X

Bali gezme-yeme-içme notları ve seyahatinizi kolaylaştıracak öneriler: Nereye gidilmeli, ne yapmalı, ne yapmamalı?

Bu yaz Levent’le dalga sörfü tatili hakkımızı, bayram tatilinin başına ve sonuna ekleme yaparak anlata anlata bitirilemeyen Bali’de geçirdik. Birkaç defa Uzakdoğu’ya gitmiş olmamıza rağmen ilk defa bu kadar uzağa, hem de Güney Yarımküreye seyahat etmiş olduk (o kadar uzak ki haritalara bakarken 1-2 saat daha uçsaydık Avustralya’daydık herhalde). Dolu dolu 9 gün geçirdiğimiz ve dinlendiğimiz 2 gün hariç günde 1-2 seans dalga sörfü yaptığımız bu tatil o kadar keyifliydi ve sörf harici anlatacak o kadar şey birikti ki önce bir tatil destinasyonu olarak Bali’yle ilgili yazmak istedim.

Seminyak sahili / Bali

Öncelikle birkaç pratik bilgi:

  • Bali, çoğunluğu müslüman olan Endonezya’ya bağlı ve çoğunluğu Hindu olan büyük ve ana geçim kaynağı turizm olan bir ada.
  • Endonezya dilinde Latin alfabesi kullanılıyor fakat fonetik olarak Thai ve Hintlilerin dilini andırıyor (ülkenin ve o coğrafyanın tarihinde neler olmuş, emperyalizmden nasibini nasıl almış, merak edip araştırmaya değer).
  • Bali dünya çapında popüler bir destinasyon. Bali’de dünyanın her kıtasından insan, özellikle de Asyalı turist var.
  • Daha önce Tayland’da Phuket’e ve civar adalarına gitmiş olduğumuz için oraya benzeyeceğini düşünmüştüm, fakat öncelikle Phuket’ten daha pahalı olduğunu öğrendim. Tatil bütçenizi bir Avrupa başkentine gidecekmiş gibi ayarlayabilirsiniz.
  • Para birimi Endonezya Rupi’si (Rupiah). Tekrar bol sıfırlı banknotlara ve milyonlara hazır olun.
  • Trafik tersten akıyor ve genelde çok yoğun.
  • Sokakta pek çok evin ve dükkanın önünde Hindu geleneğinin bir parçası olarak sunak alanları var. Bunun için özel alanı olmayanlarsa dükkanlarının önüne kaldırıma ufak sunaklar bırakıyorlar ve tütsü kokulu sokaklarda (ve hatta kumsalda) yürüyorsunuz.
  • Alkol, vergisi en yüksek ürünlerden, dolayısıyla pahalı.
  • Pek çok yerde ücretsiz Wi-Fi bulunuyor. Biz ihtiyaç duymadık ama kendi hattınızdan roaming’i açmak veya telefon etmek yerine oradan lokal bir hat almak bir arkadaşımın önerileri arasındaydı.
  • Bali’de ilk defa “turistik” sıfatını olumsuz anlamda kullanmayarak, adanın yerlilerinin turizmi ne kadar sürdürülebilir bir şekilde, hem mesleki hem de gündelik hayatlarının bir parçası olarak icra ettiklerini gördük. Bu açıdan turistlere yönelik olan neredeyse tüm yeme-içme-eğlenme mekanlarının hem konsept bakımından hem de iç dekorasyon bakımından ne kadar da iyi tasarlanmış olduğuna şaşırabilirsiniz.

Gelelim kalınacak yerlere:

Canggu, sörf kamplarının sayıca daha çok olduğu, gelişkin ama daha “yeni” bir yerleşke.
  • Tatili 1,5 ay öncesinden planlamamıza rağmen bize tavsiye edilen ve Canggu bölgesinde olan sörf kamplarında yer bulamadık. İlk gidiş için iyi ki de öyle olmuş ve havaalanına yaklaşık yarım saat mesafedeki Seminyak’ta bir sörf okulu ve onun karşısındaki otelde yer bulduk. İyi ki diyorum çünkü Seminyak hem turistik açıdan merkezi, sahile yakın ve bizim gibi riskli bulduğu için scooter kiralamak istemeyip, yaya takılanlar için çok daha uygun.
  • Bu açıdan elverişli olabilecek bir diğer bölge de Kuta (Seminyak’ın hemen güneyindeki daha lüks / pahalı sahil bölgesi). Şahsen Kuta bizde lokal dokusunun daha az olma izlenimi yaratmasından dolayı pek hitap etmedi.
  • Canggu sörf kamplarının sayıca daha çok olduğu, gelişkin ama daha “yeni” bir yerleşke. Örneğin Seminyak’taki daracık sokak ve kaldırımlar yerini daha ferah, geniş, daha yeşil (pirinç tarlaları dahil) alanlara bırakıyor. Bunun bir sonucu olarak yaya olarak orada çevreyi görme ihtimali pek yok gibi. Ayrıca Seminyak ve Kuta’da yer yer bunaltan arabalı ve motorlu taksi yoğunluğu birden kayboluyor ve gece sessiz sokaklarda kalıveriyorsunuz.
  • Seminyak / Kuta ve Canggu arasındaki fark ayrıca  şöyle de ifade edilebilir: Seminyak ve Kuta arasındaki sahilde kokteyl eşliğinde konforlu puflara yayılıp, piyasa müzikler dinleyerek gün batımı izleyebilirken, Canggu civarında lokaller ve “lokalleşmiş” turistlerle beraber kumanyanızla beraber sahile çömüp, reggea tınıları eşliğinde gün batımında sörf yapanları izleyebilirsiniz.
  • Adanın merkezine yakın, denizden uzak bölgesindeki Ubud’u çok gezemedik fakat bizde yarattığı izlenim bir balayı otelleri veya batılı(laşmış) turistlere yönelik yoga cennetininkiydi. Pek çok yoga terapinin bulunduğu bölgede son moda yoga taytları ve sırtında yoga matıyla sokaktan geçen batılı kadın görebilirsiniz.
  • Adanın en güneybatı ucunda ise Uluwatu bölgesi var. Burası Ubud kadar olmasa da Kuta, Seminyak ve Canggu’dan uzak. Kalmaktan ziyade günübirlik bir gezi için daha uygun geldi bize.
Biz yaptık, siz de yapın dediklerimiz

Seminyak’ta:

Seminyak sahili / Bali
  • Meiso’da refleksoloji masajı. Hem uygun fiyatlı, hem de işini ciddi ve çok iyi şekilde yapan masaj uzmanları açısından Meiso’dan çok memnun kaldık. Yoksa pek çok yerde “güzellik uzmanı” olma ihtimali daha yüksek olan veya masaj yaparken bir yandan laklak yapılan dükkanlar var. Ayrıca Bali’de Tayland’ın aksine masaj uzmanınızın hemcinsiniz olma ihtimali çok yüksek.
  • 3. dalga demlenmiş kahve tadına alışmış olanlar için The Koop Roaster & CafeThe Koop Roaster &. Burası aynı zamanda kahve çekirdeklerini lokal üreticilerden direkt olarak satın alan bir yer olarak sosyal bir bilinç taşıyan bir işletme.
  • İster kahvaltı, ister öğle yemeği, ister tatlı kaçamağı niyetine muhteşem meyveli smootie kaseleri için Nalu Bowls.
  • Nalu’nun hemen üst katında bulunan Shelter Café’ye çıkarsanız hem menülerindeki sağlıklı yiyecek ve içeceklerden sipariş edebilir, hem de Nalu’dan bowl isteyebilirsiniz.
Nalu’nun hemen üst katında bulunan Shelter Café’ye çıkarsanız hem menülerindeki sağlıklı yiyecek ve içeceklerden sipariş edebilir, hem de Nalu’dan bowl isteyebilirsiniz.
  • Hem ortamı hem de inanılmaz kokteylleri açısından favorimiz kesinlikle Akademi’ydi. Bizimle ilgilenen miksolojist Jakob Manurung detaylı bir şekilde “imza” içkilerini anlattı ve hatta beğendiğimiz tatları sorduktan sonra kendimizi ona emanet ettiğimiz karışımlar yaptı. Gönül isterdi ki kokteyllerin hepsini deneyelim ama geceyi 3’er kokteyle kapatmak zorunda kaldık. Ne yapın edin buraya gidin!
  • Ayrıca Akademi gibi Katamama adlı otelin içinde yer alan ve leziz tapaslar sunan İspanyol mutfağı MoVida restoranda yiyebilirsiniz.
  • Muhteşem sashimi’ler, ızgara deniz mahsülleri ve balıklar için Sunset Road üzerindeki Sakanaya – Fish Market by RyojiSakanaya –
  • Çok lezzetli, çeşit çeşit ve kendi zevkinize göre hazırlanmış hamburgerler için Wacko. Vejetaryen usul Zen Burger’i ayrıca tavsiye ederim.
  • Vietnam mutfağı ve Fransız bistro dekorunu birleştiren Bo & Bun
  • Gece eğlencesi için piyasa müzikler çalan, etkileyici dekoru olan ve devasa diyebileceğim mekan olarak La Favela. Biz pek uzun kalmadık ama türünün kesinlikle çok iyi bir örneği.
  • Tek seanslık dalga sörfü denemek için Seminyak ve Kuta arasındaki başlangıç seviyesi için çok uygun olan sahilde pek çok sörf okulu var. Bizim tüm gezi boyunca gittiğimiz okul olan Bali Green Surf School’un Seminyak Beach’teki günlük derslerini deneyin örneğin. Ayrıca ufak bir hatırlatma olarak okyanusun bizim alışkın olduğumuz sakin denizlerden farklı olarak hem gelgit hem de dalga açısından çok hareketli olduğunu ve yüzmeye çok elverişli olmadığını söylemem gerek.

