dummy

Bazen yol almak için yavaşlamak gerekir: Dur, dinle, dinlen

Hayat bir düzlem üzerinde, aynı ivmeyle yan yana dizilen noktaların birleştiği bir doğu şeklinde ilerlemiyor. Bir hızlanıyor, bir yavaşlıyoruz. Kimi zaman yükseliyor, kimi zaman doğrunun dışına taşıyoruz. Bazen aynı düzlemde bile kalmıyoruz. “An” dediğimiz noktaları kimi zaman birleştirip ortaya bir resim çıkarıyoruz, kimi zaman onları avuçlarımıza alıp saklamaya çalışıyoruz. Bazen bir cümleye son yapıyoruz. Bazen de ardından geleni karşılamak için üçünü art arda diziyoruz…

dummydummy

Şaşırdıklarımıza, korktuklarımıza, kızdıklarımıza, hatta sövdüklerimize bir çizgi çekip, oraya bir duygu bırakıyoruz! Adını koyamadıklarımıza, henüz anlamını bulamadıklarımıza, sebebini kavrayamadıklarımıza ve devamını merak ettiklerimize bir çengelle tutunuyoruz(?). Genellikle bu anlarda yavaşlıyoruz. Yavaşladığımız zamanlar aslında bir şey olan zamanlardır, rutinin dışında bir şey. Tüm duyularını kullanman, zihnini ve kalbini açman gereken zamanlardır. Olanı karşılayabilmek için açık olman gereken zamanlar…

Böyle zamanlarda bir şey oluyor; bir kayıp, bir kazanç, yer değiştirenler, yeni duygular, eski anılar, gelenler, gidenler yani hayatımızın gelir gider tablosunda değişen bir şeyler oluyor. Bu durumlarda hemen dip toplama bakma telaşına düşüyoruz. Hâlbuki zayiatın da kazancın da göstergesi dip toplam değil. Esasen dip toplam pek de değişmiyor; sen buradasın ve değerlisin. Değerinde bir azalış ya da artış olmuyor. Bu nedenle odağı doğru yere kaydırmak gerekiyor. Ne oldu, ne yaşadın/yaşıyorsun, nasıl hissediyorsun, ne düşünüyorsun?

Bu soruları sorabilmek için biraz sakinleşmek, hatta durmak gerekiyor. “Durmak” ne çok korktuğumuz bir eylem değil mi? Bize “durursan düşersin” diye öğretilmedi mi? Aslında “durursan düşersin” diyenler ile yokuş aşağı hızla gideni yol alıyor sananların yanılgıları ortak; hızlanmak her zaman yol almak değildir ve durmak seni yolundan çıkarmaz. Bazen harekete geçirilmiş bir plan pekâlâ durmayı gerektirir. Bazen durup o anda “kalmak” gerekir; anda kalmak yani o yaşadığın duyguda, o durumda kalmak.

Sonsuza kadar değil, sadece bir süre kalmak. Çünkü orada kalmayınca, o duygu yokmuş, o durum yaşanmamış gibi yapınca o –mış’lar seni engellemeye başlıyor. Hâlbuki yaşanan her ne ise, seni engellemek için değil, seni dönüştürmek için gerçekleşti. Olanı anlayabilmen, kendi dünyanda onu uygun yerine koyabilmen için kendi sessizliğinde kalmalısın bir süre. Bu süre çok değerli çünkü değişim burada başlıyor. Biraz kendine izin vermelisin, durmak için, dinlemek için, dinlenmek için. Sonra zaten geçecek, çünkü hayattaki diğer şeyler gibi bu da geçici. Hikâye bölüm bölüm akıyor ve sen sadece bir bölümün içindesin şu an. Çırpınmak yerine kendini suya bırakırsan daha çabuk yükseleceksin. Sonra yeni bölümü yazmaya başlayacaksın. Yeni bölümün zenginliği ise, bu bölümdekileri nasıl ekip biçtiğinle alakalı olacak.

Ekip biçtiklerin daha önce planladıkların olmayabilir. Hatta yeni bölümün başlayacağını düşündüğün zaman da planladığın gibi olmayabilir. Ama zaten öyle olmasına gerek de olmayabilir. Plan dediğin sadece sana ait bir şey ve hayattaki diğer şeyler gibi o da geçici. Planlar yeniden ve yeniden ve yeniden şekillenebilir. Ve planınla ilgili kimseye hesap vermek zorunda değilsin, kendinden başka. Ancak bu kısım önemli, kendine karşı dürüst olmalısın. Kendine verip tutamadığın sözlerin sorumluluğunu almalı, yeni planlar yaparken kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini iyi anlamalısın.

Belli ki bir dönüşüm içindesin, yoksa yaşanan her ne ise, o yaşanmazdı. Bir şeylerin değişmesi kötü değildir. Sıradan diyalogların olduğu, her şeyin aynı kaldığı sahneler filmin en heyecanlı sahneleri değildir. Farklı bakış açıları kazandığın, hayatındakilere dokunduğun, seni aşağı çekenleri temizlediğin, kendine izin verdiğin ve yeniliklere doğru yola çıktığın zamanlar heyecanlı zamanlardır. Bunlarla ilgili tek sorun huzursuzluk vermeleridir çünkü bilinmezlikler bizi huzursuz kılar. Değişen şeyler olduğunda, insan yenisini anlayıp bilene kadar huzurlu hissetmez kendini.

O zaman da huzuru içimizde aramalıyız. Huzuru içerde bulmanın yolu ise, güvenmekten geçiyor. Dönüşüme, yeni çıkılacak yollara ve kendine güvenmen gerek. İçinde bulunduğun noktadan dilediğin yöne, dilediğin hızda gidebilirsin. İmkânlarını keşfetmelisin. İçinde bulunduğun bu zamanı, kendini ve ihtiyaçlarını dinlemeye ayırmalısın ve kendine inanmaktan vazgeçmemelisin. Bazen yeniden harekete geçmeden önce, şöyle bir ufka bakıp hayal kurmak yürünecek yolları ayağımıza getirir.

İlginizi çekebilir: Dinliyoruz, yaşatıyoruz ve aktarıyoruz: Hiç merak ettiniz mi, hayatınızdaki klişeler neler?

Ceyda Tepret: İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümü mezunudur. Koç Üniversitesi’nde MBA eğitimi alıp, Madrid’deki IE Business School’da International MBA programında eğitimini tamamlamıştır. Pazarlama alanında bir kariyer tercih etmiştir ve bu alandaki çalışmalarına devam etmektedir. İnsan davranışları ve psikolojiye duyduğu ilgi onu koçluk eğitimi almaya yöneltmiştir. ICF sertifikalı profesyonel bir koç olarak, danışanlarına kendi yolculuklarında destek vermektedir. Pazarlama profesyoneli kimliğiyle marka hikayelerinin, profesyonel koç kimliğiyle de insan hikayelerinin peşindedir.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp