Hangi kelime ya da kavramları nelerle kodladığınızı hiç fark ettiniz mi?
Sharamon ve B.J. Baginski’nin yazdığı Çakra El Kitabı’nda insanda bilginin analizinden özetle şöyle bahseder: Bilgi fiziksel bedene gelir, ardından o gelen bilgi bizim bugüne kadar yaşamış olduklarımız, inançlarımız doğrultusunda duygulara dönüşür ve sonrasında da o duygu zihnimizde düşüncelere dönüşür.
Peki bu ne demek?
Aslında dışarıdan aldığımız hiçbir bilgi geldiği gibi objektif kalmıyor. Yansız ve yalın bilgiyi kendi süzgecimizden süzüp ardından düşüncelerimizi oluşturuyoruz. Yani aslında bu sebepledir ki tek bir doğru olamıyor, her şey herkesin algısına, dünyaya bakışına göre farklılık gösteriyor ve yine bu yüzdendir ki kimseyi yargılamamamız gerekiyor. Çünkü eğer kişinin söylemleri hakkında yorum yapacaksak ilk önce kişinin bulunduğu durumu, hayatını, onunla ilgili her şeyi çok iyi biliyor olmamız gerekir ki yaptığımız yorum sağlıklı olsun ve yerine ulaşsın.
Bir diğer yandan, kelimelerimiz ortak olsa da anlamları hepimize göre yüzde bir bile olsa değişiklik gösteriyor. Hiç düşündünüz mü? Aslında belki korktuğumuz, acı duyduğumuz bazı kavram ve kelimeler sadece bizden kaynaklanıyor ve eğer istersek değiştirip yerine bizim hayatımızı daha hafifletecek anlamlar yükleyebiliriz…
Bizzat yaşadığım bir durum üzerinden örnek vermek isterim. Seneler önce meditasyon eğitmenler eğitimi alırken bir dersin sonunda hocamız bize “ödev” verdi. Burada dikkatinizi çekmek istediğim kelime, ödev.
Mesela ödev sizin için ne demek? Sadece ödev kelimesi sizde nasıl hisler uyandırıyor?
Yazının devamına geçmeden burada gözünüzü kapatıp biraz bu kelime üzerinde durmanızı rica ediyorum.
Benim için sanırım sorumluluk demek. Ödev verildiyse, o zaman öğrenci, üzerinde çalışıp yapar ve zamanında teslim eder. Bu kelime beni ne korkutur, ne ağırlık yapar, ne mutlu eder. Nötrdür kısaca benim için. Sadece yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur.
Fakat ertesi derse gelip hoca ödevleri sorduğunda sınıf arkadaşlarımın tepkisinden anladım ki herkes için bambaşka anlamları varmış. Kimisi ödev kelimesini duyduğunda küçükken yaşadığı bir travmayı tekrar hissetmiş ve hocaya utana sıkıla yapamadım derken ağlamasını unutamayacağım. Şok olmuştum. Kimisine bu kelimenin sorumluluk kısmı, okul hayatı zamanından bıkmış olduğu için (ki üzerinden seneler geçmiş olmasına rağmen) ağır gelmişti ve neredeyse “Yaptım ama köpeğim yedi” noktasına gelindi o an. Kimisi için ise ödev kendi içinde pranga olarak kodlanmış ve zamanında yaşadıklarından ötürü, “Özgürlüğümü veremem” hissiyle o ödevi yapmamış. Çok ilginç değil mi? O zaman çok şaşırmıştım bu fark gözlerimin önüne serildiğinde, hala da düşününce şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
“Ödev” aslında sadece bir kelime bakıldığında. Fakat içine yüklediğimiz anlam ise hepimiz için bambaşka olabiliyor ve bu sebeple çok farklı sonuçlara da yol açabiliyor.
Ödev gibi günlük hayatımızda sıradan kullandığımız kelimelerin, hatta düşünmeden kullandığımız kelimelerin aslında sizin için anlamlarını hiç düşündünüz mü?
Mesela yemek? Şiir? Köpek? Aşk?
Kelimelere yüklediğiniz anlamları keşfedin
İnanıyorum ki bu basit kelimelerin de herkeste uyandırdığı hisler birbirinden farklı. Hepimiz yaşanmışlıklarımızı yüklüyoruz içlerine. Bu sebeple geçen “irade” hakkındaki yazımda ilk önce iradenin ne anlama geldiğiyle başlamıştım hayatımdaki iradesizliğin sebebini keşfetmeye çalışırken ben de.
Ödev kelimesinin anlamı o gün, o derste üzerinde bir müddet ortak durduktan sonra hepimiz için tekrar yazılmıştı. Arkadaşlarım o gün kendilerindeki ödev kelimesini temizleyip yerini yepyeni bir anlamla doldurmuşlardı ve artık korku da kalmamıştı, çaresizlik de.
Demem o ki, sizi korkutan, iyi hissettirmeyen kelimelere biraz dikkatinizi verdiğinizde altında belki de bambaşka sebepler olduğunu keşfedeceksiniz. Ve belki de o keşifle beraber gelen ufak bir dokunuşla, kelimenin sizin için anlamı yeniden yazılacak ve yeni yazılan kelime ile de hayatınız daha hafifleyecek, rahatlayacak.
Korktuğumuz kelimeler ya da kavramlar belki de aslında hiç korkunç değildir? Ve belki bizim de bunları değiştirme, dönüştürme şansımız vardır. Hatta var olduğunu söylesem, siz de kendinize bir iyilik yapmak istemez misiniz?
Siz ne dersiniz?
İlginizi çekebilir: Korkuyu yenen merak duygusu: İnsanı geliştiren en harika his