Bu ayki yazımı bitirdiğimi kabul etmek epey zamanımı aldı çünkü yazıya başladığımda amacım içeriğin olumsuzluklara bu denli odaklanması değildi. Tekrar tekrar üzerinden geçmeme rağmen en sonunda “Başarıya nasıl ulaşılır?” değil de, “Bu yoldaki tehditler nelerdir?” temalı bir yazı oluştu ve yazıyı bu haliyle sizinle paylaşmaya karar verdim.
Başarıya ulaşmanın yollarını ararken tutkulu, azimli ve aşırı istekli olmamız bizi bazen “başarıya nasıl ulaşılmaz” çıkmazına sokar. Çoğu zaman başarılı olmuş bir insan, bazen tüm başarılarına rağmen tatminsiz hissedebilir. Bunun ardında yatan sebeplerden biri ulaşmak istediği şey her ne ise, ona her yaklaştığında hedefi bir adım öteye taşıması, kendinden beklentisini sürekli olarak artırmasıdır. Gelişim odaklı zihniyete sahip insanları bekleyen tehlikelerden biri budur.
Bu yoldaki bir başka yanılsama ise “Eğer çok çalışırsak, yeterince istekli olursak, güçlü yönlerimizi kullanırsak, bıkmadan usanmadan devam edersek, daha iyisini yapmaya çalışırsak hedeflerimize kesin ulaşırız”dır. Peki, doğru konulmamış bir hedef söz konusu olduğunda, yukarıdakilerin hepsini uygulasak da başarısız olmamız ve sonrasında daha büyük hüsranlarla karşılaşmamız olası değil midir?
Yetiştirilme tarzımın yarattığı eğilimlerim, koçluk yaptığım kişilerle olan deneyimlerim ve yakından tanıdığım arkadaşlarımla sohbetlerimizde gözlemlediğim bir örüntü, insanların hedeflerini belirlemede çok zorluk çektiğidir. “Bu süreçten ne bekliyorsun?”, “Buradan neyle ayrılsan iyi hissedersin?” sorularına karşılık olarak hala, “Başkalarını böyle mutlu ederim” ya da “Bu yaştaki, bu konumdaki bir yetişkinden bu beklenir” alt metnini içeren cevaplar alıyorum.
Burada tabii ki -klişe olsa da- hedefin net, ölçülebilir, ulaşılabilir, konuyla ilgili ve süresinin belirli olması en temel gerekliliklerden, ancak her bir tanımın yorumlamaya açık olması, hedefin tüm kıstaslara uymasına rağmen gerçekten istenen şey olup olmadığı konusunda bir belirsizlik doğuruyor. Doğru yönde ilerlemek için bunun ne kadar kritik bir adım olduğu da maalesef o anda gözden kaçıyor. Üniversite sınavlarına hazırlık sürecinizi hatırlayın; ne için çalıştık bu sınava? En iyi puanı almak için, en iyi üniversiteye girmek için, iş bulma ihtimalimizin en yüksek olacağı mesleği seçmek için vb. Peki ben ne olmak istiyordum? Bunu gerçekten düşünen kaç kişi var?
“Başarı” ve onun yaratacağı tatmin duygusu, ancak içtenlikle inanarak belirlediğiniz (ya da en azından paylaştığınız) bir hedefi elde ettiğinizde gerçek olur.
Bu noktada “hedef”, “istek” gibi kavramlara da odaklanmakta fayda var… Bireysel farkındalığımız ne kadar yüksekse, neyi neden istediğimizi o kadar net bilir ve öncelik kendimizde olmak üzere, ilgili herkesi (anne, baba, eş, yönetici vb.) ikna edebiliriz; olumsuz görüşler karşısında da sağlam temelleri olan gerekçelerle donanmış oluruz. Bu farkındalık sayesinde, yolumuza çıkan engeller karşısında kaygıya kapılmadan, gerektiğinde rotamızı gözden geçirerek, gerektiğinde doğrudan engellerin üzerine giderek onları aşar ve istediğimiz sonuca ulaşabiliriz.
Şimdi gelelim başarıya ulaşma yolunda karşımıza çıkacak tehditlerden en önemlisine: Olumsuz deneyimlere odaklanmak. Her bireyin bu konudaki yatkınlığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak her engelde olduğu gibi, bunu aşmanın da yöntemleri var. Faydalı egzersizlerden biri, küçük, orta ve büyük başarılarımızı listelemek. Bu çok basit bir egzersiz gibi görünse de başarı standardımızın yüksek olması nedeniyle doğru uygulanmasının çok zor olduğunu belirtmek isterim.
