X

Bebeğinizi sağlıklı beslemek için bilmeniz gerekenler: 10 soruda ek besinlere geçiş

Bebeklerin sağlığı denince kafamızı kurcalayan birçok soru vardır… “Yeterince su içiyor mu?”, “Yeteri kadar sağlıklı besleniyor mu?”, “Ek besinlere başlamalı mı?”… Bu soru listesi uzadıkça uzar. Bebeğinizin sağlıklı beslenmesi için merak ettiğiniz 10 soru ve içinizi rahatlatacak cevaplarsa bu yazıda. 

Ek besinlere teker teker başlamalı, bebeğinizi bir günde birden fazla yeni besinle tanıştırmamalısınız.
1. Bebeğim ek besinlere ne zaman başlamalı?

Bebeğin sindirim fonksiyonlarının gelişimi için tıbben gerek duyulmadıkça, miniğinizin ilk altı ay sadece anne sütü alması yeterlidir. Anne sütü bebeğinizin tüm gereksinimlerini tek başına karşılayabilen mükemmel bir besindir. Bebeğiniz; altıncı ayını doldurmuşsa, başını dik tutabiliyorsa, destekli veya desteksiz oturabiliyorsa, el göz koordinasyonu gelişmişse, sizin yediğiniz yemeklerle ilgili görünüyorsa, kaşığın ucunu uzattığınızda tatmak için ağzını açıyorsa, katı besin verildiğinde çenesini veya dilini oynatıyorsa ek besinlere geçiş için hazır demektir.

2. Ek besinlere erken başlamanın zararı olur mu?

Özellikle ilk 4 ay bebeğin mide ve bağırsak sistemi anne sütü ve formül sütler dışında herhangi bir besini kabul edebilecek olgunlukta değildir. Örneğin, nişasta ve yağların emilimi için gerekli olan amilaz ve lipaz enzimleri yetersiz salgılanır. Erken ek besinlere başlamak bebeğinizin anne sütü alımını azaltabilir ve emzirmenin kesilmesine neden olabilir. Bu durum ise büyüme ve gelişme geriliklerine yol açabilir. Alerjik hastalıkların özellikle de besin alerjilerinin görülme sıklığı artar. Çalışmalar erken ek besin verilmesinin ileri dönemlerde obeziteyi tetiklediğini de göstermektedir.

3. Ek besinlere geçtikten sonra anne sütü veya formül süt vermeye devam etmeli miyim?

Mümkün olduğu takdirde bebeğiniz ilk 6 ay sadece anne sütü almalı, sonrasındaysa en az bir yaşına kadar anne sütünün yanında ek besinleri almaya devam etmelidir. Katı gıdalar anne sütünün tamamlayıcısıdır. Formül süt (hazır mamaların süte benzer yapıdaki versiyonu) alan bebeklerde de durum aynıdır. Çünkü bebeğinizin sindirim fonksiyonları zamanla gelişmektedir, bu nedenle formül süt alan bebeklerde de bir anda ek besin ağırlıklı beslenilmesi beklenilmemelidir. Formül süt alımının azalması, katı gıdanın artması kademe kademe olacaktır. Bebeğiniz ortalama 10-12 aylıkken ağırlıklı olarak ek besinlerden enerji ve besin ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

Anne sütü bebeğinizin tüm gereksinimlerini tek başına karşılayabilen mükemmel bir besindir.
4. Günde kaç defa ek besin vermeliyim, verdiğim saatin bir önemi var mı?

Başlangıç için 2 öğünü ek gıdalardan alması yeterlidir. 6-8 ay arasında 2-3 öğün, 9-11 ay arasında 3-4 öğün olabilir. Saatler konusunda da bebeğinizi bir düzene alıştırmak hem sizin hem de onun için en iyisidir. Bebekler ek besinlerle birlikte öğün saatleri düzenli olduğunda, beslenme zamanını ve bunun ne anlama geldiğini algılamaya başlarlar. Eğer bir düzen oluşturarak ilerlerseniz 1 yaşına geldiğinde günde üç ana öğün (kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği) ve iki ara öğün şeklinde bir beslenmeyi rahatlıkla sağlayabilirsiniz.

5. Ek besinlere başlarken nelere dikkat etmeliyim?

Ek besinlere teker teker başlamalı, bebeğinizi bir günde birden fazla yeni besinle tanıştırmamalısınız. İlk defa tattığı besini 3-4 gün boyunca vermeli, üç gün sonra farklı bir besin vermelisiniz. Yeni besinleri üç gün arayla vermeniz bebeğinizin bu besini sevip sevmediğini ve herhangi bir alerjisi olup olmadığını anlamanızı kolaylaştırır. Diş çıkarma, hastalık dönemleri veya uykusunu almadığı zamanlarda ek besin için ilk denemeyi gerçekleştirmekten kaçınmalısınız.

Bebeğinize asla televizyon karşısında, oyun oynayarak yemek yedirmemelisiniz. Televizyon izlerken kolay yemek yiyor gibi söylemlere kulak vermemelisiniz. Bebeğinizin yemek yerken dikkati dağılmamalı, ne tükettiğinin farkında olmalıdır.

Onlar için özellikle ilk aylar besinlerin tatlarını, kokularını algılayıp tanıması için çok önemli, bu nedenle 6-8 ay arası her besinin tek tek verilmesi daha doğru olacaktır. Örneğin 3-4 tane sebzeyle püre yapmak yerine öğle yemeği olarak bir gün kabak püresi diğer gün havuç püresi gibi tek bir sebzeden yapılan püreler verebilirsiniz. Aynı durum kahvaltı için de geçerli… Bulamaçlar yerine her besinin tek tek tadını öğrenmesi bebeğinizin ileride yemekler konusunda seçici bir çocuk olmasını engelleyecektir.

6. Bebeğimin ilk yiyecekleri ne olmalı?

0-12 ay arasındaki bebeklerin özellikle ilk aylarda sindirim organları ve fonksiyonları, enzim aktiviteleri tam gelişmemiştir. Ek besin döneminin ilk ayında vereceğiniz besinlerin sindirimi kolay ve alerji riski düşük olmalıdır. İlerleyen aylarda bir miktar daha lifli, daha asidik ve protein bakımından daha zengin yiyeceklerle bebeğiniz tanışabilir. Başlangıç için ev yapımı bebek yoğurdu, mevsim sebze ve meyveleri tercih edilebilir. İlk tadımları meyve püreleriyle yapan bebekler, daha sonra sebze pürelerini ve yoğurdu kabul etmekte biraz zorlanabiliyorlar. İlk haftalarda ev yapımı yoğurt ve sebzelerin tadımından sonra listeye meyve püreleri eklenebilir.

İlk tadımları meyve püreleriyle yapan bebekler, daha sonra sebze pürelerini ve yoğurdu kabul etmekte biraz zorlanabiliyorlar.
7. Yoğurt yaparken sokak sütü (çiğ süt) kullanabilir miyim?

Yoğurt yapımında kullanacağınız süt sokak sütü değil mutlaka pastörize süt olmalıdır. Neden sokak sütü değil de pastörize süt? İsterseniz öncelikle pastörize süt kavramının tanımıyla başlayalım. Pastörize süt, sütün kaynama derecesinin altındaki bir sıcaklık derecesinde belirli süreyle ısıl işleme tabi tutulması ve hızla buzdolabı sıcaklığına soğutulması işlemidir. 72ºC’de 15 saniye veya 63ºC’de 30 dakikada gerçekleştirilen ısıl işlemdir. Bu işlemle bakteri yükü kontrol altına alınır ve besin değeri kayıpları (çiğ sütün kaynatılması ve uzun ömürlü sütlere -UHT- kıyasla) en az seviyede olur. Çiğ sütlerde analiz yapılmadığı için bakteri yükü, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı, toksik maddeler olup olmadığı bilinemez. Ayrıca kaynatma işlemi besin ögesi kayıplarına yol açar. 10 dakikalık kaynatma ile, %60 oranında B1 vitamini, %21 oranında B12 vitamini, %32 oranında folat miktarında azalma görülür.

8. Sebze ve meyve pürelerini nasıl hazırlamalıyım, kıvamı ne olmalı?

Mevsimine göre patates, havuç, kabak, ıspanak, enginar uygun sebzelerdir. Sebzeler ayıklanır, yıkanır sonra kabukları soyulur veya parçalanır. Buhar tenceresinde veya ocakta kaynayan az miktarda suyla iyice yumuşayıncaya kadar pişirilir. İyice ezilerek püre haline getirilir. Haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir. Sebze püreleri çorba formunda değil muhallebi kıvamında olmalıdır. Örneğin; 1 kase brokoli çorbası, 2 çiçek brokoli içeriyorken, aynı hacimdeki 1 kase brokoli püresi 4-5 dal çiçek brokoli içerir. Bebeğinize su miktarı fazla çorbalar vermeniz midesinde gereksiz yere hacim kaplayacak, daha az besleyici gıdalar almasına neden olacaktır.

Meyve püresinde, meyveyi iyice yıkadıktan sonra kabukları soyulur, cam rendeden geçirilir. Mevsime uygun olarak elma, armut, şeftali veya muz da kullanabilirsiniz. Meyve suyu yerine meyve püresi tercih edilmelidir. Bebeğinizin meyvenin kendisini, posasıyla alması daha uygundur. Püre haline getirirken sebze ve meyvelere metal değmesi vitamin ve mineral kayıplarına yol açmaktadır. Bu kayıpları minimuma indirebilmek adına tahta veya silikon çatal/kaşık ile püre haline getirilmelidir.

9. Hangi yiyeceklerden uzak durmalı?

Yumurta beyazı, bakla, patlıcan ve mantar 1 yaşına kadar verilmemelidir. İleriye dönük hatalı beslenme davranışlarının gelişmesine engel olmak adına bebeğinizin şeker tüketimine bir yaş ve hatta sonrası için engel olmalısınız. 0-1 yaş döneminde, besinlerin ve anne sütünün içeriğinde bulunan sodyum ile bebeklerin günlük tuz ihtiyacı karşılanmaktadır. Bu yüzden bir yaş öncesi bebeğinize yemek hazırlarken ekstra tuz kullanmanıza gerek yoktur. Yüksek tuz içeriklerinden dolayı salça, salam, sosis, sucuk, her türlü şarküteri ürünü ve hazır soslar bir yaşından önce bebeklere yasak yiyecekler arasındadır.

Bal, clostridium botulinum sporlarını içermesi nedeniyle botulizm riski taşır. Bebeğinizin mide asidi düzeyi düşük olduğundan bu sporları öldüremez, bu nedenle 1 yaşından küçük çocuğunuza bal vermemelisiniz. İnek sütü, içerdiği  protein, gelişimini henüz tamamlamamış olan bebeğinizin sindirim sistemi için 1 yaş öncesi için uygun değildir.

Çikolata ve kakaolu gıdalar, çilek, domates, kivi gibi alerji potansiyeli yüksek sebze ve meyveler, deniz kabukluları ve midye, kalamar gibi bazı deniz ürünleri, diyet ürünleri (yağsız peynir vb.), çay, bitki çayları, baharatlar, karaciğer gibi sakatatları bebeğinize 1 yaş ve öncesi vermemelisiniz. Pişmemiş ya da az pişmiş yumurta verilmemelidir.

10. Ne kadar su içmeli?

İlk 6 ay bebeğinizin ihtiyacı olan sıvıyı anne sütü tek başına karşılamakta. Bu nedenle ekstra su vermenize gerek yoktur. Ek besinlere geçişle beraber ekstra suya ihtiyaç olmaktadır. Bu dönemde bebeğinize su içirmeye başlayabilirsiniz. Yemeklerden önce verilen su bebeğin mide kapasitesinin dolmasına ve yetersiz ek besin almasına neden olacağından suyu bebeğinize yemek sonralarında verebilirsiniz. 1 yaşına kadar kaynamış ılımış içme suyu verilmelidir. Bu dönemde su ihtiyacı bebekten bebeğe değişmektedir. Bebeğin cinsiyetine, kilosuna, boyuna göre hatta mevsime göre değişir. Ortalama 6-12 ay arasında 30-100 cc’dir.

 

İlginizi çekebilir: Bebeğinizin beslenmesi hakkında doğru sanılan 6 şehir efsanesi

 

Görsel Kaynakları:
Fox News
Baby Center
Parents

 

Işkın Akçam: Trakya Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldu. 2015 yılında Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde Master eğitimine başladı. Üniversite eğitimi sonrası İzmir’de özel bir poliklinikte iki yıl boyunca kilo verme, kilo alma, sporcu beslenmesi, hastalıklarda tıbbi beslenme tedavisi alanlarında bireysel ve kurumsal beslenme danışmanlığı verdi. 2016 yılında Dr. Bülent Serçin Muayenehanesi’nde Anne Çocuk Diyetisyeni olarak bireysel beslenme eğitimleri ile emziklilik döneminde annelerin, 0-18 yaş aralığındaki bebek ve çocukların beslenme takibini yapmaktadır. Hipokrat’ın “Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun” sözüne inanarak mesleğini sürdürüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale