Başkası olma, kendin ol

Geçtiğimiz hafta benim doğum günümdü, 34 yaşına bitirip 35’ten gün almaya başladım. (Yıllardır bu gün almak meselesini pek anlamam ama burada kullanmak istedim 🙂 ) Bir de bitirilen yaşı söylemek konusunda hemfikiriz değil mi sonra bir yanlış olmasın? Doğum günleri benim için önemlidir; hatta artırıyorum bir kişinin hayatındaki en önemli kutlanacak özel gündür. Çünkü bize özel tek bir gün. Neyse daha fazla doğum günü güzellemesi yapmadan konumuza dönüş yapayım.

Her sene özellikle aralık ayı da olması sebebiyle seneyi şöyle bir gözden geçirir, adeta bir adisyon çıkarırım kendime. Ne için ne kadar emek harcadım, en çok ne yaparken keyif aldım, nelerden pişman oldum, keşkelerim var mı yok mu, en çok neyden korktum gibi gibi. Bir de yeni yaşım için gerçekten içimde ne var ne yok, neyi en çok yapmayı dilerim onu araştırmaya koyulurum. Yazarım, çizerim, okurum, düşünürüm, listeler yaparım.

Bu sene çok yakın iki arkadaşım, gece 12 aramasında (severim böyle şeyleri) görüntülü konuşurken, bana o anda içimden geçen dileğimi sordular. Ağzımdan da şöyle bir şey çıktı o anda: “Her platformda daha fazla Ecehan olabilmek.” Özel bir ilişkide, arkadaşlıkta, işte, Instagram’ da konuşkızımda, burada Uplifers’ta yani kısacası bulunduğum her ortamda korkmadan kendimi daha fazla ortaya koyabilmek. Gerçekten kendim olabilmek.

Kulağa en başta çok klişe gelmiş olabilir ama ben bu yaşımda yeniden gördüm ki en başta bunu becerirsem geri kalan her şey çorap söküğü gibi geliyor sanki. Hatta arkadaşlarıma da söyledim; geçmişte bunu o kadar yapamadım ve bulunduğum kapların şeklini almaya çalıştım ki en çok da buralarda gol yedim hayattan. Sözüm ona herkesi bir şekilde memnun etmeyi başardım ama sonra bunu yaptığım için çokça suçlandım.

Geçtiğimiz yıl, 33 yaşımı sürdürürken bu işte fena değildim ama yine de kendimi rahat hissetmediğim ve hissetmediğim halde bunu sürdürdüğüm bazı sahneler, anlar, zamanlar var kafamda. 

Mesela sosyal medyada paylaşım yaparken bazen sadece trend diye bir şeyler denemeye çalıştım kendimce ama buna hazır olmadığım için ya da içimden gelmediği için sonuçlar hiç de istediğim gibi gitmedi. Aslında çok daha kendiliğinden olsaydı bir şeyler, belki başarı da kaçınılmaz olacaktı. Ne zaman içimden gelerek bir şeyler paylaşsam ve belli bir kalıba uymasam bu gönderilerimin daha samimi bulunduğunu ve beğenildiğini gördüm.

Bu yıl üç seneden sonra mevcut işimi değiştirip yeni bir işe girdim. İlk zamanlarda ortamdaki herkes beni en baştan sevsin ve benimle iyi anlaşsınlar diye yapmak istediğim yorumlar olduğu halde susmaya özen gösterdim ya da aslında birçok şeyi tiye alarak yaşayan biri olarak sözüm ona daha cool durmaya ve sessiz olmaya çalıştım. Ama bu tabii ki uzun sürmeyecekti ve kendim olamadığım sürece bütün günü o şekilde geçirmeye de niyetim yoktu. Ne zamanki yaptığım her işte, girdiğim her toplantıda içimdeki Ecehan’ı susturmadım işte o zaman hem daha tatmin ve başarılı hissetmeye başladım kendimi hem de yanımdaki insanların beni böyle kabul etmeleri gerektiğini hatırlattım onlara.

Özel ilişkiler kısmına gelince de sanırım hala en zorlandığım ortamlardan biri orası 🙂 Çünkü bu konuda bazı kök inançlarım o kadar güçlü ki orada kendimi ortaya koyabilmek konusunda hala çokça çekimser olabiliyorum. Sanki daha fazla kendim olursam ve bazı yanlarımı gizlemezsem yanımdaki kişi orada durmaya devam etmeyecek gibi geliyor. Özellikle en başta da karşı tarafın hayatına, önceliklerine, ne hissettiğine göre kendimi ayarlamaya çalıştığımı fark ettim. Yani bende ne oluyor ne bitiyor ne istiyorum, yeterince Ecehan’ı yaşayabiliyor muyum gibi soruları sormaktan kaçıyorum bir süre. Bunu deneyimlediğim ve güzel öğretilerle ayrıldığım bir yaş oldu bu sene de. Baktım ki hayatıma aldığım kişilerin etrafında dönen tek kişilik bir senaryoya dönüyor konu, o zaman kendimi geri çağırmam gerektiğini anlıyorum.

Yani kısaca gerçekten kendimiz olabildiğimiz her şey daha kendiliğinden, daha akışında hissettiriyor, süreçten de sonuçtan da bir o kadar tatmin oluyoruz. Hem canımız Tarkan zamanında çok güzel söylemiş: “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin.”

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: Nasıl mı karar veriyorum?

Ecehan Kaylan
1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın ... Devam