Karantina döneminde siz de tüm gün evde olup üstüne tüm gün yatmamanıza ve bir şeylerle uğraşmanıza rağmen bir türlü gününden, kendinden tatmin olmayanlardan mıydınız?
Beni bu tatminsizlik yiyip bitirmeye başlamıştı. Ne yaparsam yapayım az geliyordu, bir şey yapmamışım gibi hissedip kendime kızıyordum. Sonra böyle hisseden bir tek ben miyim acaba diye merak ettim ve Instagram’da gmzbaytan hesabımdan bu konuda yaptığım ankette çıkan sonuçlara göre bir sürü insanın bu şekilde hissettiğini gördüm.
Yüzde 96 gibi büyük bir yüzdenin evde olup yine de hiçbir şeye yetişememe hissinde olması bana çok enteresan geldi. “Burada bir anormallik var. Bir yerde bir yanlış yapıyoruz demek” diye üzerinde durmaya başladım biraz.
Öncelikle şunu net gördüm ki birçoğumuz zihinde yaşıyormuşuz. Tüm gün evde olup 24 saatinin olup o 24 saati hala kendine yettiremiyorsan orada bir duracaksın. Mevzu zaman değilmiş zaten onu anladım. Mevzu bakış açınmış, durumu nereden ele aldığınmış, hangi bilinçten yaşadığınmış.
Asla doymayan ve sürekli aç olan zihni doyurmak da imkansızmış. Ben zamanın uçtuğunu sanırken uçan aslında zihnimdi. Ben bu hayatı sadece zihinden yaşamaya çalıştıkça da ben de uçuyordum sanki. Hem çok şey yapıp hem hiçbir şey yapmama hissim tam olarak buralardan geliyordu. İhtiyacım tam olarak ana ve bunun da en görünen yolu olan bedenime demirlenmekti.
Eğer kendimi ana, bedenime çapalarsam ayık bir şekilde, gücü zihinden almış olacaktım. Bedenimde olarak, ne yaptığımı, ne hissettiğimi her an izleyerek yere sapasağlam basmış olacaktım. Öyle de oldu.
Gün içinde kendi kendime pratikler yaptım, halen yapıyorum. Zihnimde olduğumu fark ettiğim her an nefeslerimle bedenime, içinde bulunduğum bedenle beraber ana da geldim. Attığım adımı, elimi koyuşumu, o anki aldığım kokuları, yazarkenki hareketlerimi; o an ne yapıyorsam gözlemliyorum. Ayaklarımı sıkı sıkı yere vuruyorum bedenimi hissetmek için.
Ben merkezimde kalıp gözlemledikçe zaman yavaşladı. Yavaşladıkça çoğaldı. Ben yaptığım şeyleri görmeye başladım. Ne de fazla şey yapıyormuşum meğer.
Bedenin önemini bu şekilde başka bir açıdan yeniden tanımladım ve anladım. Uçmadan beni bu dünyaya demirleyen, her anda var olmamı sağlayan en büyük aracı.
Toprak anayla bağımı kuvvetlendiriyorum bunları fark ettiğimden beri. Artık daha çok iletişimde, daha çok sıkı fıkıyız. Köklerimi salıyorum kalbine. Kendimi güvende hissediyorum. Koşmama gerek yok, onun kollarında sarmalanayım yeter diyorum.
Şükür bedenimin, toprak ananın ve tabii zihnimin varlığına.
Şükür dengedeki hayata, ahenge.
Sonsuz sevgiyle…
İlginizi çekebilir: “Aynalama” size sizi anlatıyor: Yansımanızı görmek istemez misiniz?