Astronomlar uzak yıldız sistemlerinde giderek daha fazla gezegen keşfettikçe, yıldızlar arası seyahat yeniden zihinlerde yer ediyor.
NASA, yaptığı güncel tahminde Samanyolu’nda Güneş’e benzeyen ve Dünya büyüklüğünde aşağı yukarı 1 milyar gezegen olduğunu açıkladı.
Rus işadamı Yuri Milner, Stephen Hawking’le beraber Güneş’e en yakın yıldız sistemi olan Alpha Centauri’ye gideceklerini açıkladı. En iyi senaryoda bu yolculuk yıllar sonra gerçekleşecek.
Bu arada, bilim insanları Mars’a yolculuk için yeni bir rota belirlediklerini belirttiler. Tüm bu seyahatler gösterilen kararlılık sonucunda gerçekleşecek gibi görünüyor. Peki Dünya üzerinde, uzay bilimi için önemli olan ve eşsiz manzarası bulunan yerlere göz atmak ister misiniz? İşte birbirinden ilginç ve eşi bulunmayan yerler:
Atakama Çölü, Şili
Dünyanın üzerindeki en kuru noktalardan biri olan Atacama çölü, Ay’ın yüzeyine en çok benzeyen yer olduğundan dolayı Ay’a gönderilecek araçların testi burada yapılıyor. Bölge lav akıntıları, tuz gölleri ve dik dağlardan oluşuyor.
Yılda sadece 15 milimetre yağışın düştüğü bölge, yaşam belirtisi olmayan bir yer gibi görünüyor; ancak Eylül 2015 gibi yağış düştüğü zamanlar çorak alanın çiçeklenmesini sağlıyor.
Pembe, mor, sarı ve turuncu çiçeklerin çiçek açtığı bölge hem görenleri şaşkına çeviriyor, hem de adeta bu yer başka dünyadanmış gibi eşsiz bir görüntü ortaya çıkarıyor.
2005 yılında NASA’daki bilim insanları yeni mikrobik ortamlar buldu ve Mars’a yaptıkları gibi seyahatlerde bunu kullandılar.
Charamel, Morityus
Morityus, ünlü beyaz kumlu plajlarıyla ünlü; fakat esas gizli kalmış güzellik, adanın güneybatısında bulunan 7 farklı renkteki kum tepeleriyle bilinen Charamel. Kumların gizemi hala bilimsel olarak çözülebilmiş değil.
Volkanik kayaların zaman içerisinde çözülmesi ve diğer materyallerle birleşmesi sonucu kırmızı, kahverengi, yeşil, mavi, mor, sarı ve menekşe rengi kum tepeleri meydana geldiği düşünülüyor.
İlginç bir şekilde, kum asla erozyona uğramayacakmış gibi görünüyor, en şiddetli mevsimsel yağmurlar da bile. Renkler birbirlerine karışmıyorlar bile. Hediyelik eşya sata dükkanlar küçük şişelerde bu kumlardan satıyorlar.
İlgili yazı: Dünyanın göz alıcı turistik yerleri
Cehennem , Grand Cayman Adası
Yarım futbol sahası büyüklüğündeki siyah ve dik kayaların rengi o kadar siyah ki, Gran Cayman’da bulunan bu bölgenin adına Cehennem deniyor.
Kayalar o kadar cansız görünmesinin sırrı, olağan dışı bir şekilde kireçtaşı ile su yosununun etkileşime geçmiş olmalarından kaynaklanıyor. Sonuçta ortaya çıkan görüntüye phytokarst, yani kireçtaşının üzerinde yosunun delikler açarak oluşturduğu nesne denmekte.
Phytokarst, Karayipler’in diğer bölgelerinde de oluşsa da, Cehennem’in gerçekten muhteşem bir manzara var.
Canaima Ulusal Parkı, Venezuela
Fotoğrafta gördüğünüz kesik dağlar o kadar yüksek ki, üzerinde bulunan nehirlerin suyu aşağıya döküldüğünde sanki su, bulutlardan dökülüyormuş gibi görünüyor. Dağlar bölgede ‘tepuis’ yani ‘Tanrıların Evi’ olarak adlandırılıyor. Yüzyıllar boyunca insanlar bu dağların yanında yaşadılar, ancak tanrılardan ve dağın tepesinde yaşayan ilginç yaratıklardan korktukları için zirveye çıkmadılar.
Gerçekten de dağların zirvesinde ilginç canlılar bulunuyor, fakat en ilginç olanı zirvede bulunan evrimden etkilenmemiş, bu dünyayla alakası yokmuş gibi görünen bitkiler.
Dev sürahi şeklindeki bitkiler ve olağanüstü orkideler tarih öncesi fossillere benziyorlar. Angel şelalesi, dünyanın en uzun şelalesi olup, ünlü çizgi film ‘Up’a ilham kaynağı olmuş.
Namib Çölü, Namibya
Namibya’nın engin çölü Mars’ın yüzeyine o kadar çok benziyor ki, NASA bilim insanlarını bu bölgede araştırma yapmaları için görevlendirdi.
2010 yılında, araştırmacılar bölgeye giderek kayanın altında yaşayan mikroskobik hayat olup olmadığını incelediler. Hypoliths denilen özel bir kuvarz türü, sisin içindeki nemi tutuyor ve yarı saydam görünümü sayesinde ışığı içinden geçiriyor.
Bilim insanları, bu organizmaların Mars gibi yerlerdeki yaşam formuna ulaşma konusunda ipucu olabileceğini düşünüyorlar.
Turistler içinse, inanılmaz büyüklükteki kum tepelerine tırmanmak ve büyüleyici kırmızı ve turuncu manzaraya gözlerini açmak, kelimelerle anlatılamayacak bir deneyim olmalı.
Pembe Göl, Senegal
Kum tepeleri, Retba Gölü’yle Atlantik Okyanusu’nu birbirinden ayırıyor, ancak iç deniz okyanustan çok daha tuzlu.
Pembe Göl’ün suyu en tuzlu sular arasında gösterilen Lut Gölü’nden bile tuzlu. Senegal’in tropik iklimi gölü mikroalgler için bir ev haline gelmiş ve bu canlılar suya rengini veriyorlar. İşte tüm bu olaylar Retba Gölü’ne bizim bildiğimiz Pembe Göl denmesine sebep oluyor.
Ayrıca insanlar nehir yatağından tuz toplayarak satıyorlar ve bu sayede geçimlerini sağlıyorlar.
Baykal Gölü, Sibirya
Baykal Gölü, Belçika’dan geniş bir yüzölçümüne sahip olup, Amerika’daki bütün büyük göllerin toplamından fazla su tutmaktadır. Oldukça uzak bir yerde bulunmasından dolayı, orada bulunan birçok bitki ve hayvan dünyada başka hiçbir yerde bulunmuyor. Bu yüzden bu bölge bilim insanları için evrimi araştırma bakımında ‘Kutupların Galapagos’u’ olarak görülüyor. Baykal Gölü’nü eşsiz kılan şey aslında buz. Yılın en az 4 ayı donan gölün suyu oldukça temiz olduğundan dolayı buzlar keskin mavi görünüme sahip oluyorlar.
Devon Adası, Kanada
Devon Adası’nın dünyanın en büyük ıssız adası olmasının bir sebebi var: Ekstrem kutup koşulları, çorak arazi ve uzun kutup günleri ve geceleri.
Eskimolar bile burada yaşamayı denemiş; ancak başaramamışlardır. Ayrıca bölgede 22 km. uzunluğunda krater bulunmaktadır. Adadaki sıcaklık dereceleri o kadar düşüktür ki, krater oluştuğundan beri çok az değişmiştir.
Kraterin içinde, modern iletişim aletleri ile iletişime geçmek bile oldukça zordur, bu yüzden bilim insanları bu bölgeye ‘Dünya’daki Mars’ adını takmışlardır.
NASA bu bölgede incelemelerde bulunarak, insanoğlunun Mars’ta yaşamayı başarırsa nasıl olacağını araştırmıştır. Aynı zamanda bölgede Ay için test tesisi ve Mars araçları bulunmaktadır. Burayı seyahat etmek isteyen macera severler için, trekking turları düzenlenmektedir. Kruz gemileri aynı zamanda adanın çevresini dolaşmaktadır.
Fogo Adası, Cape Verde
Ateş Adası tek bir siyah volkandan meydana gelmektedir. Ana kraterin içerisinde 7 küçük krater serisi bulunmaktadır ve her biri volkanik dağın patlaması sonucu oluşmuştur.
Bilim insanları 73.000 yıl önce mega püskürmenin gerçekleştiğini ve adanın bir tarafının bu püskürmede çöktüğünü, ayrıca tsunami meydana geldiğini düşünüyorlar. Tsunaminin etkisi o kadar büyük olmuş ki, diğer adalara da tesir etmiş. Tsunaminin etkisiyle diğer adalara gelen büyük kaya parçalarını, bugün hala görmek mümkün.
Her ne kadar volkan dağı aktif olup 2014 yılında patlamış olsa da, şu anda ada 40.000 kişinin evi konumunda. İnsanların tarım yaptıkları yer, adeta bambaşka bir dünyada bulunan insan yerleşkesine benziyor. Üzüm bağlarından oldukça etkili şaraplar üretiliyor ve üzümler kraterin içerisinde yetişiyor. Kahve ekim alanı ise yanardağ konisinin diğer tarafında bulunuyor. Adanın siyah kumlu sahillerinde ise Atlantik’in serin sularına girebilirsiniz.
Kaynak:
edition.cnn.com