Bali’nin çeşitli yerlerinde görmeniz gerekenler:

  • Batılı turistlere uygun şekilde sunumuyla geleneksel Endonezya atıştırmalıkları için Bekal Dari Ibu.
  • Uzakdoğu ve ötesi diyarlarda eski kıtayı özleyenler için Fransız pastanesi Monsieur Spoon.
  • Uluwatu’da Single Fin (güneş tam batmaya yakın değil, 1-2 saat önceden gidin, yoksa bizim gibi ayakta kalırsınız ve gün batımında sörf yapanları parmak ucunda izlersiniz).
Single Fin’e güneş tam batmaya yakın değil, 1-2 saat önceden gidin, yoksa bizim gibi ayakta kalırsınız ve gün batımında sörf yapanları parmak ucunda izlersiniz.
  • Muhteşem bir manzara için uçurum kenarındaki Uluwatu tapınağı
  • Ubud’a yakın olan Pura Tirta Empul tapınağı

Canggu’da:

  • Canlı müzik, rahat ortam ve sörfü gençlik için Old Man’s
  • Gün batımında bira veya hindistan cevizi suyu içerken sörf yapanları izlemek için Batu Bolong sahilindeki Sandbar.
  • Batı ve Endonezya füzyonu yaklaşımını ortaya koyan Deus Ex Machina’nın Deus Café’si
Biz (mecburen) yaptık, siz yapmayın dediklerimiz
  • Ubud’daki fazla turistik aktivitelerinden Monkey Forest’ın girişinde de bol bol kavga eden, insanların üzerine tırmanan maymun var, bunun için para ödemeyin, hatta hiç gitmeyin.
  • Rice Terrace yani pirinç yetişen katman katman tarlalar. Görünüşü çok hoş ama Ubud’daki Tegallalang bir tarladan diğerine geçerken sizden “bağış” isteyen veya fotoğraf çektirip “eğitimlerine katkı” isteyenlerle dolu. Onun yerine Canggu’da araç veya motorla dolaşırken daha “sahici” şekilde ekilmiş tarlalar görebilirsiniz.
  • Tegenungan şelalesi — çok daha iyisi varmış.
  • Taksi ve motorlu taksiler en rahatsız edici “turist avcısı” aktivite. Gece vakti pazarlık yapsanız bile istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Kazıklanmamak için otelden taksimetre açacak bir taksi çağırtın, Maps’ten yolunuzu takip edin ve de dönüşte yürüyebileceğinizden emin olun.
Biz yapamadık, siz yapın / görün dediklerimiz
  • Ubud’da Bali Swing
  • Tanah Lot tapınağı
  • Ulun Danu Beratan Temple ve Bedugul gölü
  • Adanın kuzeyindeki Aling-Aling Şelalesi – Sambangan
  • Yine Kuzey’deki Batur Gölü ve Volkan – Ubud (gece çıkıp, gün doğumunu seyretmek için)
  • Mother Temple (Besakih)
  • Kuta ve Uluwatu arasında bulunan Jimbaran sahil bölgesinde balık pazarına gidip, civarındaki şık deniz ürünleri restoranlarından yemek yemek
  • Seminyak’ta piyasa eğlence mekanı Potato Head Beach Club
Hayatınızı kolaylaştırabilecek öneriler
  • Gitmeden bağışıklık sisteminizi güçlendirecek bir küre başlayıp ve orada devam edebilirsiniz. Aynı şekilde probiyotik kullanmaya başlayıp, orada da devam etmek iyi bir fikir.
  • Difteri-Tetanoz aşısı (Dt) olmakta fayda var (tercihen gitmeden 3-4 hafta önce yaptırın ki hem kolunuzdaki şiş tamamen insin, hem de bağışıklık sisteminizin zaten yorucu olacak yolculuktan önce toparlanmasına izin vermiş olun).
  • İstanbul’dan Bali’ye direkt uçuş yok. Biz gidişte Hong Kong’dan, dönüşteyse Jakarta’dan (Endonezya’nın başkenti) aktarmalı uçtuk. Jakarta aktarması çok sevimsiz ve karmaşıktı. İç hatlar terminalinden dış hatlarda THY’nin uçtuğu terminale otoyol trafiğine çıkan dolmuş-vari bir servisle geçtik. 2,5 saatten kısa bir aktarma süresi olan bir uçuş kalp krizi sebebi olabilir. Biz ayrıca yanımıza yalnızca birer sırt çantası ve kabin içi valiz alarak bu stresi nerdeyse sıfırladık.
  • Google Maps’in çevrimdışı harita özelliğinden yararlanıp, Bali adasının haritasını telefonunuza indirin.
Google Maps’in çevrimdışı harita özelliğinden yararlanıp, Bali adasının haritasını telefonunuza indirin.
  • Yanınıza USD almakta ve orada ufak ufak bozdurmakta fayda var (bir arkadaşım ayrıca USD banknotlarının 2006’dan eski olmaması gerektiğini söylemişti). Her gördüğünüz “Authorized Money Changer” tabelasına ve mağaza içindeki derme çatma para bozdurma “masa”larına aldanmayın.
  • Sivrisineklere karşı losyon, ilaç, tablet gibi şeyleri buradan götürmeyin ve oradan alın, buradakiler oradakilere sökmüyor.
  • Çok fazla sokak köpeği var ama adada kuduz yaygın olduğundan, sevimli gözükseler bile çok haşır neşir olmamakta fayda var.
  • Seminyak’ta sokaklar labirent gibi ve kuş uçuşu 2 adım olan yere gidebilmek bazen 10-15 dakika yürümek gerekiyor. Ve Google Maps’in geçiş gösterdiği yerden bazen çıkmaz, geçiş yok gibi gözüken yerden sokak çıkabiliyor. Yani Maps kullanın ama gece karanlığında bir yoldan ilk defa geçecekseniz temkinli olun.
  • Warung, yani lokal yeme-içme mekanlarında yememek iyi bir fikir olabilir. Adanın içme suyu kaynakları pek temiz olmadığı için turistlere yönelik mekanlarda şişelenmiş su kullanılıyor. Warung’larda ise yemeklerde kaynatılmış musluk suyu kullanılıyor olma ihtimali nedeniyle hassas sindirim sistemlerimiz oradaki bakterilere tahammül edemeyebilir (daha fazla detay için “Bali Belly” diye araştırabilirsiniz).

Dilerseniz buradan kendimiz için oluşturduğumuz Google Maps haritasına ulaşabilir ve işaretlediğimiz tüm yeme-içme-gezme noktalarına göz atabilirsiniz.

Darısı başınıza!

İlginizi çekebilir: Bali Adası hikayeleri: Yerleşme aşaması, okul seçimi ve yeni ev

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gözde Mimiko Türkkan: Gözde Mimiko Türkkan, fotoğraf, sanatçı kitabı, video gibi çeşitli medyumları kullanarak toplumsal olarak inşa edilmiş kimlikler ve cinsiyet rolleri üzerine çalışmalar üretir. Eserleri, 2010’da Londra’da Central Saint Martins’de güzel sanatlar bölümünde yüksek lisansını tamamladığından beri yurtiçi ve yurtdışında çalışmaları sergilenmektedir. Öte yandan 15 yıl kadar önce başladığı dövüş sporlarına olan ilgisini ve deneyimini paylaşmak için Muay Thai ve CrossFit temelli dersler verdi. Ayrıca İstanbul’un ilk amatör koşu gruplarından olan İstanbul Koşu Kuvvetleri’nin ve Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Derneği BoMoVu’nun kurucularından. Muay Thai haricinde partneriyle beraber hayatlarında düzenli yer edinmiş snowboard, dalga sörfü, CrossFit, koşu ve yoga gibi sporlar ve bedensel aktivitelerini @sync.riders hesabından paylaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale