‘Ben’ değerine bağımlılık ve ‘ben’ algımızın hayatımıza etkisi
Bağımlılık hayatlarımızın farklı şekillerde içerisinde. Çok sık gerçekleştirdiğiniz ve vazgeçemediğiniz size iyi veya kötü gelen, size görünürde etkisi olmayıp çevrenize olumlu olumsuz yansıyan alışkanlıklarını bir düşünün. Size iyi geldiği için ısrar ettiğiniz konuların bazılarının belki de bağımlılık olduğunu bile fark etmiyor olabilirsiniz. Özellikle “kendine” bağımlılık konusu çok farkında olmadan kişinin kendine belki de biraz zarar verdiği, üzerinde farkındalık kazandıkça gelişebilen değişebilen bir konu. Bunun örnekleri üzerine konuşmadan aslında bağımlılığın temelinde neler var ve nasıl değişebilir, birlikte bakalım.
Bağımlılığı en iyi açıklayan bağımlı kişilik bozukluğu, beyindeki birden çok bölümün eş zaman işlevinin bozulması kaynaklı. Genetik faktörler, yetiştirilme tarzı, çevre, sosyokültürel ve ekonomik etmenlerle de birleşince kalıcılığı artıyor. Dürtüsel ani hareket etme, özgünlük arayışı, izole bir yaşamı tercih etme bağımlı kişilik bozukluğu olan kişilerin sıklıkla deneyimledikleri özellikler. Negatif duyguları sıklıkla yşayıp agresyon gösterebilirler. Hatta üzerine gidilmediği durumlarda narsisizm ile dahi ilişkilendirildiğini görebiliriz. (Narcissistic Personality Disorder (NPD), Drug Abuse & Alcoholism (recovery.org) Tabiki bu özelliklere sahip herkesin bağımlı olduğunu söyleyemeyiz ama gerekli desteği almaz ise bazı eğilimlerimiz bağımlılığa dönüşebilir.
Yaşadıkları her şeyi “ben” kaynaklı düşünerek olayların, durumların merkezini “ben” olarak tanımlayan kişilerin de benzer şekilde bağımlılık eğiliminde olduğunu görebiliriz. Merkeze koyduğunuz “ben” ile ilgili algınız 2 farklı şekilde olabilir. “Ben” algısı daha az olumlu olan biri, kötü olayları kendine yorma, durumların olumsuzluğundan kendini sorumlu tutma gibi yaklaşımlar sergileyebilir. Biri tarafından beğenilmediğinde kimsenin kendilerini bir daha beğenmeyeceğini düşünebilir. Topluluk önünde konuşurken yaptığı bir hatayı “ben” hep kötü sunum yaparım diye genelleyebilir. Daha iyisini yaptığı sayısız örnek de olsa olumsuza takılabilir. Örneğin, iş hayatında biri geliştirici geri bildirimi olumsuz alıp yöneticisinin kendisini beğenmediğini, terfisine engel olacağını düşünebilir. Hatta genelde bu kişilere “konuyu kişisel algılama” geri bildirimi de verilir fakat o anki bakış açısı ister istemez onun üzülmesinin önüne geçemeyecektir. Kendi “ben”ine duyduğu düşkünlük dolayısıyla olayı kendi benliğine bir yorum olarak algılaması çok olasıdır. Onlar için başkalarının kendileri hakkında iyi düşünmeleri, beğenilmek çok önemlidir. Hatta kendilerine çok da doğru gelmeyen bazı durumları sırf başkasının hoşuna gidiyor diye yapma eğilimindedir veya beğenilmeme tedirginliğiyle fikrini söylemekten kaçınıp istemediği halde sessiz kalabilirler.
“Ben” algısı daha olumlu olan kişilerin muhtemel ilk algı yanılgıları ise kendilerinin her konuda iyi ve kötüyü düşünmelidir. Çevresindeki kişileri daha az iyi veya kötü olarak değerlendirebilirler. Geri bildirim almaktan kaçınabilirler, ya da aldıkları geri bildirimi geliştirici bir adım olarak görmek yerine umursamayabilirler. Biraz daha kendi bildikleri yoldan ilerleme eğilimi gösterebilirler. Kendi “ben “algılarını düşürebilecek bir hata yapmaktan korkarlar, ideal “ben”lerine bir tehdit olarak algılayabilirler. Yeni deneyimlere açıklık konusunda diğer kişilere kıyasla daha tedbirli davranabilirler. Kendi doğrularına uymayan her yenilik bir tehdittir.
Her iki uçta da aslında hayatı olumsuz etkileyecek, sosyal ilişkilere zarar verecek ve en önemlisi kişinin kendisine çok da iyi gelmeyecek durumlar deneyimlemesi olası. Bunun çözüm yolları ise birden çok ve emek istiyor. Öncelikle düşünsel süreçlerini geliştirmekle başlıyor her şey. İyi kötü, doğru yanlış, faydalı zararlı her ne ise algı kalıplarını düzenli sorgulamak, hata yapabilme kapasiteni farkında olmak ve bunun aslında kötü bir şey olmadığını bilmek belki ilk adım. Hiç denemediğiniz ama sadece kendinizle ilgili “yapamam” algısına sahip olduğunuz bir işe “evet, yapabilirim” diye başlayıp deneyebilirsiniz örneğin. Motivasyonunu dışsal faktörden alan kişilerin özellikle bir de kendisiyle ilgili kötü bir “ben” algısı varsa dışarıdan gelecek en ufak bir yorum onun duygusal bir çöküşüne sebep olabilir. Bu sebeple yapılacak ikinci şey motivasyonu içten alabilecek alanlar yaratabilmek ve bunun üzerine gitmek olabilir. Başkalarını memnun ederek kendileriyle ilgili algıyı maksimize ederken aslında kendisine zulüm gibi gelen aksiyonlar alan kişiler biraz daha fazla hayır diyebilir.
Siz kendinizi memnun etmeyen bir şeyi başkası için yaptığınızda günün sonunda kimse memnun olmuyor. Sırf ailemiz istiyor diye planlı bir akşam yemeğine katılmak, istemediğimiz bir arkadaş grubu buluşmasında sırf dışarıda kalmayayım diye yer almak zaman zaman hepimizin başına gelmiştir. Bunlara katılmayarak aslında kendiniz için atacağınız ilk olumlu adımı atabilirsiniz. Bugünkü doğrular, yarın için doğru olmayabilir, bu düşünce yapısıyla etrafınızdaki öğrenme fırsatlarını yakalayın. Bu hem kalıpların dışına çıkmaya hem de çevreniz tarafından daha olumlu algılanmanıza fırsat verecektir. Adım atmadan önce her seçeneği görmek istemek, en iyi sonuca varmak istemek özellikle olumlu “ben” algısı olan ve mükemmeliyetçi kişilerin sıklıkla yaşadığı bir algı yanılgısı. Her konuya her an hakim olamayabiliriz, karar alıp ilerlememiz gerekebilir. Mümkün olan en iyi olasılığı değerlendirip karar vermek, bazı şeyleri süreç içerisinde görebilmek için fırsat vermek önemli.
“Ben” algımızın nasıl olduğu hayatımızı çok etkiliyor. Kendi hayatımda da büyük bir yük olan ve farkına vardığımda büyük bir rahatlama yaşadığım bu konuda bir farkındalık kazanmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Umarım sizlere de bir parça dokunur ve daha huzurlu, mutlu ve en önemlisi kendiniz için daha güzel bir hayat sürmenize ufacık bir katkısı olur:)
İlginizi çekebilir: Dünyanın Kıyısındaki Kafe: Hayatınızın sorumluluğunu almanız için 3 soru