X

Bedeninizi dinliyor musunuz: Organlarınızı duyun, onlara iyi bakın

Uzun zamandır Osho’nun bedenle ilgili bir meditasyonuna başlamak istiyordum. Şu an iyice anladığım üzere “sudan sebepler” ve “boşa ertelemeler” yüzünden bir türlü başlayamadım.

Bu karantina günlerinde sonunda o an geldi. Başladım her gün oturmaya bu yönlendirmeli meditasyona. Şimdi bir ara verdim ama beş gün üst üste yaptım. Meditasyonun amacı bedenle derin bir bağ kurmak. Süreç içerisinde organlara teşekkür etmek de var ve bu benim için en müthiş hatırlatıcı kısım oldu. İnanmayacaksınız ama; üç gün oldu sigara içmiyorum.

Bedenimle ilişkime yin yogaya başladığım zamanlar ilk adımı attım. Henüz birbirini gözlemleme aşamasıydı bu ilk adım. Birkaç sene bu şekilde sürdü. O kadar kopukmuşum ki kendi bedenimden; “Aaa bedenim varmış” dediğimi hatırlıyorum bir çalışmanın sonunda. İki senedir aldığım düzenli pilates dersleriyle hocamın yönlendirmesiyle kaslarımı güçlendirirken de kaslarımı gözlemlemeye başladım bu defa. Bedenimde nerede, hangi kas gruplarında hissediyordum yaptığım hareketleri derken bedenimi duymaya bu süreçte başladım.

Geçen sene sonlarında ise evrim teorisi, insanın yapısı, doğası gibi konulara sardım. Neyden oluşuyorduk, nereden gelmiştik, nasıl çalışıyorduk? İzledikçe, anladıkça büyülendim. Evet, lisede hepsini görmüştük güya ama aşırı ezber bilgiyle öğrenmiştik. Kimse bize mantığını, hayatta nerelerde işimize yarayacağını öğretmemişti. Bunlar üzerine bir hafta sonu sağlığa bütünsel yaklaşım üzerine bir workshop aldım Brezilyalı bir doktordan. Konu konuyu, ilgi ilgiyi geliştirdi bende. O workshopta bedenime başka bir gözle bakmaya başladım. Asla hata yoktu, inanılmaz bir evdi bize. Osho meditasyonunu da orada tanıştığım arkadaşlarımdan duymuştum zaten.

Ve bugün de bedenimle derin bağ kurma meditasyonu sürecimi şu an yazdıkça gördüm ki hiç acele etmediğim, kendimi sıkıştırmadığım, kendime zorunluluklar yüklemediğim, kendimi kalıplara sıkıştırmadığım, kendimi başka hiç kimseyle kıyaslamayıp kendi yoluma baktığım için konu ben farkında bile olmadan ne de güzel akmış.

Dolayısıyla sigarayı bir meditasyonla üç günde bıraktım demek yoluma haksızlık olur. Beni bugüne getiren senelerim var ardımda. Amacım sigarayı bırakmak da olmadı hiçbir zaman bu arada. Hala da yoktu. Fakat bu meditasyonlar üzerine tuhaf bir his geldi bana: Akciğerlerimden utandım.

Beni bu kadar ayakta tutan, insan olma deneyimime yardımcı olan, hayatta varoluşumu destekleyen organlarımdan biri olan akciğerime bu kadar göz göre göre nasıl daha fazla zarar veririm? Haksızlık değil mi o benim için o kadar çalışırken onu görmezden gelmek? Saygı duymamak bu; bedenine, varoluşuna, kendine. Bambaşka bir pencere açıldı bende şu an ki bunları yazıyorum sizlere.

Ya da uyandığımız an ilk iş telefona bakanlarımız var mı aramızda? Hatta daha gözü yarım açıkken, tam açılmamışken bile telefonu eline alanlarımız? Ben onlardan biriyim. Fakat bu sabah uyandığımda bir anda şöyle derken buldum kendimi: “Gözlerimi dünyaya ilk açtığım anlarda neden telefonun suni ışığını veriyorum gözlerime? Neden gözlerime bunu yapıyorum ki gökyüzüne, dışarı bakmak varken? Gözlerimi doğaya açmak varken neden suni ışıklarla kuşatıyorum?” Ve telefonun ardından yaptığım perde açma seansını her şeyden önceye aldım. Gözlerimin hakkı değil mi yahu doğal ışıkta uyanmak? Tamam bundan sonra bende böyle devam edecek.

İçki içmeyi seven bir tipim. Hafta sonları arkadaşlarımla buluştuğumda keyifle tüketirim. Çevremdeki insanlar kimisi sıkıntıdan, kimisi evde dışarıdaki hayatını devam ettirmeye çalıştığı için içki tüketirken bedende neler olduğunu öğrendikçe, dinledikçe karantina günlerine başladığımızdan beri ağzıma koymadım. Canım karaciğerimi neden yorayım durduk yere o kadar? Neden çalışma kapasitesini 2-3 kat arttırayım, yorayım durduk yere? Yapmak istemedim bunu karaciğerime. Bu hiç içmeyeceğim anlamına gelmiyor tabiî ki ama bilinçsiz içiciden bilinçli içiciye geçiyorum diyebilirim, ki kendimden bu konuda oldukça memnunum şu an.

Hele senelerce zulmettiğim midem; ah canım midem. İhtiyaçlarımı duymadan, dinlemeden sadece içimdeki boşluk hissini kapatmak istediğim için çılgınca, otomatik olarak her şeyi yediğim zamanlar… Çok eski değil bu. Son 3 senedir yeme ataklarıyla beraber yaşıyordum artık her an. İki senede 20 kilo aldım. Fakat ben, bu konuda da kendimi sıkıştırmadım. Estetik kaygısına girmedim, kendimi olduğum gibi kabul etme pratikleri yaptım ve bu süreçte bir sürü şeyi anladım derken ihtiyaçlarımı dinlemeyi öğrendim. Ben odağımı ihtiyaçlarıma verdikçe, benimle zaten en başından beri konuşan bedenimi duymaya başladım. O kadar çok yormuştum ki midemi, bağırsaklarımı senelerdir ve o kadar gıkını bile çıkarmamış, isyan etmemişti ki midem; susuyor diye yüklenmek çok haksızlıktı. Şu an karantinada ise evden hiç çıkmadığım bir dönemde olsam bile bu kadar sağlıklı ve düzenli beslenmemiştim uzun yıllardır. İnanmazsınız, zayıflıyorum.

Hele ki sistemimizin hareket üzerine kurulu olduğunu, hareketin bir sürü ihtiyacını hissettiğimiz hormonu salgılattığını idrak etmek hayatımı değiştirdi. Bilmek ve idrak etmek iki ayrı kavramlar dikkatinizi çekerim. Bu konuda da Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayarları-Beden isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Basit bir dille, çok açık ve net bir şekilde anlatıyor konuyu. Şu an evde haftada üç pilates düzenimi devam ettirip diğer günler 30 dakika yürüyorum. Bazen hiç canım istemiyor mu? Hiçbir şey yapmıyorum. Önceliğim ihtiyaçlarımı karşılamak her zaman. Bu son senelerde kendim için öğrendiğim en işime yarayan bilgi oldu. Ama evin içinde mutlaka hareket ediyorum; müthiş iyi geliyor. Bunun için ihtiyacınız olan hiçbir şey! Youtube’da milyon video var; açın bir tanesinden başlayın; eminim beraberinde gelen rahatlama hissine bayılacaksınız.

Bunları zorla yapamazdım. Bunları dayatmayla yapamazdım. Bunları sadece “doğru” diye hiç yapamazdım. “Lazım”lar hiçbir zaman işlemedi benim hayatımda. Ama şimdi bu durum o kadar kendiliğinden gelişti, o kadar hikayeme oturdu ki bir anda kendimi sigarayı, içkiyi içmiyorken buldum son günlerde. Kendimi yemekle boğmuyorum. Hiçbiri beni zorlamıyor da böyle ekstra bir dönemde olmamıza rağmen, çünkü zihinden değil, kalpten yol aldım. Tabii ki içimden içmek, yemek de gelebilir, bunun da farkındayım. “Artık bitti, yok” diye kalıba girmeyeceğim. Kalıpsızlık hayatıma en iyi gelen şeylerin başında sanırım. Fakat gelirse de güç bende her zamanki gibi; biliyorum.

Demem o ki bu karantina süreci gördüğümüz karanlıktan daha da çok ışık barındırıyor aslında içerisinde. O ışığı sevgiyle karşılamak niyetiyle.
Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Son bir ayın öğrettiklerinden biri: Siz de az ile yetinmekten korkuyor muydunuz?

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale