Pirinç tarlaları, palmiyeler ve muz ağaçları ile çevrili sokaklarda gezinirken sanat atölyesi vitrinlerindeki eserlerden birine takılıp huzur içinde uzaklara dalıp gidiyorsun, tam da o anda gelen maymun çığlıkları seni olduğun sokağa geri donduruyor, bu sefer de çığlık çığlığa daldan dala atlayıp oyun oynayan maymunları merakla izliyorsun. Ah evet, Ubud’dasın! Dört bir yanının kültür, sanat, yoga, meditasyon, sevgi, mutluluk dolu olduğu kasabada; maymunların umarsızca gezindiği sokakların, uçsuz bucaksız yeşilliklerin, kuş sesleriyle dolu doğanın içinde kendini kaybedeceğin yerdesin.
Bali Adası’nın ortasında, dağların tepesinde yar alan Ubud; adanın kültür, sanat ve inanç merkezi. Bu küçük kasaba, Bali resimlerinde karşılaştığın yemyeşil pirinç tarlalarına, muz ve palmiye agaçlarının arasına saklanan havuzlu otel odalarına ev sahipliği yapıyor. Hayır burada deniz yok, ama günlerce kalıp zamanın nasıl geçtiğini anlamadığın, günlerin huzur ve mutlulukla sarmalandığı, hiç de dönmek istemeyeceğin rüyalarındaki o küçük kasaba burası.
Her köşesinde farklı bir heyecan bulabileceğin bu kasabayı keşfetmeye tam göbeğindeki Ubud Market’ten başla. Burada Ubud yerlileri tarafından hazırlanan her şeyi bulabilirsin; el yapımı sepet çantalar, şapkalar, hindistan cevizinden yapılan süs eşyaları ve bir sürü el sanatı ürünleri… Bu noktadan başlayıp aşağıya doğru inen iki uzun caddeyi baştan sona dolaş. Balili tasarımcıların butiklerini, sanat atölyelerini gezip başka bir yerde göremeyeceğin sanat eserlerini ve özel tasarım kıyafetleri incele. Sokaklarda dolaşırken ne tarafa baksan güzel mimarili bir ev, harika bir heykel, mükemmel bir tablo gözüne çarpıyor. Görsel olarak bu kadar besleyici bir ortamda ilham perini daha kolay bulacağını hissedersen hemen kendine bir kurs bul ve içindeki sanatçıyı uyandırmaya çalış. Resim atölyesi, takı tasarımı kursu, dans dersi, yemek kursu… İlgini çeken bir tanesine katıl ve yaratıcılığını dene.
Bu caddelerin sonuna geldiğinde önüne çıkacak “Monkey Forest”a uğra. Şehrin içindeki bu orman bir sürü tapınağa ama daha da önemlisi yüzlerce maymuna ev sahipliği yapıyor. Bahsettiğimiz popülasyon o kadar büyük ki, maymunlar kendi aralarında gruplaşıp ormanın farklı kısımlarındaki egemenliklerini korumak için kavgaya bile karıştıkları oluyor. Kendi aralarında tartıştıkları oluyor ama insanlara karşı saldırgan değiller. Hatta ormana adımını atar atmaz etrafında dönen oyuncu maymunların arasında buluyorsun kendini. Artık maymunların egemenliğindeki şaşırtıcı ama eğlenceli dünyadasın; sırtında yavrularıyla ağaçtan ağaca dolaşan dişiler, tüm ciddiyeti ve bilgeliğiyle etrafta bir tehlike olup olmadığını takip eden yaşlılar, dallarda sallanan, birbirini kovalayan ve insanların etrafında dönen gençler… Eğer eğlence arıyorsan yanında getireceğin yiyecek ya da dikkat çekici parlaklıkta bir eşya ile oyun sever maymunları etrafında toplayabilirsin. Kendini sevdirirsen tokalaşıp el şakaları yapabilir, omzuna alabilir, birlikte oyunlar oynayabilirsin. Bu eğlenceli dünyada tek dikkat etmen gereken gözlük ve anahtar gibi dikkat çeken eşyalarına göz kulak olmak, maymunların kaptıkları geri dönmüyor…
Akşam yemeği için Three Monkeys isimli restoranı dene. Şehrin tam ortasındaki bu restorana girip pirinç tarlalarının yanına açık havaya atılmış masalardan birine oturunca günün tüm yorgunluğu akıp gidecek. Bali’ye özgü yemekleri modern bir dokunuşla sunan bu mekanda manzara, huzur ve lezzeti bir arada bulabilirsin.
Tüm yorgunluğunu attığın bir uyku sonrası, Art Kafe’de taze meyve sularının eşlik ettiği enerji verici güzel bir kahvaltıyla güne başla. Sonrasında bir motor kirala ve Tegalalang’daki pirinç tarlalarına doğru bir keşif yolculuğuna çık. Eğer temiz hava ve meyve sularının enerjisiyle içindeki sportif insan gaza geldiyse tercihini bisikletten yana da kullanabilirsin. Sadece varmanın değil, oraya giderken geçtiğin yolların tadını çıkarmanın da önemli olduğunu kendine hatırlatıp yol seçimini kalabalık ve ruhsuz asfalt yol yerine tarlaların, yeşilliklerin ve güzel evlerin içinden geçen ara yoldan yana yap. Manzaranın, tarlaların tadını çıkararak çevir pedalları. Olur da yol seni yorarsa önüne çıkacak “Kahiyang Koffee”ye uğrayıp yeşilliklere bakarak bir kahve iç. Harika bir insan olan sahibi Ivan’la muhabbet etmeyi unutma. Pirinç tarlalarına vardığında, ki yokuş çıktığın için çok yorgun olacaksın, yeşilliklerin hemen kenarında mükemmel manzaralı kafelerden birine oturup manzaranın tadını çıkar. Bali’nin meşhur buzlu kahvesiyle kendini ödüllendir, pirinç tarlalarının arasında gezintilere çık.
Tegalalang pirinç tarlaları
Akşam yemeği “Fair Warung Balé” isimli müthiş restoranı tercih et. Müthiş çünkü burada yediğin her yemekle ihtiyacı olanlara ücretsiz hizmet verecek olan bir hastanenin yapımına katkıda bulunuyorsun. İhtiyacı olanlara yardım etmenin mutluluğu, gönüllü çalışanların güler yüzü ve yemeklerin çok lezzetli olması burayı daha bir güzel yapıyor.
Eğer yerel şovlar ilgini çekiyorsa bir akşam Bali kültürünü daha yakından tanımak için Ubud Palace’taki yerel dansları izleyebileceğin performansa uğra. 8’de başlayan gösteri için biraz erken gidip yer kapmanı tavsiye ederim. Gösteri kadar gösterinin yer aldığı sarayın mimarisi de oldukça dikkat çekici.
Bir gün farklı bir deneyim yaşamak için “Kafe”ye git ve vejetaryen kahvaltılarından birini dene. Yemekte et olmadan tadı olmaz diyenlerdeysen burada bulacağın sağlıklı ve lezzetli yiyecekler fikrini değiştirmene yardımcı olabilir. Eğer kitap kahve eşliğinde sakin bir gün geçirmek istersen burada yumuşak koltuklar, taze kahve ve güzel tatlıları bir arada bulabilirsin. Sağlıklı başlayan günün devamında yolunu Yogabarn’a düşür. Yoga derslerinden birine gir, eğer daha önce hiç yapmadıysan bile, bir dene pişman olmayacaksın. Sadece yogayı değil, ortamın güzelliğini, insanların kahkahalarını ve etrafa yaydıkları neşeyi de deneyimle. Eğer Cuma ya da Pazar gidersen family dance ya da ecstatic dance toplanmalarından birine katılıp içinden geldiği gibi dans et ve sonrasında etraftaki pozitif enerjiyi, insanların samimiyetini ve tüm bunların ne kadar iyi hissettirdiğini fark et. Bunların hiçbiri için enerjin yoksa bile, kafesinde bir şeyler atıştırıp oradaki mutlu insanlarla muhabbet et ve bu neşenin nasıl da bulaşıcı olduğunu gör.
Eğer noodle seviyorsan akşam yemeği için “Melting Wok”a git. Tüm yemekleri çok güzel ama noddle yemekleri bir başka. Akşamları yer bulmak zor olduğu için rezervasyon yaptırmayı unutma. Sokaklarda keşif üzerine bir yürüyüşe çık. Yürürken gördüğün minicik aralıklara dal, o aralığın sonunda karşına çıkacak pirinç tarlalarına, kafelere, otellere ve manzaraya inanamayacaksın.
Kızgın güneşten kaçıp kahve molası vermek istersen “Seniman Cafe”ye uğrayabilirsin. Kahvelerini kendi kavuran nadir mekanlarda olan bu kafede mis kokulu dumanı üzerinde bir kahvenin yanına bir de lezzetli tatlılarından al. Uzak doğudayken taze kahve dışında özlemini çekeceğin diğer bir şey hızlı internet! Seniman Cafe ortalamanın üstünde internet hızına sahip bir wifi sunuyor. Bu nedenle Ubud’da takılp freelance iş yapanların çoğu burada buluşuyor. İç taraftaki büyük masada oturup bu insanlarla derin bir sohbete girebilirsin. Kitap yazan, kodlama yapan, freelance çalışanların hikayelerini dinleyip kendine çizdiğin kariyer yolunu ve yaşam tarzını gözden geçirmeye karar verebilirsin, benden söylemesi.
Akşamı lezzetli atıştırmalıklar ve güzel bir muhabbetle doldurmak istersen daha çok yerel halkın tercih ettiği “Biah Biah”a uğrayabilirsin. Küçük atıştırmalıklar ve yerel yemeklerden tadabileceğin bu mekana yer bulmak için erken gitmekte fayda var.
Aklında olsun
- Ubud’da konaklamak için lüks oteller ya da merkezde uygun fiyatlı oda kahvaltı sunan “homestay” ismi verilen pansiyonlar arasında seçim yapabilirsin. Her seçenekte de ağaçların arasına saklanmış, kuş sesleriyle uyanabileceğin doğayla iç içe yerler bulmak mümkün. Eğer “homestay”de kalmak istersen merkezdeki küçük sokaklarda gezerek hoşuna giden bir yer bulabilirsin.
- Tüm sanatların ustaca yapıldığı bu yerde tabi ki masaj da profesyoneller tarafından yapılıyor. Hem otellerin bünyesinde hem de şehir merkezinde kaliteli spa salonları var. Özellikle yoga ve meditasyon üzerine özelleşmiş “wellness” merkezlerinde çakra açma masajı, terapi masajı ya da ayurvedik masaj gibi daha özelleşmiş masajlar yaptırıp kendini şımartabilirsin.
- Sudan çok uzak kaldım, biraz serinlemeye ihtiyacım var düşünceleri aklını karıştırmaya başlarsa etraftaki otellerin yeşilliklerin ortasına kurulmuş “infinity pool”larına gidebilirsin. Palmiyelerle çevrili havuzda dinlenip yenilenebilirsin.
İlginizi çekebilir: Sörf dalgaları, hareketli gece hayatı ve unutulmaz gün batımlarıyla Bali’nin kalbi KutaSörf dalgaları, hareketli gece hayatı ve unutulmaz gün batımlarıyla Bali’