Onun var olduğuna, gerçekliğine, bana gelmekte olduğuna o kadar kalpten inanmıştım ki henüz benimle değilken bile burada olsaydı onunla neler yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı, neleri paylaşacağımızı düşünüyordum. Bugün kendimi son derece şanslı hissediyorum ve gerçekten tüm kalbimle de son derece şanslı olduğuma inanıyorum… Bu yazım ile bu sihirli adama yeniden ve yeniden teşekkür ediyorum…
Bugün bu yazımı okuyorsanız, elinizde kocaman “ben” mıktanısı olduğunu bir kez daha kendi kendinize hatırlatmanızı dilerim… Bu muhteşem güç hayatınızda belki bugün tezahür etmemiş tüm güzellikleri size getirebilecek ve hatta daha fazlasıyla sizi gerçekten donatabilecek güçtedir… Bugün olduğunuz yerde sadece “olmayanları” görmeyi seçtiğinizde yarın aynı “olmayanlar” ile karşılaşıyor olacaksınız… Gelin bizler kalbimizi “nasıl olmasını istiyorsak” o güzelliklerden tarafa çevirelim, onların bize bahşedilmiş olduklarına önce kalbimizle inanalım… Sonrasında ise hayatımıza olağanüstü güzellikleriyle akışlarına şahit olalım…
İlginizi çekebilir: Tek başına tam olmak: Hayatını tamamlaması için dışarıdan geleni bekleme