Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey bağışıklık sistemini güçlendirmek ve bunu en iyi yapamam şey nefesimiz. Fakat nefesini bozan şeyin “KONTROL” olduğunu söylesem? Sürekli yaşamı, davranışları ve insanları kontrol etmeye çalışıyor insanoğlu. Peki işe yarıyor mu? Hayır.
Neden kontrol etmeye çalışıyoruz sürekli her şeyi? Çünkü belirsizliği sevmiyor zihnimiz. İnsanoğlunun tüm endişe ve korkularının temeli belirsizlikten kaynaklanır. Ya ölürsem, ya aç kalırsam, ya yalnız kalırsam, ya yetemezsem, ya başarısız olursam? Hepsinin altında belirsizlik var. Görebiliyor musun? Olumsuz kurgular…
Ölüme ya da başka bir şeye yüklediğin anlamlar ve tanımlar. Sana ölüm kötü bir şey olarak anlatılmıştır. Ya da hasta olmaya ya da başarısızlığa yüklenen anlamlar kötüdür. Yine de hepsi BELİRSİZLİK ile birleşiyor. Çünkü geleceği bilemeyiz.
“Eğer bir anne babaysanız, çocuğunuza bilinmezliğin kapılarını açın ki keşfetmeyi öğrensin. Çocuğunuzu bilinmezlikten ürkütmeyin; tersine, bu yolculukta ona destek olun” demiş Osho. Bence çok doğru söylemiş.
Şimdi düşünce yapınıza bakın. Zihninizi şu şekilde eğitseydiniz: “Başarısızlık başarıya giden bir basamak. Daha iyiye ulaşman için bir fırsat. Başarısızlık harika bir şey çünkü sana neyi güçlendirmen gerektiğini gösteren en muazzam ayna. Olsun bu bir fırsattı, haydi toparla kendini ve daha iyisini yapmak için yola koyul. Bakalım nerede takılmışsın şimdi onun yerine ne koymalısın, bunu düşünelim.” İşte bunun adı, içsel motivasyon.
İçsel motivasyonu güçlendirebilen bir kişi, belirsizlikle uyum içinde kalabilir. Hafifler.
Aslında ilk soru ne biliyor musun? Belirsizlikle gelen korkularımız ile bir şeylere mi tutunmaya çalışıyoruz?
İlgiye, destek almaya, şefkate, sevgiye ya da hayatta kalmaya.
Korkular sürüngen beynin adresi. Burası savaş ve kaç mantığıyla hareket ediyor. Burası ayrım yapıyor iyi veya kötü -doğru veya yanlış- olması gereken veya gerekmeyen… Burası sürekli tanım yapar. Belirsizlikten nefret eder. Seni hep geçmiş deneyimlerde veya öğrenilmişliklerde tutar.
Peki ne yapmalı?
Beyni mi geliştirmeli?
Korktuğun şeyin kaynağına gitmeli.
Hangi düşünce ya da tanım seni andan koparıyor. Sonra o düşünceye sor bakalım: Bu düşüncem doğru mu, emin miyim?
Başka olasılık ya da tanım yok mu? Araştır. Farklı düşünceleri araştır.
Düşünsene bize ölümün harika bir şey olduğunu öğretselerdi, yeniden bir uyanış, yeni bir farkındalık, farklı bir yoldan yürümek deselerdi korkar mıydın?
Tanımlar yok mu tanımlar! İşte zihni zehirleyen, hayatımızı çıkmaza sokan onlar…
Peki ne yapmalı?
Bol bol meditasyon yapmalı. Meditasyon beyin hücrelerini yapılandırır. Nefes almalı. Nefes bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi sinir sistemini düzenler ve sağlıklı düşünmemize katkı sağlar.
Zihindeki düşünceleri gözlemle. Kaçma ya da savaşma. Bunu genelde mağara adamları yapar. Sen Altın Çağ’da yaşıyorsun. O zaman gözlemle. Zihnin sana ne diyor, hangi düşüncelerle seni korkutuyor veya andan kopartıyor?
Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim.
Her şey olması gerektiği gibi oluyor. Eğer bir şeye hizmet etmiyorsa o deneyim, zaten yaşanmazdı. Tam da yaşadığımız bu süreç gibi.
İlginizi çekebilir: Dünya hastalanırken bize bir mesaj veriyor: Denge bozulursa dünya tepetaklak olur