Sayamayacağımız kadar çok sıfatımız olur hayatımız boyunca, ismimizin önüne bir sürü özellik takarız, bir sürü tanıma boyun eğeriz. Evet, hadi itiraf edelim hoşumuza bile gider değil mi? A kişinin eşi olarak anılmak örneğin veya sadece B’nin müdürü olmak, bir kurul üyesi olmak örneğin. C’ nin ablası olmak, D’nin kız kardeşi olmak, E’nin ağabeyi olmak… Sonra tabii ki hayatın bizim için hazırladığı başka sürpriz sıfatlar da bulunur örneğin boşanmış bir adam olmak, aldatılmış bir kadın olmak, terk edilmiş bir nişanlı olmak, belki hatırlanmak bile istenilmeyen kız arkadaş olmak, tek başına çocuk büyüten bir anne olmak vardır. Sonra yardıma muhtaç olan olmak vardır…
Böyle bir sürü sıfat sayabiliriz, hepsi farklı yükleriyle gelirler. Kapılarımızı (ne yazık ki) sonuna kadar açmış oluruz. Dul bir kadın olmak vardır, hayatın devam ettiğini unutturmak istercesine sarılırız bu tanımlarımıza.
Sonra A şirketinde yönetici olmak vardır ya sokağa adım attığımızda ne olur o muhteşem sıfatımız bizimle birlikte yürüse değil mi? Öyle özümseriz ki (ne yazık ki) bu bizim hayat tercihimiz olacaktır değil mi, sadece güzel bir semt kuru fasulyecisine gitmek bile sorun olur. Neden diyeceksiniz çünkü biz B yöneticisi olduğumuz için bu gibi durumlardan haz almamamız bu gibi ortamlarda bulunmamamız kısacası insan olmamamız gerekir değil mi?
Ben bu yazımda bambaşka bir şey yapalım istiyorum. Her yazımı sizlerle birlikte çıktığımız bir macera olarak görüyorum aslında. Ama bu sefer öyle olsun ki benimle yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Bu yazı sadece olduğumuz kişi olmaya gidecek; hak ettiğimiz gibi, başka sıfatlar ile tanımlanamayacağı gibi ve hayata nasıl sıfatsız geldiyse, A, B veya C olmadan önce sadece kendimiz olarak, ‘ben’ olarak geldiysek öyle olmak üzere kuracağım cümleleri neredeyseniz yüksek sesle kendi kendinize armağan etmenizi diliyorum…
Eğer o güzel ben varlığınızı bir yerlere gömdüyseniz, uzun zamandır bir kere bile dönüp bakmadıysanız veya son dönemde bir yerlerde ona nasıl olduysa veda bile ettiyseniz bugün ona kocaman sarılmak vaktidir; ben benim…
Şimdi yüksek sesle, tüm dikkatinizle okumanız üzere;
Ben benim… Ben korkularım değilim. Ben bana biçilen hiçbir tanım değilim. Ben büyük değilim. Ben küçük değilim. Ben başarısız değilim. Ben başarılı değilim. Ben güzel değilim. Ben çirkin değilim. Ben iyi değilim. Ben kötü değilim. Ben sadece olduğum gibiyim, ben benim…
Ben kaybeden değilim. Ben yitirdiklerim değilim. Ben kazandıklarım değilim. Ben bankadaki hesabım değilim. Ben param kadar düşündüğünüz değilim. Ben param olmasa da benim. Ben dünyanın tüm bolluklarıyla birlikte bu dünyaya gelenim. Ben bolluğun kendisiyim. Ben üretenim. Ben sadece olduğum gibiyim, ben benim…
Ben ölüm değilim. Ben ölümlü değilim. Ben son bulacak olan değilim. Ben ölümden korkan değilim. Ben sahip olduklarımı yitireceğim diye hayatı yaşamaktan geri duran değilim. Ben dünyanın bana yüklediği bağımlılıklarım değilim. Ben evlerimin sayısı ile ölçülebilir değilim. Ben bir gün öldüğümde bu dünyada hala var olacağımı bilmiyor değilim. Ben enerjiyim. Ben en başından beri burada olanım. Ve sonuna kadar bulada olacak olanım. Ben sadece olduğum gibiyim, ben benim…
Ben diğerlerinden ayrı değilim. Ben diğerlerinden üstün değilim. Ben diğerlerinden daha kötü değilim. Ben diğerlerinden daha iyi değilim. Ben başkasına göre daha fazla olan değilim. Ben başkasına göre daha az olan değilim. Ben diğerlerine göre daha mutlu bir hayatı hak eden değilim. Ben diğerlerine göre daha mutsuz bir hayatı hak eden değilim. Ben daha şanslı değilim. Ben daha şanssız değilim. Ben karşılaştırılabilir bir ölçü değilim. Ben başkasına göre daha iyi olduğumda sevinecek değilim. Ben başkasına göre daha kötü olduğumda üzülecek değilim. Ben dengeyim. Ben her daim ne olduğumu bilen benim. Ben saf enerjiden ibaretim. Ben güzelliğim. Ben sadece olduğum gibiyim, ben benim…
Ben aldatılan değilim. Ben aldatan değilim. Ben sevilen değilim. Ben seven değilim. Ben aşk acısı çeken değilim. Ben aşkta aradığını bulamayan değilim. Ben aşkta aradığını bulmuş olan değilim. Ben arayanım. Ben sevgi ile gelenim. Ben gerçek sevginin almak ve vermek olmadığını bilenim. Ben sevgiyi verenim. Ben karşılık beklemeden sevebilenim. Ben sevdiğimde karşılık buldum diye bunu sevgi zanneden değilim. Ben ham olanım. Ben sevgiyle pişmeye hazır olanım. Ben dünyanın yaradılışından bu yana olmuş olanım. Ben sevgiyim. Ben sevgiyle gelenim. Ben sevgiyi soluyanım. Ben sevgiyi büyütenim. Ben sevgisiz söz söyleyemeyenim. Ben sevgisiz adım atamayanım. Ben sadece olduğum gibiyim, ben benim…
Ben bu beden değilim. Ben bu bedene sarılıp kalacak kadar bağımlı değilim. Ben bu bedenin ötesine geçemeyecek değilim. Ben bu beden bittiğinde bu dünyadan silinecek değilim. Ben zamanı bedenle sınırlı olan değilim. Ben bedenin sınırlarından çok daha öteyim. Ben ruhum. Ben içimde yanan kocaman kalbim. Ben düşünceden doğanım. Ben fiziksel olanın çok daha ötesine geçmeyi bilenim. Ben fiziksel olarak dokunulmayana kalbiyle dokunanım. Ben hayalleriyle geleceği yapanım.
Ben bilincinin gücüyle dağları yerinden oynatanım. Ben cesaretim. Ben güçlü olanım. Ben güçsüz olanım. Ben her şeyin özüyüm. Ben her şeyin özündeki ikiliği görenim. Ben olduğum gibi olanım. Ben sadece burada olduğum gibi olan benim. Ben kendimi olduğum gibi kabul edenim. Ben bu güzel beni sonuna kadar sevecek olanım. Ben her ne olursa olsun yola devam edecek olanım. Ben aşkım, ben sevgiyim, ben rüyayım, ben güzelim, ben çirkinim, ben kırılanım, ben yeniden yapanım, ben hayal edenim, ben hayalleri yıkılanım ben yolum; ben işte böylece olduğum gibi zamanı geldiğinde su olanım; sonra yağmura karışanım…
Ben sadece olduğum gibiyim; ben benim…
İlginizi çekebilir : Açılmayan kapılar ve aşılmayan duvarlar: Hayatın bize çizilmiş sınırları gerçek mi?