Kolik nedir?
Kolik, pek çok ebeveynin dilinden düşmeyen, fakat aynı zamanda da pek çok kişi için muğlak bir terimdir. Bebekler gün içinde sıkça ağlar ve ağlamaları son derece normaldir. Zira bu davranış bebekler için bir iletişim yoludur. Ağlayarak, acıktıklarını, altlarının kirli olduğunu, gazları olduğunu, şefkate ihtiyaç duyduklarını ifade ederler.
Kolik, bebeklerin sağlıklı olmasına ve annenin iyi beslenmesine rağmen, bebeğin sık ve yoğun şekilde ağlama davranışı için kullanılmaktadır. Ağlama davranışının tüm çabalara rağmen yatışmadığı ve aile içinde krize dönüştüğü görülmektedir. Kolik sürecinde, ağlamanın sıklığı, süresi ve altında yatan dinamikler normal ağlama sürecinden farklıdır. Bu durumda bebekler açlık, gaz, şefkat ihtiyacı, güvenlik, temizlik gibi ihtiyaçlarından bağımsız olarak sürekli ağlarlar.
İlgili yazı: Bebekler neden ağlar?
Kolik ne zaman olur?
Kolik süreci genelde doğumdan sonra 2. hafta ile 4. ay zaman aralığında gözlenmektedir. Bir bebeğin kolik durumu olduğunu söyleyebilmek için ağlama davranışının; belirtilen zaman dilimde görülmesi (2. hafta- 4.ay arası), en az 3 haftadır devam ediyor olması, haftada en az 3 kez olması ve günde en az 3 saat süren ağlama nöbetleri yaşanması gerekmektedir. Yapılan araştırmaların bulguları, ağlama nöbetlerinin öğleden sonra ve akşam saatlerine doğru arttığını göstermektedir. Bebeklerin ağlarken sıkça yüksek seste ağladıkları, huzursuz oldukları, yüzlerinde kızarma ifadesi olabildiği, bacaklarını vücutlarının altına doğru çektikleri, ellerini yumruk yaptıkları, gaz çıkardıkları ve sert bir karına sahip oldukları görülmektedir.
Kolik ve aile
Kolik süreci aile dinamiklerini ve dengesini fazlaca etkilemektedir. Henüz yeni doğum yapmış, uyku sorunuyla mücadele eden, yeni hayata uyum sağlamaya çalışan ebeveynler için bebeklerinin yatıştırılamayan bir şekilde ağlıyor olması yetersizlik, çaresizlik gibi negatif kognisyonların oluşmasına sebebiyet verebilir.
İlgili yazı: Bebeklikten olgunluk çağına uykunun evrimi
Yapılan araştırmalar, bebeklerin %10 – %30’unda kolik bulgusuna rastlandığını ortaya koymaktadır. Yani bu durum, pek çok ailenin yaşadığı bir durumdur ve çoğu zaman ailenin tutumuyla ilişkili değildir. Ebeveynler kendilerini suçlamak yerine kenetlenmeye, birbirlerini ve bebeklerini desteklemeye odaklanmalıdır. Ağlama nöbetleri nihayetinde son bulacak ve zor zamanlar geride kalacaktır.
Koliğin muhtemel nedenleri
Kolikle ilgili pek çok bilimsel araştırma olmasına rağmen, koliğin kesin nedeni ve tedavisi henüz belirlenememiştir. Koliğin öngörülen nedenleri ise şunlardır:
- Bebeğin çok gazlı olması,
- Bebeğin bağırsaklarının çok veya az çalışması,
- Bağırsakların tam gelişimini tamamlamaması, hareket azlığı ve spazm,
- Henüz gelişmemiş sindirim sistemi nedeniyle karında kasılma ve sertleşme olması,
- Anne ve bebek arasındaki bağlanma ve iletişim sorunları,
- Hormon dengesizliği,
- Gebelikte sigara kullanımı ve doğumdan sonra sigara içilen ortamda bulunma,
- Sinir sisteminin gelişmemiş olması,
- Bebeğin hızlı veya çok yemesi,
- Bebeğin hava yutması,
- İnek sütüne dair atıflar (Annenin süt tüketimi ve laktoza karşı tolerans),
- Kullanılan mamaya karşı hassasiyet veya alerji,
- Annenin kaygı duygusunu bebeğe geçirmesi,
- Belirli besinlere karşı hassasiyet,
- Bağırsak düğümlenmesi, testis bükülmesi, fıtık, çeşitli ağrılar gibi fizyolojik sebepler.
Bu etmenlerden biri veya birkaçının koliğin oluşumunda ve tetiklenmesinde etkili olabileceği düşünülmektedir.
Koliğin yaygınlığı
Bebeklerde kolik görülme sıklığı %10 ile %30 arasındadır, bu da her 3 bebekten 1’inde kolik görülebileceğini ortaya koymaktadır. Araştırmalar, kolik olgusunun kızlarda ve erkeklerde eşit yaygınlıkta olduğunu göstermektedir. Kolik, sigara içen annelerin bebeklerinde, içmeyen annelerin bebeklerine göre 2 kat daha fazla görülmüştür.
Kaynaklar:
Bruce Taubman, Clinical Trial of the Treatment of Colic by Modification of Parent-Infant Interaction.
I. Akman, K. Kuşçu, N. Ozdemir, Z. Yurdakul, M. Solakoglu, L. Orhan, A. Karabekiroglu, E. Ozek, Mothers’ postpartum psychological adjustment and infantile colic