X

Bedirhan Sezer ile keyifli bir söyleşi

Yurt dışına gitmeye çalışan bir gencimiz olan Bedirhan Sezer, bize gitmeden önce kendi ülkesinde yaptığı çalışmaları anlattı. Keyifli okumalar…

Tiyatroya olan ilginiz nasıl başladı ve bu alanda kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluk yıllarım İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde geçti ve bu dönemde sanata olan ilgim ortaya çıkmaya başladı. İlkokul ve ortaokul yıllarında amatör tiyatro etkinliklerine katıldım, fakat asıl dönüm noktası lise döneminde Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde tiyatro eğitimine başlamam oldu. Bu süreçte, tiyatronun sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir kariyer olabileceğini fark ettim. Tiyatro sahnesinde olmanın bana verdiği heyecan ve mutluluğu başka hiçbir şeyde bulamayacağımı anladım. Böylece, tiyatro ve sanat kariyerine adım atmaya karar verdim.

Üniversite yıllarınızda “Kalbimiz Çanakkale” gibi ödüllü projelerde yer aldınız. Bu projelerin sizin üzerinizdeki etkileri neler oldu?

“Kalbimiz Çanakkale” projesi benim için çok özel bir yer tutuyor. Bu proje, Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı anısına hazırlanmıştı ve 52 kişilik bir ekiple birlikte çalıştık. Senaryosunu yazdım, yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendim. Projemiz, izleyiciler ve eleştirmenler tarafından büyük beğeni topladı ve ödül kazandı. Bu deneyim, bana büyük bir özgüven ve profesyonel anlamda önemli bir itibar kazandırdı. Ayrıca, büyük bir projenin her aşamasında yer almanın ne kadar zorlu ama bir o kadar da tatmin edici olduğunu öğrendim.

“Kumbaracı50” gibi prestijli bir tiyatro topluluğunda çalışmak sizin için nasıl bir deneyimdi? Bu süreçte neler öğrendiniz?

Kumbaracı50’de çalışmak, kariyerimde bir dönüm noktasıydı. Bu toplulukta yer almak, benim için büyük bir onurdu ve sanatsal anlamda büyük bir gelişim fırsatı sundu. Kumbaracı50’de kazandığım ödüller ve edindiğim tecrübeler, sanatsal bakış açımı genişletti. Burada çalışmak, sahne sanatlarının inceliklerini daha derinlemesine öğrenmemi sağladı ve yaratıcı süreçlerde daha özgün ve yenilikçi olabilmem için bana ilham verdi. Bu toplulukta geçirdiğim süre, profesyonel tiyatro kariyerimin en değerli dönemlerinden biriydi.

Yönetmenlik kariyerinizde Güray Dinçol, Yiğit Sertdemir ve Antonio Fava gibi isimlerle çalıştınız. Bu iş birliklerinden nasıl etkiler aldınız?

Bu ustalarla çalışmak, yönetmenlik kariyerimde bana büyük bir vizyon kattı. Güray Dinçol’un yönetmenlik teknikleri, Yiğit Sertdemir’in sahne dili ve Antonio Fava’nın fiziksel tiyatro anlayışı, sanata olan bakış açımı genişletti ve zenginleştirdi. Her biri, sanata farklı bir perspektiften bakmamı sağladı ve kariyerimde önemli etkiler bıraktı. Bu iş birliklerinden edindiğim bilgiler ve tecrübeler, kendi projelerimde daha yaratıcı ve özgün olmama yardımcı oldu.

“Barba KUŞ” gibi kapalı gişe oynayan bir oyun sahnelediniz. Bu oyunun yaratım süreci ve aldığınız tepkiler nasıldı?

“Barba KUŞ”, İlk Sanat Tiyatro’da sahnelediğimiz en başarılı projelerden biri oldu. Bu oyunun yaratım süreci, yoğun bir araştırma ve deneme sürecini içeriyordu. Oyunun sahnelemesi sırasında, izleyicilerin tepkileri ve geri bildirimleri bizim için çok önemliydi. 25 temsil boyunca kapalı gişe oynayan bu oyun, izleyicilerden büyük beğeni topladı. Bu süreç, bana tiyatro yapmanın sadece sahnede olmak değil, aynı zamanda izleyiciyle güçlü bir bağ kurmak olduğunu gösterdi. “Barba KUŞ”un başarısı, sanatsal vizyonumuzu doğruladı ve gelecekteki projelerimiz için ilham kaynağı oldu.

Film yönetmenliği ve oyunculuk arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz? Her iki rolün sizin için farklı zorlukları ve keyifleri neler?

Hem film yönetmenliği hem de oyunculuk, benim için sanatın farklı yönlerini keşfetme fırsatı sunuyor. Yönetmenlik, yaratıcı sürecin tüm kontrolünü elinde tutmayı gerektirirken, oyunculuk, bir karaktere hayat verme ve sahnede veya kamerada var olma hissini yaşatıyor. Her iki rol de farklı zorluklar ve keyifler barındırıyor. Yönetmenlikte, projeyi baştan sona yönlendirme ve büyük resmi görme sorumluluğu var. Oyunculukta ise, bir karakterin duygularını ve hikayesini izleyiciye aktarma zorluğu ve tatmini mevcut. Bu iki rol arasında denge kurmak, benim için sanatın çok yönlülüğünü keşfetmek ve her iki alanda da kendimi geliştirmek anlamına geliyor.

Zeytinburnu’nda geçen çocukluk yıllarınızın kariyerinize nasıl bir etkisi oldu?

Zeytinburnu’ndaki çocukluk yıllarım, sanata olan ilgimi şekillendirdi. Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde aldığım eğitimler, kariyerimin temellerini attı. Bu dönemde, tiyatro ve sahne sanatlarına olan ilgim arttı ve bu alanda kendimi geliştirmek için adımlar attım. Zeytinburnu’nun kültürel çeşitliliği ve zenginliği, sanatsal bakış açımı genişletti ve kariyerimde önemli bir yer tuttu.

Gelecekteki projeleriniz ve hedefleriniz neler? Özellikle uluslararası alanda hangi tür projelerde yer almak istiyorsunuz?

Gelecekte uluslararası projelerde yer alarak, dünya çapında ses getiren işler yapmayı hedefliyorum. Özellikle Amerika’da kaliteli ve vizyon sahibi projeler üretmek istiyorum. Dünya tiyatrosunu ve farklı ülkelerde yapılan tiyatro oyunlarını araştırmak, uluslararası alanda başarılı projeler üretmek için bana ilham veriyor. Bu projelerle, sanatsal vizyonumu daha geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyorum.

Çok teşekkürler!

İlginizi çekebilir: Caz Kampı’nın yeni tınıları artık Agora Sanat Köyü’nde

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale