X

Bastırılmış iç dünyamız: ‘Görülmeyen duygular, durgunlaşır ve sertleşir’

“Onunla otur. Onunla otur. Onunla otur. Onunla otur. Kaçmak istesen de. Ne kadar ağır ve zor olursa olsun. Yolun nereye varacağından emin olmasan bile. İyileşme hissederek gerçekleşir.” -Dr. Rebecca Ray

Günümüz dünyasında “hissetmek” ne kadar zorlaştı değil mi?

Birçoğumuza küçük yaştan itibaren; duygularımızla temas etmek, onları tanımlamak ve sağlıklı bir şekilde ifade etmek öğretilmedi. Hatta bazı duyguları ortaya koymamız ayıplandı. Bazen, öfkemizi ortaya koymamız bizi ‘agresif’ biri yaptı, bazen ise sık ağlamamız ‘mızmızlık’ olarak görüldü ya da ‘fazla duygusal’ olarak etiketlendik.

Aile içindeki ve yakın çevremizdeki deneyimimizin yanı sıra, verim odaklı eril kültür, bizleri mantığa ve rasyonelliğe yöneltti. Zihni, duyguları ve beden duyumlarını tercüme etmekten ziyade, onları yönetme ve bastırma üzerine kullanmayı öğretti. Zihinle açıklanamayan her şeyi gereksiz gördü. Duyguları ve deneyimleri hissetmek yerine onları entelektüel bir bakış açısıyla değerlendirdi. Bizi, bedenimizden ve sezgilerimizden uzaklaştırdı. Sophie Bashford da, “You are a Goddess (Sen bir Tanrıçasın)” isimli kitabında; dişil enerjinin egemen eril kültür tarafından bastırılmasının, duygularımızı ifade etmekte zorlanmamıza ve duygusal gelgitlerimizi, kutsal, şifalı ve bilge parçamız olarak kabul edemememize sebep olduğundan bahsediyor.

Üstelik bugünlerde, zaten şimdiye kadar pek de yakın temas kuramamış olduğumuz duygularımızı bastırmak iyice kolaylaştı. Ne zaman bir iç sıkıntısı yaşasak ya da rahatsız edici bir duygu hissetsek; yemekle, alışverişle, aşırı çalışmakla, alkolle, parayla, sosyal medyayla ya da art arda izlediğimiz Netflix dizileriyle bastırmayı öğrendik. Kendimizi uyuşturmak, bir varoluş biçimi haline geldi.

Ama tabii bunun sonsuza kadar böyle devam edeceğini düşünmemiz, yüzleşmekten kaçan egomuzun büyük bir yanılgısı oldu. Bastırdığımız duygular hiçbir yere gitmiyor. Aksine, bir duyguyu görmezden gelmek onun enerjetik gücünü arttırıyor. İşin ironisi, duygularımızla temas etmemek, onlarla temas etme eyleminden daha fazla enerji gerektiriyor! Bu içsel gerilim ve harcanan ekstra enerji, günün sonunda bir şekilde patlak veriyor. Bizi daha yorgun ve depresif kişiler yaparak hayat kalitemizi düşürüyor ve birçok kronik fiziksel ve zihinsel sağlık problemine zemin oluşturuyor. 

Sophie Bashford, aynı kitabında şöyle ifade ediyor:

“Bastırılan enerji nereye gider? Doğrudan bedenimizin hücrelerine ve dokularına. Duygular enerjidir ve somatik kanallar aracılığıyla taşınırlar. Tıkanmış sinüsler, tıkanmış gözyaşlarından kaynaklanabilir. Yaşanmamış keder duygusu, akciğerlere ve göğse yerleşir. Bastırılan enerji fiziksel ve ruhsal bedenlere geçer ve orada kalır. Enerji, onu kabul etmeseniz bile iletişim kurmanın bir yolunu bulacaktır, genellikle fiziksel belirtiler ve semptomlar aracılığıyla.”

Benzer bir şekilde Tami Lynn Kent de Vahşi Dişilik kitabında diyor ki; “Görülmeyen duygular durgunlaşır ve sertleşir. Yası büyütüp, yükümüzü ağırlaştırmaya sebep olurlar. Şahit olunan duygular ise dağılır. Enerjiniz özgürleşir ve yükünüz hafifler. Hayat enerjiniz artar.”

Kendi deneyimimde; çocukluğumdan itibaren bastırmayı öğrendiğim duygularım, 20’li yaşlarımın ortalarında huzursuz bağırsak olarak kendini gösterdi. Yemeklerden ziyade, bastırdığım ve ifade edemediğim duygular, karnımın şişmesine sebep oluyordu. Özellikle de öfke benim için temas etmesi zorlu bir duyguydu. Henüz küçük bir kız çocuğuyken, öfkemi ifade etmekten ziyade içime atmanın daha güvenli olduğuna inanmıştım. 3 senelik terapi sürecim boyunca içimden nasıl bir öfke çıktı anlatamam!

Duygularımla bağ kurmak benim için uzun bir zaman aldı. Tüm deneyim ve travmalarımızın kaydını tutan bedenle çalışmak, sürecimi destekledi. Yoga pratiğiyle bedenimi esnetmek, sıkışmış duyguların ve blokajların da rahatlamasını sağladı. Meditasyon aracılığıyla geliştirdiğim beden farkındalığı, duygularımı daha iyi anlamama vesile oldu. Terapistimin uyguladığı EMDR tekniği ve eğitimini aldığım Gestalt öğretisi de beden üzerinde çalışan ekoller.

Şu an çok daha iyi bir noktada olsam da uyaranın çok fazla olduğu günümüz dünyasında bunun tek seferlik bir çalışmadan ziyade bir ibadet olduğuna inanıyorum. Ne zaman kendimi doyumsuz bir şekilde yemeğe ya da alışverişe versem, aslında içimde beni rahatsız eden bir duygu oluyor. Ve bilinçli olarak farkında olmasam da ondan kaçmaya çalışıyorum. Bu sebeple sık sık, bilinçli bir çaba içinde duygularımızla temas etmeye zaman ayırmamız, sessizlik içinde kalabilmemiz ve durabilmemiz gerekiyor.

Farkında olmadığımız bir şeyi yönetemeyiz. Dolayısıyla bu farkındalıklar, duygularımızı daha iyi yönetmemizi sağlayıp, bunları başkalarına yansıtmamızı engelliyor. Tepkiselliğimiz azalıyor. Hem kendimizin hem de başkalarının duygusal ihtiyaçlarına yönelik daha duyarlı oluyoruz.

Aslında birçok şeyin çözümü “hissetmek” iken, ondan nasıl da kaçıyoruz değil mi? Özgürlüğümüze kavuşmak yerine, kendimizi sıkıştırıp, limitli ve rahatsız bir alana hapsediyoruz. 

Yazının başında Rebecca Roy’un belirttiği gibi, başlarda yüzleşmek ağır gelebilir. Geçmişten bugüne, halının altına süpürdüklerimizi ortaya çıkarıp, sindirmek zaman alabilir. Rahatsız edici duyguların içinde kendimizi güvende hissetmeyebiliriz. Uzman kişilerden destek almamız gerekebilir. Benim için özelikle terapinin ilk senesi bu anlamda epey yoğun ve zorlayıcı geçmişti. Ama bir kere izin verdiğimizde göreceğiz ki hiçbir duygu sonsuza kadar devam etmiyor. Ve artık birer yetişkin olarak, elimizdeki kaynaklarla ve dışarıdan aldığımız desteklerle, onları yönetme gücüne sahibiz. Egomuzun ölüm olarak gördüğü bu yüzleşmeler, aslında bizler için birer yeniden doğum.

Her gün 10 dakikanı bile duygularını gözlemlemeye ayırman ve gün içinde sık sık 1-2 nefes molası verip hislerinle bağlantıya geçmen bile mucizeler yaratabilir. 

Yazabilir, kendi kendine ya da güvendiğin birine anlatabilir, yoga/nefes/meditasyon/mantra çalışmaları yapabilir, dans edebilir, sanat ile ilgilenebilirsin. 

Kendi yöntemini bul. 

Sana ne iyi geliyorsa, onu bilinçli bir çaba içinde kendine ver. 

Ve özgürleş. 

Yakın zamandaki Kundalini Yoga ve Meditasyon derslerimde, bu temalar üzerinde çalışacağız. Katılmak istersen bana Instagram hesabımdan ulaşabilirsin.

İlginizi çekebilir: ‘Neden istediğimi yiyemiyorum?’: Bedenden ruhun derinliklerineNeden istediğimi yiyemiyorum?’

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale