X

Bazıları sert sever: Cinsel ilişkide şiddet, baskınlık ve zorlama feminist bir kadın için ne kadar kabul edilebilir?

Kadın erkek eşitliğinin sağlanmaya çalışıldığı, kadına şiddet uygulanmasına karşı çıkan binlerce kampanyanın başlatıldığı, Hollywood yıldızlarından ünlü müzisyenlere tüm kadınların bir arada feminist eylemler gerçekleştirdiği bir yüzyılda yaşıyoruz.

Erkekler tarafından yönetilen ve cinsiyet eşitsizliğinin gelişmişinden az gelişmişine kadar tüm topluluklarda gözle görülebilecek seviyelerde yaşandığı bir dünyada, kadın olarak cinsel ilişki sırasında tecavüz edilmekten hoşlandığınızı, ellerinizin bağlanmasının size zevk verdiğini ya da bir erkeğin sizi kırbaçlamasının hayalini kurduğunuzu açıklamanız sonucunda alacağınız eleştirileri tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır. Aynı şekilde bir erkeğin de kadına şiddet uygulamayı, her ne amaçla olursa olsun, hayal etmesi bile eleştiri yağmuruna tutulması, hatta linç edilmesi için geçerli bir sebep. Bu nedenle günümüzün modern dünyasında çok fazla dile getirilmeyen, kapalı kapılar ardında gerçekleşen en yaygın cinsel davranışlar, şiddet, baskınlık ve zorlama.

Feminist, güçlü ve tek başına ayakta durabilen kadınlar olarak ofiste de, sokakta da, yatakta da şiddete karşıyız, karşı olmak zorundayız. Ancak cinsel anlamda kendimize ya da partnerimize uyguladığımız şiddettin gerçekten toplumun kadına ve erkeğe yüklediği rollerle mi yoksa tamamen içgüdüsel ve hormonal bir ihtiyaçla mı alakalı olduğunu çok iyi analiz etmek gerekiyor. Çünkü cinsel ilişkide kendisine şiddet uygulanmasından hoşnut olanlar, aşağılanmak isteyenler, acı çekmekten zevk alanlar yalnızca kadınlar olarak algılansa da, aynı oranda erkekler de cinsel olarak domine edilmek istiyor.

Grinin elli tonu: Popüler kültürde cinsellik ve şiddet algısı

Cinsellikte domine edilmek, aşağılanmak ve şiddet görmek denildiğinde hepimizin aklına ‘Grinin Elli Tonu’ndaki soğuk, sert ve acımasız Christian Grey’in gelmesi, gözümüzün önünde kırbaçların ve siyah deri kıyafetlerin belirmesi, genelde kadının pasif, erkeğin dominant rolde olması tamamen popüler kültürün dayatması sonucu oluşan bir algı. Tüm şiddet içerikli cinsel davranışların bu şekilde genellenmesi, toplumun cinsellikte şiddet seven kişileri ötekileştirmesine ve dışlamasına neden oluyor. Oysa cinsellikte şiddet, acı ve aşağılanma içeren davranışlar, kötü söz söylemeden kızgın mum damlatmaya kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alıyor. Çiftler birbirlerine ne yapacaklarını önceden belirliyor ve iki tarafın da izniyle birbirlerine şiddet uygulayabiliyorlar. Yani hem psikolojik hem de fiziksel olarak karşı tarafın şiddet içerikli davranışlarına hazır oluyorlar, birbirlerine güveniyor ve saygı duyuyorlar.

Cinsellikte şiddetten zevk almak psikolojik bir rahatsızlık değil

Geçmiş yıllarda cinsellikte şiddet isteğinin erken yaşlarda yaşanan travmalarla, duygusal problemlerle ya da zihinsel hastalık belirtisi olduğuyla ilgili bir çok farklı makale yayınlandı. Ancak popüler kültürün iddia ettiğinin aksine, ilişkide şiddet uygulamaktan ya da kendinize şiddet uygulanmasından zevk almak, anormal bir davranış değil.

 

The Guardian yazarı, psikoterapist Pamela Stephenson Connolly bu durumu şu şekilde açıklıyor:

Cinsel ilişkide şiddet uygulanmasından zevk almak, herhangi bir davranış bozukluğunun ya da psikolojik rahatsızlığın belirtisi değildir. Cinsellikte şiddet, iki tarafın birbirine güven duymadan, anlaşmaya varmadan ve izni olmadan gerçekleşemeyecek bir olgu. Bu nedenle de bilinçsizce ya da kişinin kontrolünü kaybederek göstereceği bir davranış olması mümkün değil.

Connolly’nin cinsellikte şiddet unsurları olmasından hoşlanan 132 katılımcıyla yaptığı çalışma da, katılımcıların psikolojik olarak herhangi bir rahatsızlık taşımadığını ve geçmişte yaşadıkları herhangi bir travmanın bulunmadığını gösteriyor. Aynı şekilde, seks terapisti ve nörolog olan, beynin orgazm sırasında gösterdiği tepkiler üzerine çalışmalar yürüten Nan Wise da, Connolly’nin fikirlerini desteklediğini belirtiyor:

İnsan doğasının çeşitliliğe açlığıyla toplumun tek tip olma çabası sürekli bir çatışma halinde. Cinsellik, insan doğasının vazgeçilmez bir parçası ve içgüdüsel olarak yaşandığında zevk veren bir olgu. Bu nedenle cinsel ilişki sırasında tamamen hormonal olarak yönetilen isteklerimiz toplumsal yapılarla ve dayatmalarla bastırılmaya çalışılıyor. İnsanoğlu ancak kendine ait bir özgürlük alanı bulduğunda, toplum tarafından bastırılmış gerçek benliğini ortaya çıkarabiliyor.

2013 yılında Almanya’da yapılan bir araştırma, ilişkide şiddet seven kişilerin daha dışa dönük, sosyal, yeni deneyimlere açık, karar alabilen, akıl sağlığı yerinde ve partnerlerine daha sadık olduklarını ortaya çıkardı.

Yine Avustralya’da 19.000 kişiden telefon yoluyla toplanan veriler sonucunda, cinsel ilişki sırasında birbirine şiddet uygulayan çiftlerin ilişkilerinde daha mutlu oldukları ve birbirlerine daha bağlı oldukları sonucu elde edildi. Cinsellik, insan doğasının bir parçası ve tamamen kişiye özel nitelikler barındırıyor.

Tıpkı bazılarımızın vejetaryen olması, bazılarımızın tuz kullanmaktan hoşlanmaması, bazılarımızın bol baharatlı, bazılarımızın kızartma, bazılarımızın sebze ve meyve sevmesi gibi cinsellikte de zevklerin ve renklerin tartışılması mümkün değil. Şiddet ya da aşağılama, acı çekme ya da ilgi görme, oral seks ya da ön sevişme…Herkesin zevk aldığı cinsel davranış birbirinden farklı. Cinsellikte tek sınır, hayal gücünüz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale