X

Ben kadın kişi; ben mükemmel dişi

“Yüzünü avuçlarımın arasına alabilmek, bilirsin, bu öyle SIRADAN bir eylem değildir. Bu bütün mutlulukların ellerime inme şeklidir…” -Cemal Süreya

Öyle zorlu bir konu başlığı ki öncelikle benim için… Bir kere kadın olmak konusunda büyük yaralar almış bir kadın var karşınızda… Sonra dişilik konusu açıldığında yara ötesi yaşanmışlıklar, gizlenmişlikler, “olmaz” kodlamaları, “kendini koru” mesajları, “bunu gizlemelisin” mesajları… İşte ben bunlarla büyüdüm. Büyüdüğümde de ancak son birkaç yıldır sadece bir kadın gibi hissedebiliyorum; ancak bir kadın bedeninde olduğumu anlayabiliyorum…

Bu yazım aslında sizlerle birlikte sorgulamak istiyorum; genç, orta yaşlı ve ileri yaşta olan tüm kadınlar; bu hayatınızın kaçta kaçını “gerçekten” bir kadın gibi bir “dişi” gibi hissederek geçirebildiniz? Hep birlikte soralım istiyorum (bu yazı sadece kadınlar için yazılmıyor elbet ama sorularımız ve çözümlemelerimiz erkekler için de geçerli erkek gibi hissedebiliyor olmak da zorluklar içeriyor… Fakat ben şu an bir kadın bedenini anlatabiliyor olduğum için bu yazı kadınlar önceliğe alınarak yazılıyor. Yakın bir zamanda bir erkek ile de konuyu değerlendirerek röportaj olarak paylaşıyor olacağım); biz bugün ne kadar dişi hissediyoruz ve “dişi” demek kafamızda tam olarak nasıl bir tanıma karşılık geliyor?

Öncelikle hepimiz küçüklüğümüzden itibaren birer kadın figürü ile yetişiriz, yani “kadın” kavramı erkekler için de bayanlar için de “anne” ile başlar. Örneğin annemiz babamızla nasıl bir ilişkidedir; evde her şeyi halletmekten sorumlu olan bir anneniz var ise yetişkin bir kadın olduğunuzda bunu yapıyor olursunuz. Kızdığında, kırıldığında veya üzüldüğünde bunu ifade etmeyen bir anneniz var ise sizler de büyüdüğünüzde aynı davranışları sergiliyor olursunuz; neden diye sorduğumuzda çünkü bunlar “sesli” söylenmese de küçücük bir çocukken öğrenirsiniz “erkek kızar erkek egemendir erkek kadını kırar ve kadın susar, kadın kabul eder ve kadın katlanır. Çünkü erkek erkektir sonuçta”… Hemen diğer örneğimize baktığımızda “kadın tüm işleri tek balına halleder, yardım istemez, yardıma gerek yoktur, erkek kadına yardım etmez, kadın beklemez kadın kırılgan değildir kadın hep güçlüdür, hakkı narin olmak değildir. Çünkü erkek bu sorumluluğu almaz, kadın hayatta aslında tek başınadır”…

Daha da derinlere inelim, kadınlıkla ilgili bu derslerin hemen ertesinde, ek olarak biraz büyüdüğümüzde bayanlarımız için toplumsal algı başlar. Yani serpilir güzelleşir ve bir genç kız olursunuz. Fakat bu sefer toplum, aile ve “genel” bakış açısı olarak da yorumlayabileceğimiz bazı mesajlar yavaş yavaş içinize işlenir; dişi olmamak, dişilik ile ön plana çıkmamak, dişiliğini yadsımak, vücudunu göstermemek, hatta utanmak, “ayıp” bir şey yapmamak, kendini sergilememek, kendini paylaşmamak kısacası “kendindeki” dişiliği “problem” olarak görmeyi sağlayacak binlerce sebep…

Bunun sonucunda ne olur, hemen kendimden örnek vereyim bugün 33 yaşındayım bir adam bana vücudun çok güzel dediğinde kendimi “suç işlemiş” hissediyorum, çünkü bunun “güzel” olarak nitelendirilebilecek bir değer olması için benim diğer tüm uzuvlarımı, vasıflarımı ve özelliklerimi geçmesi gerekiyor… Ama neden sadece bana güzel dedi bunda ne kötülük var, bunda aslında bir kötülük tabii ki bulunmuyor. Fakat bunu söylediğinde “ben” suçlu hissediyorum, ben “açık” hissediyorum, ben “kendimi gizleyememiş” hissediyorum, ben “saklanmadığımı hani yeterince saklanmadığımı” düşünüyorum…

Son dönemde dişi olmakla ilgili tüm bu “suç” algılarım ile barışmak üzere kendimi yetiştirmeye çalışıyorum. Koşarken oldukça “açık” yani “gizlenmemiş” yani “kapalı olmayan, suç olan” şekilde giyinmeye çalışıyorum (ki halen becerebiliyor değilim daha çok yol almam gerekiyor)… Bana vücudun çok güzel dendiğinde “teşekkür” edebiliyorum, suçlu hissetmemek için epey uğraşmam gerekiyor veya “bunda kötü niyet aramamak” için veya “ben ne yaptım da bu sözü duymak durumunda kaldım” gibi şüphelere kapılmamak için… Sadece “kabul ediyorum” ben bir “dişiyim” bir “kadınım” bir suçlu değilim. Bu dünyada bu şekilde olduğum için dişi olarak doğduğum için evet güzel ise güzel vücudum için kendimi sevdiğim için suçlu değilim!

Bir diğer konu ise “kadın başımıza” neler başarmış olmak halimiz, “öğretilmiş” ihtiyaçsızlık… Nedir öğretilmiş beklentisizlik, evet “ben her şeyi tek başıma yaparım” gücü… Kabul etmeyiz özellikle biz yaralı kadınlar, kadın olduğumuzu kabul etmiyoruzdur… Bir erkek ile “birlikte” yaratılmış olduğumuza terstir durumumuz. Bırakmıyoruzdur, izin vermeyiz, hep düşünürüz “muhtaç algılanacağımızı”… Bu durum en küçük bir ihtiyacımızdan en büyük desteğe ihtiyaç duyacağımız zamanlara kadar böyle gerçekleşir. Sonunda ne olur; “erkek gibisin” diye yorumlar duyarız, “yanında ben varım sen hala X, Y veya Z konusunu tek başına çözmeye çalışıyorsun, neden benim varlığımı kabul etmiyorsun, neden benim yardımımı kabul etmiyorsun, neden burada olduğumu göremiyorsun”?

Kadın olmak bırakmak demektir, zamana, akışa, yardıma, dünyaya, evrene, yardımı için, vermesi için, geliştirmesi için büyütmesi için dönebilmesi için “bırakabilmek”. Siz doğada bir dişinin erkekten önce düşmana atıldığını görür müsünüz? Erkekler dişiler için kavga ederler ve dişi “seçicidir” bekler, bunun sonucunda en güçlü olanı seçecektir. Peki sizce dişi olan ben hayatımda her şeyi “tek başıma” yapabiliyorken, dünyanın diğer ucuna gitmek de dahil olmak üzere hayatımda nasıl “dişi” hissedebilirim? Bir kişinin bana eşlik etmesine bile “gerek var mı” diye yaklaşacak olursam, “sadece ben bunu tabii ki yapacağım” diye düşünecek olursam tam olarak nasıl bir “dişi” gibi hissedebilirim… İşte bu yüzden bıraktım, bugün yardım tekliflerine “çok teşekkür” ederek evet diyorum… Biliyorum ki evet hayatımı ben değiştirebilirim, bir başıma düzenleyebilirim ve bir başıma mükemmel yönetebilirim; fakat bu dişiliğimi her seferinde muhteşem şekilde reddetmem ile sonuçlanacaksa bir kez daha bu durumları çok dikkatlice değerlendirmem gerekir…

Bunlar üzerine biraz da aldatılmak halimizi koyalım, daha da derinlere kazalım o halde… Aldatıldım evet, dişiliğimi yadsıdım, suçladım ve kabul etmedim. Benim neyim eksik diye düşündüm, “eksik” olduğum için böyle oldu dedim, kadınlığımdan utandım… “Kadın olmayı beceremedim”. Bu kadarla bitmedi, bir daha “kimse” görmeyecek dedim, bu özellikler beni çokça üzüntü ile buluşturdu, varsın herkes “akıl” görsün… Çalıştım çokça çalıştım hepsini kapatmaya tüm dişiliğimi tüm kadınlığımı… Giysilerle, kaçışlarla, bilirken reddetmelerle ve en önemlisi sadece “olduğum gibi” olmaya bile hakkım olmadığını düşünerek…

Sevgili kadınlığım, olağanüstü dişiliğim bu yazı sizleri onurlandırmak üzere yazıldı… Bugüne kadar sizleri çokça yadsıdım, görmezden geldim, siz bağırdınız bana haykırdınız ben sizi susturdum, yeri geldi sizden utandım, güçsüzlüğüm için ağladım, kaybettiğimde suçu sizde aradım, aldatıldığımda sizi eksik gördüm ve benden ayrı bir parça olarak düşündüm… Bugün biliyorum ki benim en güzel hazinem sizsiniz, bana “ben” olabilmek gücünü veren güzel kalp atışı, bana dünyaya gülebilmeyi veren güzel ruh ve bana bugün sevebilmek yeteneğini veren muhteşem aşk kaynağı; kadınlığım, dişiliğim… Sizi çok seviyorum…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale