X

Başka bir hayat mümkün: Gücenmeden, darılmadan, kırılmadan yaşamak

 ‘‘Egonun kendisini güçlendirmek için en sık başvurduğu yöntemlerden biri şikayet etmektir. Her şikayetin altında, zihninizin ürettiği ve sizin de tamamen inandığınız bir hikaye yatar. İsterseniz yüksek sesle, isterseniz sadece düşüncelerinizde şikayet edin, arada bir fark yoktur. Kendilerini özdeşleştirecekleri fazla bir şeyleri olmayan egolar, sadece şikayet ederek bile hayatta kalabilirler. Böyle bir egonun pençesi altındaysanız, özellikle de başkaları hakkında şikayet etmek sizin için bir alışkanlık halini almıştır ve bu, doğal olarak bilinçli bir durumdur. Bu da, ne yaptığınızı bilmediğiniz anlamına gelir. Yüz yüze konuştuğunuz veya haklarında başkalarına bir şeyler söylediğiniz insanlara zihinsel etiketler yapıştırmak ve hatta onlar hakkında olumsuz düşünmek bile genellikle bu kalıbın bir parçasıdır.

…Güceniklik de, şikayete ve kişilere birtakım zihinsel etiketler yapıştırmaya eşlik eden bir duygudur ve egoya daha da fazla enerji sağlar. Gücenik olduğunuz vakit, kendinizi üzgün, içerlemiş, incinmiş ve rencide olmuş gibi hissedersiniz. Başkalarının açgözlülüğüne,sahtekarlıklarına, namussuzluklarına ve halen yapmakta ve geçmişte yapmış oldukları, söyledikleri veya söylemedikleri, yapmaları veya yapmamaları gereken şeylere içerler ve gönül koyarsınız. Bu, egonun yapmaya bayıldığı bir şeydir…’’

Eckhart Tolle, Var Olmanın Gücü

Hep güceniriz, darılırız ve kırılırız… Oldukça basittir hayata karşı küskün oluvermek… Haksızlıklara uğrarız, diğerleri suçludur; bizlerse mutlaka güçlüyüzdür! Diğerleri hep bize karşıdır, bizlerse ne olduğunu anlamadan haksızlığa uğrayan taraf oluveririz… Kurban oluruz, haksızlığa uğramış olan oluruz, güçsüz oluruz… Aldatılmış olan oluruz, kandırılmış olan oluruz, sonra bırakılmış olan oluruz, sevilmeyen oluruz, bir başına kalmış olan oluruz… Gücenen taraf olmayı can ata ata isteriz… O rol öyle bir roldür ki hatta, anlata anlata bitiremeyiz… “X bana bunu yaptı, şunu yaptı!” Ne kadar da kötüdür, ne kadar da ayıptır yaptığı! Oysa günlerce anlatılacak hikaye vermiştir bize, döndürür de döndürür, anlatır da anlatırız, değil mi? Eğer bu olmasaydı konuşacak neyimiz kalırdı? Kimin ayıplarını, günahlarını, yaptıklarını anlatacaktık? Sonra kime gücenecektik, değil mi?

O muhteşem egomuzun kalın tonundan konuşuruz bunları anlatırken. “Y beni aldattı, sonra gitti başkası ile birlikte oldu, meğer hiç sevmemiş, meğer çok yalan söylemiş, meğer bana çok haksızlık etmiş…” Gerçekten böyle midir? Bu hikayenin gücenmesi gereken tarafı biz miyiz? Bu hikayede kurban olmaya can veren biz mi olmalıyız? Veya sadece hayat deyip geçebilmek mümkün müdür?

Kimsenin bir diğerini göz göre göre bu şekilde aldatamayacağı ve eğer olduysa bile bunun bir hayat seçimi olduğu, bunun muhakemesini yapmanın bize düşmediği aşikar değil midir? Bir başkasının hayat tercihlerine böyle müdahale etmeye ve hatta tamamen bizden bağımsız olarak gerçekleşen bu hayat tercihi akışında gücenmeye yer var mıdır?

Ama egomuz bununla kalmayacaktır. Nasıl olsa bizler yalan söylenen, kandırılan, mağdur edilen taraf olmuşuzdur… Bir kere bu, egonun o aldatan kişiyi “suçlu” olarak görmesine yeter de artar bile. Sadece biz değil, tüm toplum onu cezalandırmalı ve hatta sadece bir hayat tercihi yaptığı için son derece suçlu hissetmesini sağlamalıdır, değil mi? İşte gücenmişizdir, kırılmışızdır ve darılmışızdır… Bizi bu noktaya getiren de mutlaka cezasını çekmelidir. Ayıplanmalıdır, bir şekilde suçlu hissetmelidir veya birileri bazı kötü sözlerle azarlamalıdır, değil mi? Hak etmiştir bunu ne de olsa!

İşte egonun eline düştüğümüzde bu derece değersiz oluverir tüm hayatlar. Öyle ki hayattır bu; aynı durumda olan ben de olabilirim. Bizler unutuveririz; egonun dümeni eline aldığı noktada, yanlış yapana vurmak gerekir, gücenmek gerekir, kırılmak gerekir, ama Mevlana’nın söylediği gibi ayıpları gece gibi örtmek büyüklüktendir. Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatınızda gücendiklerinize, egonuzla yola çıkıp suçladıklarınıza, kırıldıklarınıza, sarıldıklarınıza yeniden bakmanızı dilerim…

Hayat bir yoldur, tercihlerden ibarettir. Bizler diğer yolları yürüyemeyiz, diğer kişilerin yollarında seçtiklerini değiştiremeyiz. Ancak ve ancak onlara elimizden geldiğince ve ömrümüz yettiğince eşlik edebiliriz. Bu yolda sadece güller, gülistanlar yoktur; bu yolda dikenler ve ateşler de vardır. Elbet egodan arındığımızda görebiliriz ki hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Neyi paylaşamıyorsak, neye güceniyorsak, darılıyorsak, kırılıyorsak, o bu dünyada kalacaktır. Bizimle gelecek olan sadece son bir tebessüm olacaktır.

İlginizi çekebilir: Hayat nedir: Satın alamayacağımız zenginliklerle dolu bir yolculuktur

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale