Başarının yedi spiritüel yasası: Birinci yasa “içsel güç”
“İçsel Güç Yasası : Tüm varoluşun kaynağı saf bilinçtir. İçsel güç, doğmayı bekleyen sınırsız gücü dünyaya getirmenin yollarını arar. Gerçek benliğimizin saf yaratıcı bir güç olduğunu anladığımızda, evrendeki her şeyi tezahür ettiren güçle birleşiriz.”
Deepak Chopra
Uzun bir zaman önce sevgili Deepak Chopra’nın başarının yedi yasası hakkında yazdığı muhteşem kitabını okumuştum. Geçtiğimiz günlerde bu konu yeniden önüme çıktı. Her gün tekrar dönerek kendime hatırlattığım bir süreç oldu diyebilirim. Bu hafta bu kitabı okumayanlar için veya okuyup da benim gibi bir zaman üzerine düşünmeye belki henüz vakti olmayanlar için yedi ardaşık yazı boyunca bu yasa önerilerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Böylece tam yedi yazı sonunda bu yazı dizisini takip ettiğiniz durumda, sizlerle birlikte bir yolculuğun sonuna gelmiş olacağız…
Peki… İlk yasamız ile başlıyoruz. Birinci yasa “içsel güç” yasası. Birçoğumuzun rahatlıkla unuttuğu hatta dönüp de bakmayı akıl bile etmediğimiz bir yer var bu yasanın temelinde; içimiz… Oysa ne kolaydır değil mi her şeyi dışarıda aramak? Mutluluğu getirecek kişi dışarıdadır, para güç ve başarı dışarıdan gelir, sevgiyi almak için dışarıya bakarız, şans için dışarıya bağımlıyız…
Soralım istiyorum sizlerle birlikte; bu gerçekten doğru mudur? Yani içimizde olmayan bir şey dışımızda olabilir mi? Örneğin öyle insanlar vardır ki yanına gittiğimizde aurasıyla, ortamıyla, havasıyla adeta büyüleniriz. İçlerinden öyle bir enerji çıkar ki bizleri de alıp götürür, yükseltir, enerjimize enerji katar! Bir de öyle örnekler vardır ki bizi aşağı çeker daha da diplere indiğimizi fark ederiz, adeta yoruluruz. “İçinde ne var? Sanki bir kara delik tüm enerjimi çekti” deriz değil mi?
İşte içsel gücümüz, aslında hayatımızda tezahür eden, yani fiziksel dünyamıza yansıyan birçok enerji formunun, yani paranın, yani başarının, yani sevginin, yani şansın da aslında yegane kaynağıdır… İçimizde bizimle birlikte bu dünyaya gelmiş olan bu güç, bize insan oluşumuzla birlikte verilmiştir. Bizler ne yaparız? Hatayı dışarıda ararız, çünkü endişe ettiğimiz, yani içsel olarak endişede olduğumuz başımıza gelir ve ne deriz: “Onlar beni seçmedi.” Oysa ki ben düşünmekteydim “Seçilecek miyim?” diye… İnanmadım ve gördüm, sonucunda oldu… Veya akışa endişe ile bakarız; “Ya seçilmezsem hayatımın sonu olur!” Böyle düşündüğümüzde yolu karanlığa götüren içimizdir, sonrası gerçekten yolun sonu olur! Bir de şöyle içsel bir inancımız olsaydı; “Her ne olursa olsun doğrudur, aydınlıktır ve daha iyisi bana daima ulaşacaktır.” Sonuç ne olurdu? İçimizden yansıyan bu inanca, bu güce göre sonuç gerçekten aydınlık olmaz mıydı?
Bizler her daim hayatı, yaradılışı ve gücü dışarıda aramaktayız. Bugün bu yazımda bu başarının ilk yasası hakkında çalışırken bana eşlik ediyorsanız, gelin bir gün de olsa hayatımızda bugün karşımıza çıkan her şeyin içimizden geçtiğine odaklanalım. Ne olsun isterdik dışımızda? Gelin onları bugün içimizden akıtalım; biraz sevgi, biraz kardeşlik, biraz iyilik, biraz inanç, biraz güven, biraz dostluk, biraz aşk, biraz bolluk, biraz bereket… Siz neyi isterseniz?!
Çünkü içimiz dışımızla bir, kalp gücümüz yaradanla bir, çünkü biz yaradılışın adıyla buradayız!
İlginizi çekebilir: “Sadece bana mı gelir tüm dertler?”: Hayat akışında kişiye özel olan bir şey var mıdır?