Bu nedenle “küçük” “orta” ve “büyük” kategorilerinin hepsinin bu listeye dâhil edilmesi önemli. Bu egzersiz için sessiz bir kafe, ağaç altında bir bank, deniz kenarında bir şezlong, güzel bir kütüphane köşesi vb. bularak kendinize zaman ayırın ve oturup yazılı olarak küçük büyük demeden başarı diye hissettiğiniz şeyleri tek tek listeleyin. Bu listeyi geçmişe dönük hazırladıktan sonra her bir başarı sonrasında güncellemeniz ve özellikle cesaret kırıcı durumlarla karşılaştığınızda dönüp okumanız kendinize olan inancınızı diri tutacaktır.
Peki, bu çaba yeterli olacak mı? Hayatınızın en başarılı, en verimli dönemini geçirmenize rağmen yine de tatminsizlik hissiyle karşılaşırsanız ne olacak?
Yanlış giden bir şey mi var? Cevap evet ise, mükemmeliyetçilik tanımınızı bir gözden geçirin derim. Mükemmeliyetçilik tanımı bir maske olabilir ve ardında da sürekli olarak kendinden tatminsiz biri bulunabilir. Bu tatminsizlik hayatımızdaki dengeleri bozabilir, kimisinde uykusuzluk, kimisinde sürekli bir anksiyete hali, kimisinde sürekli uyuma arzusu ortaya çıkarabilir… Bir noktadan sonra hedefimiz yolunda başardığımız her şey anlamını yitirir ve kendimizi içinden çıkılmaz bir halde bulabiliriz. Bu durumda sorulacak soru şudur: Hedefe giden yol doğru mudur acaba?
Büyük hedeflerin peşinde koşarken kendinizi bu durumda bulmanız halinde bakış açınızı değiştirmek, daha kısa dönemli küçük hedeflere yönelmek faydalı olacaktır.
Hedef belirlemekte zorlananlar için Thomas Erikson’un kitabından basit bir egzersiz ekliyorum:
- Öncelikle bu hedefle hangi sorununu çözmek istiyorsun ya da neyi değiştirmek istiyorsun? Problem sende ne hisler doğuruyor? Bu sorunu iyice irdelemek doğru çözümü bulmana, sonrasında da doğru hedefi belirlemene yardımcı olacak.
- Birkaç hedef belirlemiş olabilirsin ama öncelikli hedefini seç ve bir kâğıda yaz.
- Bu hedefe ulaşmak için gereken 20 adımı listele. Bunu yaparken ilk adımları belirlemek kolay olabilir ama 20 adımı bulmakta zorlansan da mutlaka 20 adımı yazmaya çalış.
- 20 adımı tamamladığında listene bak ve seni hedefine en hızlı şekilde ulaştırabilecek adımı belirle.
- Listene tekrar bak ve aynı şekilde seni hedefine ulaştırabilecek ikinci en iyi adım ne, bunu belirle.
- Son kez listeyi gözden geçir ve üçüncü en iyi adımı belirle.
- Şimdi yeni bir kâğıda hedefini ve bu 3 adımı yaz ve 20 adımlık listeyi çöpe at. O kalan 17 adımı muhtemelen yapmayacaksın. (Bu adımda Thomas Erikson gerçekten çöpe atılmasını vurgulamış.)
- Şimdi tüm enerjini belirlediğin ilk üç adıma harca. Ne zaman ki onları tamamlamaya başladın, hedefini ve ona giden adımları tekrar oluştur. Bu yeni listede daha önce belirlediğin 17 adımdan farklı adımlar bulman çok olası çünkü o üç öncelikli adımı uyguladığında yeni bilgiler ve tecrübeler edinmiş olabilirsin.
Başta da belirttiğim gibi yazı biraz coşkuları sönümleyen bir hava veriyor olsa da aslında biraz kabul içeriyor; dünyanın bildiğimiz mantık kurallarından çok daha karmaşık olduğunu, aslında çoğu şeyin bizim kontrolümüz dışında gerçekleştiğini ve tüm başarıların sadece çok çalışarak gerçekleşmeyeceğini görmek ve bu girdilerle yola devam etmek hepimize iyi gelebilir…
İlginizi çekebilir: Zorluklarla başa çıkmanın farklı yolları