“Hayatın amacı yasası: Herkesin yaşamının bir amacı vardır. Başkalarıyla paylaşmak için eşsiz bir hediyesi ya da özel bir yeteneği vardır. Bu eşsiz yetenek başkalarına hizmetle harmanlandığında, kendi özümüzün coşkusunu ve sevincini deneyimleriz. Bu da tüm hedeflerin hedefi, nihai hedeftir.”
Deepak Chopra
Dünya üzerinde tek başımıza olduğumuzu hayal edelim. Kocaman kıtaları tek başımıza dolaştık, bir amacımız, verecek bir şeyimiz, katacak bir özümüz olmadan… Hayatımız süresince sadece kendimiz için yaşadığımızı düşünelim. Örneğin bir kuşa ufacık bir simit kırıntısı bile atmadan. Yani paylaşmadan. Yani öğretmeden. Yani öğrenmeye çalışmadan. Yani elimizi uzatıp da tutabileceğimiz onlarca eli görmezden gelerek, sadece kendimizi düşünerek, bir tek kendimiz için, kendi iyiliğimiz için çalışarak…
Bugün spiritüel başarı yasalarımızdan sonuncusuna bakacağız hep birlikte ve bir o kadar da anlamlı bir son olsun istiyorum bu yazım ile. Birçok kez kendimce de sorguladığım bir başlığı içeriyor bu yasa; gerçekten bu hayatta olmamızın amacı nedir? Neden dünyaya Ayşe, Ahmet veya Mehmet olarak değil de “ben” olarak gönderildik?
Bu ben olmanın içinde “burada olmamıza” neden olan ne var? Yani burada olmayan, buraya biz olmasaydık koyulamayacak olan, buraya “gönderilmemize” sebep olan ne var hiç düşündünüz mü? Belki içinizden geçirmektesiniz, “Bu kadar sorgulamaya değer mi?” diye, cevabımız evet, sorgulamaya değer, çünkü hayatımızın, burada olmamızın, bugün hedef almamızın sadece kendimiz için değil, kendimizden daha büyük bir amacı ve en önemlisi kendimizden çok daha büyük bir anlamı olmalı!
“Hayatın amacını bulmak o kadar kolay değil” diyeceksiniz, haklısınız… Fakat burada hayatın amacı ile anlatmak istediğimiz, hayatı ve hayata katabileceklerimizi kendimizin ötesinde, kendimizden daha büyük görebilmek becerimizdir. Öyle ki bir poğaçayı paylaşmayı önermek de bir hayata anlam katan bir amaçtır. Öyle ki bir tatlı kız çocuğunun eğitim giderlerine destek olmaya çalışmak, onun okuduğunu, yetiştiğini, bir iş sahibi olduğunu görmek de hayata anlam katan bir amaçtır.
Öyle ki bir sonraki ayakkabıyı alıp sadece ben için sahip olmak yerine, aynı para ile on çift ayakkabı alarak ayağına giyecek bir ayakkabı bile bulamayan sevgili kardeşlerimizi sevindirmek de hayata anlam katan bir amaçtır. Öyle ki kimseler bilmeden parkta tek başına oturan teyzenin yanına giderek halini hatırını sorarak, onunla sadece on beş dakika geçirmek de hayata anlam katan bir amaçtır. Bir annenin ellerinden tutup da alnımıza götürecek kadar alçakgönüllü olmak, yani gönül almayı bilmek de hayata anlam katan çok ama çok büyük bir amaçtır…
Hayattaki amacımızı, daha doğrusu hayattaki anlamımızı belirlemek için çok uzaklara gitmeye, çok uzun düşünmeye veya çok mu yorulacağım diye sorgulamaya gerek yok… Hayatımızın amacı da, anlamı da kalpte gömülüdür, hemen yanı başımızdadır, bizimle birlikte atmaya devam etmektedir. Önemli olan biz o anlama bakmaya hazır olalım, önemli olan ve yeter ki (!) biz o amaca hizmet etmeye hazır olalım!
İlginizi çekebilir: Başarının yedi spiritüel yasası: Altıncı yasa “zihinsel bağımsızlık”