Beklentilerin, kendini kanıtlama çabaların, sahip olduğun/olacağın herhangi bir şeyi hak etme çabaların, kavramlara yüklediğin anlamlar olmasa nasıl bir hayatın olurdu sence?
Hayatımın son birkaç haftasında bu durumu yeni yeni deneyimlemeye başlayan biri olarak hemen söyleyeyim: Özgür, hafif ve neşeli!
Ben kendi adıma çok yeni, net bir şekilde görmeye başladım kendi beklentilerimin altında ne kadar ezildiğimi. Kendime en yüksek, gerçek dışı, belki bana bile ait olmayan hedefler belirleyip ulaşmaya çalışıp, ulaşamadıkça her defasında nasıl hayal kırıklığı yaşadığımı. Yaratmak kavramına yüklediğim koca koca anlamları ve bunun beni nasıl da yıprattığını. Hepsini artık görmeye başladım. Ne kadar da yorulmuşum! Ne kadar da sıkışmışım. Ve hepsi ne kadar da almış yaşam enerjimi. Of ne kadar da yorucu onca seneydi benim için tüm bunlar yüzünden!
Bir gün en yakın dostum, canım Başak’la konuşurken; tüm bunlardan bahsediyorduk. Çok yılgındım ve bu konuda ne yapabileceğimi bilmiyordum. Çaresiz hissediyordum ki tek cümlesi hayatıma bir anda pasparlak bir ışık tuttu. Dedi ki: “Peki yaratmak yerine hayata katkıda bulunmaya ne dersin? Çiçeklerini suluyorsun severek ve onları mutlu edip mutlu bir ortamda büyümelerini sağlıyorsun mesela. Ya da evini temizlerken aslında kendine değer vermiş olmuyor musun temiz bir evde oturmayı seçerek? Kendine değer verdiğini göstererek kendine ve dolayısıyla hayata katkıda bulunmuş olmuyor musun sence kendini mutlu ederek? Ya da yemek yapmak? Yemek yaptığında yaratmış olmuyor musun? Tüm bunların verdiğin ve insanların kalbine dokunduğun yoga ve meditasyon derslerinden ne farkı var ki? İlla büyük büyük şeyler mi yapmak gerekiyor sence? Artık beklentisiz ve koca koca anlamlar yerine daha basitçe yaşamaya ne dersin? Aslında görmediğin veya sıradan bulduğun günlük işlerini görmeye ve aslında hepsinin kendinden hayata katkı olduğuna tanık olmaya ne dersin?”
Vay be! Sadece bunları duymak bile bana müthiş iyi gelmişti! Hayata katkıda bulunmak; ne kadar harika bir durumdu! Hepimiz birbirimize görünmez iplerle bağlıydık aslında ve her birimizin bir hareketi -fark edelim ya da fark etmeyelim- hepimizi etkiliyordu. Buna da kelebek etkisi deniyordu. Mesela benim yürüyüş yaparken bir sokak çocuğuna gülümsemem belki onun hayatında, onun da, benim de aklımıza gelmeyecek durumlara sebep oluyordu. O sebep olan şeyler de bambaşka şeyler yaratıp bu şekilde tüm dünyayı dolaşıyordu belki de. Kim bilir? Basit dediğimiz, umursamadığımız her an belki nice hayatlara dokunuyordu. İşte bu bakış açısı beni şu sıra iyileştiriyor.
Şimdi daha sakinleştim, daha telaşsızım. Ve ben böyle oldukça, hayatı artık sıkıştırmadığım için, bana yepyeni, ferah alanlar açmaya başladı. Fark ediyorum ve bayağa eğlenmeye başladım bu durumla.
Tavsiye ederim! Hayata nice minik katkılar sunmaya.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Başkalarının onayına ihtiyacınız yok: Siz, size yetersiniz