X

Bedenin çemberin içindeyken zihnin bambaşka yerlerde mi?

Bugün yepyeni bir ayın ilk günü. Ve biz İstanbullular kar tutmuş sokaklara, beyaz çatılara uyandık. Kimbilir bu ay neler yaşacağız? Ben her ayın ilk günü bu duyguya kapılıyorum… Neler olacak acaba? Koskoca bir ay, neler yaşayacağım? Martın gelişi beni hep heyecanlandırıyor çünkü sonrası Nisan. Nisan deyince bahara gidiyoruz ya. Papatyalar vs. Havanın kokusu değişiyor.

Biz İstanbullular kar tutmuş sokaklara, beyaz çatılara uyandık.

Derken fark ediyorum… Ama acele etmemeli, ileriye doğru giden zihnimi bu ana çekiyorum. Bugünü yaşamam lazım. Merdivenleri birer birer çıkmak bu hayatta. Ah! Ne zor geliyor halbuki değil mi? Sabahları yataktan bile bir saniye içerisinde kalkıp, o güne yetişmeye çalışan bir insandım. Ben kovalıyorum o kaçıyor ya, yakalamam lazım günü. Şimdiyse kalkmam gereken saatten çok az daha erkene alarm kurup, biraz yatakta uyanmaya, kedimi sevmeye, vücudumu esnetmeye, belki başucu kitaplarımdan birer paragraf okumaya ve her şeye şükretmeye ayırıyorum. Bu çok yeni ama bir alışkanlığa dönüştü ve gerçekten çok faydasını hissediyorum. 

Bu sabah, Mart ayının ilk günü, camdan gece yağan karı tutan her şeye bakarken bir şarkı çalmaya başladı zihnimde Murathan Mungan’ın eşşiz kaleminden:

Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim…

Gerçekten de öyle değil mi? Ya içindeyiz çemberin ya dışındayız. Ya tam içinde olacağız, ya tam dışında. 

Bazı zamanlar meditasyonlarımdaki ben’i de hatırlattı bu bana. Ya da birlikte meditasyon yaptığım insanlardaki. Ya da meditasyon tecrübelerini anlatan insanlardaki O’nları. Çünkü zihnin oyunları o kadar aynı ki. Burada var olmaya çalışırken hoop bir saat sonra ne yapacağına, on sene sonra ne yapmak istediğine falan gidiyorsun. Yani kendin içindeyken kafan dışındaysa… 

Gerçekten de öyle değil mi? Ya içindeyiz çemberin ya dışındayız.

Kendine dönme yolunda, bildiğin/öğretilmiş tüm konforlarından çıkıp da tam çemberin içinde olmaya giderken, burada bir kolaylık ya da keyif verecek şeyler aramıyoruz aslında. Bu bildiğimiz ama unuttuğumuz ben’e gidişlerimiz, sancılı süreçler barındırıyor. Yalnızlığına dönüp, fark ettiğin bir güce sarılıyorsun. Hatırlamak için bir yolda olduğumuzu biliyoruz. İstisnasız hepimiz. Bazen unutturuluyoruz otobüs duraklarında ya da ay sonu faturalarında ama… Yeni başlayan her ayın ilk günü gibi, açıyı daha da daralttığımızda yeni başlayan her gün, gün doğumu ile birlikte, her şey aslında bizim kendimizi hatırlamamız için bize hizmet ediyor. 

Bugün itibariyle, tertemiz Mart ayının geri kalan günleriyle birlikte ve hep, çemberin tam içinde yer almanızı, tam orada var olmanızı veya buna niyet etmenizi diliyorum. 

Şebnem Pınar: Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken yapacağınız tüm kritikleri bir kenara bırakıp, sadece okuyun. İdraki de doğal sürecine bırakın... Okuduğunuz an anladığınız şey az sonra değişebilir! Bunu hatırlayın. Bu sizin size yapabileceğiniz en güzel şey!
İlgili Makale