Bedenin ihtiyaçlarına kulak vermek: Yemek yemekten ağlayamadığınız oldu mu hiç?
Son zamanlarda bedenimi dinleme, duyma pratikleri içerisindeyim. Kulağım sürekli bedenimde. İhtiyacı ne, andaki ihtiyacı nasıl karşılayabilirim? Bu soruların peşindeyim her anımı gözlemleyerek. Bedenimle sanki yeniden bağ kuruyorum ve çok da tatlı bir ilişki gelişmeye başladı. Fakat senelerin getirmiş olduğu alışkanlıkları bırakmak öyle aşırı kolay olmuyor. Hele otomatik yemek yeme davranışı bildiğim en iyi yoldu bugüne kadarki. Şimdi ise bedene kulak verdiğimde “aç değilim” dediğinde ne yapacağımı şaşırdığım çok an oluyor, çünkü anladım ki çok fazla zamanımı yemekle doldurmaya çok alışmışım bugüne kadar, altındaki gerçek sebeplerden/ihtiyaçlarımdan bihaber.
Bir süre önce Aşk Tesadüfleri Sever 2 filmini izledim. Çok duygusal, müthiş bir filmdi. Filmin yarısında yine bedenime kulak vermişken aslında aç olmadığını, mideye bir şey alma ihtiyacında olmadığını çok net şekilde duydum. Fakat küçüklüğümden beri süregelen alışkanlık olan film arasında mısır almak; o an bana daha cazip geldi ve “seni duyuyorum ama alacağım ben bu mısırı” dedim ve filmin ikinci yarısına elimde en büyük boy mısır, tıkınarak başladım.
Derken bir sahne geldi kalbime çok dokunan. Boğazım düğümlendi, çılgın gibi ağlama isteği uyandırdı bende. Tam o sırada elimdeki mısırı nefes almadan, acele acele, bir an bile durmadan yediğimi fark ettim. Fark ettim çünkü ağlama isteğime rağmen ağlayamıyordum. Nasıl ağlayacaktım ki? Nefes almadan kendime yüklediğim mısırlarla azıcık bir alan bile bırakmamıştım gözyaşlarıma, duygularıma. O an patlamış mısır tüm hislerimi bastırmıştı. Yakaladım o anı sürekli gözüm kendi üzerimde olduğu için. Yakaladım ve filmden sonra bir sürü farkındalık ve soru üşüştü başıma:
- Yemek yiyerek hayatımda nelerden kaçıyordum?
- Hangi duyguların özgürce dışarı akmasına izin vermiyordum?
- Nelerin, neden dışarı çıkmasını istemiyordum?
- Yalnızlık hissi, değersizlik duygusu muydu tüm hepsinin altındaki?
Ve bu andan sonra hayatımda tüm bu şekilde yaşanan anlara daha dikkatli bakmaya başladım. Gerçekten de birçoğunun altında bambaşka sebepler vardı. Gerçek ihtiyacım yemek yemek değil, o hisleri özgürleştirmek ve onlarla ilgilenmekti. Neden acıdan bu kadar çok korkuyordum?
Yemekle duyguları bastırma klişesi bin senedir duyup bilip ilk defa net bir şekilde kendimin deneyimlediği bir an oldu. Öyle olunca da etraf aydınlık doldu!
Ve kendi kendime dedim ki: İşte şimdi başlıyoruz. Tek yapman gereken odağını sadece kendinde ve ihtiyaçlarında tutman Gamze. Başka da büyük büyük hiçbir şey yapmana gerek yok çünkü görmeye başladığın an dönüşmeye başlıyor her şey.
O zaman bana kolay gelsin. Size de. Çok sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Zihnin yarattığı illüzyonlardan kurtulmak için en kısa yol: Kalbinizi ve bedeninizi dinleyin