Okul sıralarında başladığı girişimcilik serüveninde bugün geldiği noktada birçok başarılı girişimi ve projesi bulunan Vadi Efe, dijital pazarlama denilince akla ilk gelen isimlerden. Uplifers olarak, Vadi Efe’yle motivasyon ve girişimcilik ekseninde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Dilerseniz sözü artık ona bırakalım:
Merhaba Vadi Bey, sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Selam, ben Vadi. Yeni bir deneyim, bir coğrafya beni heyecanlandırır. Sanat, estetik, stil takip etmekten keyif alırım. Yaratıcı biri olduğumu anlamadığım dönemlerden beri sıkılmadan bir şeyler üretirim. Bu bir kara kalem veya yağlı boya tablo olabilir ya da bir oyuncak. Bir punk grubu ya da bir radyo programı. Açık kaynak kodlu bir yazılım ya da bir animasyon. Bir reklam kampanyası ya da bir sosyal ağ. Profesyonel olarak, trend tabirle şu anda “Creative Technologist”lik yapıyorum, yani yeni nesil teknolojileri yaratıcı proje, ürün ve kampanyalara dönüştürüyorum. “Uplifers” bakış açısından konuyu bağlarsak, bu platformun 5 ana konu başlığı da hayatı keyif alarak yaşamayı, keşfetmeyi ve öğrenmeyi sürdürmeyi içeriyor. Eh ben de tam bunları yapıyorum aslında.
Girişimcilik serüveninizi bize biraz anlatır mısınız?
Birçok hobisi olan, okumayı ve araştırmayı, öğrenmeyi seven birisiyim. Keyif aldığım konulara odaklandığımda yaptığım işte başarılı olduğumu fark ettim. İnternet, film, oyunlar, seyahat, müzik vs. ilgi alanlarımı içeren konularda bir şeyler üretmek ve bununla ticari kazanım elde etmek “girişimcilik” ise evet baya bir girişimciyim denilebilir. Ufak yaşlarda hazırladığım projelerden para kazanmaya başlayınca, kendi hayatımın takvimini oluşturmak ve enerjimi kendim yönetmek bana çok çekici geldi. ‘9’dan 6’ya çalışmak bana göre değil’ dedim. Şu anda 7/24 çalışıyorum. 33600 modemlerle internete bağlanan nesilden birisi olarak, okul yıllarında internet projeleri üreterek ve harçlığımı çıkartarak başladım, sonrasında işin profesyonel tarafını görüp dijital reklam ve yayıncılık işini öğrendim. Henüz öğrenciyken kurulan start-up’lar; kurulan şirketlere, ortaklıklara ve başarılı satışlar ile elde edilen gelirlere dönüştü. İş hayatını biraz gözlemleyip, üstüne yurt dışı eğitim ve iş deneyimlerini ekledim. Güncel olarak da dünyanın en büyük şirketlerinin yerel ve küresel yaratıcı projelerine imza atan bir dijital pazarlama şirketinin ortağı, işletmecisi ve çalışanı olarak devam ediyorum. İşimin fikirsel, finansal, operasyonel yani her alanında aktif olmaktan keyif alıyorum.
Birçok başarılı girişime ve ödüllü projelere sahipsiniz. Girişimcilik yolundaki en büyük motivasyon kaynağınız nedir?
Motivasyon kesinlikle anahtar sözcük. Üzerinde çalıştığım bir projenin bana kattığı değer önemli. İş bana yeni bir şeyler öğretiyor olabilir, ticari bir katma değer bırakıyor olabilir, kısa ya da uzun vadede bizi geliştiriyor ve güçlendiriyor olabilir. Arkasında bir misyon ve motivasyon gördüğüm işlere enerjimi ayırıyorum. Bir “uplifer” olarak bana iyi hissettirecek, paylaşmaktan keyif alacağım, dünyanın farklı bir köşesini bana tanıtacak ya da estetik duyguma hitap eden projelerin bir parçası olmaktan keyif alıyorum. Bu kadar farklı duyuma aynı anda hitap edecek bir yaşam tarzını da kendi işimi yaparak sağlayabilirdim. Pazarlama ve danışmanlık sektörü de “multitask” yani aynı anda birçok şeyi deneyimleyerek iş yapma imkanını sonuna kadar veriyor.
4 yıl yurt dışında yaşadınız. Avrupa’daki iş dünyası ve start-up ekosistemiyle Türkiye’dekinin farkı nedir? Türkiye’yle Avrupa’yı girişimcilik ve girişimler bakımından kıyaslarsak Türkiye şu anda hangi noktada?
Üniversiteden mezun olduğumda Türkiye’de internet şirketleri yeni yeni kuruluyordu ve şu anda “unicorn” olarak anılan birçok şirket henüz kurulmamıştı. Google bile Türkiye ofisini yeni açıyordu. DAAD yüksek lisans bursunu kazanınca Almanya’ya yerleşmeye karar verdim. Deutsche Telekom’un yatırım yaptığı bir internet startup’ında çalıştım. Bir yandan kendi projelerimi sürdürüyordum, blog’luyordum. Birçok farklı ülkede katıldığım etkinlikler, tanıştığım insanlar, bir iş kurma, sürdürülebilir hale getirme ve bulunduğunuz coğrafyanın değerlerine hitap etmek gibi konularda kuvvetli deneyimler elde etmemi sağladı diyebilirim. Türkiye’de bence geliştirilmesi gereken konuların başında iş disiplini ve organizasyon yeteneği geliyor. Hangi alanda olursanız olun, titiz, disiplinli olmak lazım. Bu sadece Almanya’ya veya Avrupa’ya özel değil, hangi coğrafyada olursanız olun başarılı işletmelerin ve iş insanlarının temel özelliklerinin başında geliyor. Şu anda çok ufak coğrafyalardan da başarılı girişimler çıkabiliyorsa, vizyon, disiplin ve bitmek bilmeyen bir merak ile çalışıyorlar. Vizyon olarak ise, Los Angeles ekosistemini tercih ederim: Medya, entertainment sektörleriyle entegre, sıcak bir atmosfer, multi kültürel bir ortam ve popülasyon.
Uzun zamandır girişim dünyasındasınız. Deneyimlerinize dayanarak iyi bir girişim sizce ne gibi doğrular içermeli? Yeni girişimciler işe nereden başlamalı?
Şu anda önümüzde 7/24 okusak tüketemeyeceğimiz bir bilgi havuzu var. Bilgiye erişme kabiliyetini geliştirmek çok değerli. Yeni girişimciler kendilerine, birilerinin bir şeyler öğretmesini beklememeli, kendi kendilerinin eğitmeni olmalılar. Yabancı dillerini çok iyi geliştirmeli, belli bir alanda uzmanlaşmalı ve birçok alanda da yeterince bilgi sahibi olmalılar. Bir işe soyunacakları zaman da dünyada neler olup bitmiş, yapacakları iş ne kadar zamanda, nasıl bir potansiyele erişebilir iyi tartmalılar. Ve kendi realitelerini görüp, eksi ve artılarını iyi analiz ederek çalışmalılar. “Denge” önemli bir olgu. Sınırlarımızı zorlayacaksak, hangi konuda, ne kadar kapasitemiz var bilip buna göre dengeli bir metodoloji inşa edebilmeliyiz diye düşünüyorum. İnsan iletişimi, ticari dünyayı ve arz-talep dengesini tanımak, iş hayatının sosyal hayatla paralel gitmesi, stres yönetimi vs. o kadar çok olgu var ki bir girişimcinin hayatını etkileyen.
2010 yılından beri Dekatlon Buzz’ın kurucu ortağısınız. Dijital pazarlama ajansında çalışıp işin mutfağında olan biri olarak, dijital pazarlamanın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Gelecekte bizi neler bekliyor?
Yaptığımız iş her gün şekil değiştiriyor. İsmi, sunduğumuz hizmet kalemleri, iş ortaklarımızın ihtiyaçları. Dijital pazarlama diye bir alan kalmıyor, hayatın ta kendisi artık dijital. Biz şu anda markalarımızla “iş geliştiriyoruz” ve coğrafyadan bağımsız, mecradan bağımsız projelere imza atıyoruz. Bu işin geleceğinde çok daha büyük çaplı iş ve projelere imza attığımızı görüyorum. Dijital nesli ve iş yapış biçimini kavrayan organizmalar, konvansiyonel iş yapış biçimini kolayca kavrayıp çözüm sunabilir hale geliyorlar. Büyük resmi kavradıkça, dijital nesil dünyanın nasıl döndüğünü gördükçe, şirket üreten ve büyük işler üreten ajanslar çoğalıyor. Bu da aslında bildiğimiz “ajans” kavramını ortadan kaldırıyor, “uzay”a doğru gidiyoruz sanırım.
Uplifers okuyucularımıza çalışma motivasyonlarını güçlü tutmak için söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Hayat motivasyonları güçlü olduğu sürece, üretme ve güzel işlerin altına imza atma istekleri bitmeyecektir. Bence çalışma motivasyonu düşük olan insanlar, buna paralel olarak hayatta keyif aldıkları konulara yeterince vakit ayıramıyorlar. Hangi iş kolunda çalışıyorlarsa hem o gün yaptıkları işten keyif alsınlar, hem de kendilerine ne kattıklarını iyi kavrayıp bunun değerini bilsinler. Kendilerine bir şey katmadıklarını düşünüyorlarsa, bu hissiyatı yaşayabilecekleri bir yapıya entegre olsunlar. Sevmedikleri işi yapmasınlar, şikayet etmesinler. Pozitif düşünce üretelim ve pozitif enerji yayalım, öyle değil mi?