X

Bali: Bir ruhun dönüşüm hikayesi

Otuz yaşımdan bugüne, yani son üç yılda dünyanın farklı bölgelerine birçok seyahat gerçekleştirdim. Yakın veya uzak yolculuklar olmasından da, çok farklı bir ülkede bulunmaktan da açıkça itiraf edeyim ki hiç korkmadım. Hatta tüm bu yolculuklarda öyle bir olasılıklar akışına bıraktım ki kendimi, bugün hatırladıkça içimi ısıtan ve yüzümü güldüren pek çok anıyı bu yapayalnız, korkusuz ve kocaman dünyada sadece bir nokta olduğum zamanlarda yaşadığımı görebiliyorum.

Fakat başlıktan da anlayacağınız üzere geçtiğimiz Eylül ayında öyle bir seyahat gerçekleştirdim ki, beni çok derinden etkiledi ve ancak bugün kaleme alabiliyorum (Yaklaşık üç ay geçmiş olacak bir türlü cesaret edemedim bu seyahati ve ertesinde hayatımda tetiklediklerini paylaşabilmeye).

Tamamen bir tesadüfler zinciri düşünün; 33. doğum gününüz yaklaşıyor, kesinlikle dünya haritasında Asya bölgesine gitmek istediğinizden eminsiniz, hatta o kadar eminsiniz ki başka yeri gözünün görmüyor. Hiç olmadığınız kadar arada kalıyorsunuz Sidney ve Katmandu arasında. Şimdi sorabilirsiniz; birbirinden bu kadar farklı iki yer nasıl aynı anda arada bırakabilir insanı? İşte bu nokta, bir bütünü oluşturan siyah ve beyazı kabullenmek gibi.

İlgili yazı:  Asya’nın mistik ışıklarının oluşturduğu muhteşem manzaralar

Bu durum yetmiyormuş gibi, yine tek başıma çıktığım bir seyahatte tam uçağa binmeden önce Sidney biletimi aldım ve ertesinde o derece farklı tesadüfler gerçekleşti ki, sanki tüm evren benim için oradaydı, attığım her adımda önüme çıkan tüm hizmetler ben bir şey yapmadan ‘upgrade (yükseltilmek)’ oldu. Uçuş biletimden başlayarak kaldığım odaya kadar ve hiçbir çaba sarf etmemiştim.

Bu bir işaret diye düşünmeye başladığım noktada, yine bambaşka bir tesadüfle okuduğum kuantum ile ilişkili bir eserde Sidney şehrinin ismi geçiyordu. Şimdi burada sorgulamak gereken nokta ‘kuantum’ ve ‘Sidney’ kavramlarının ne kadar ilişkili olabileceği. O satırı okuduğumda Avustralya için vizeye ihtiyacım olup olmayacağı konusu karşıma çıktı ki, birden kalakaldım. Yaptığım ilk araştırmada, bunun bugüne kadar o derece uzun düşünüp yine de hiç dikkat ayırmadığım bir ayrıntı olduğunu şaşkınlık içinde fark ettim. Bir nefes alıp vermek kadar geçen sürede acil vize başvurusu için gereken kişiler ile iletişime geçtim ve ne gerekiyorsa acil yapılmasını rica ettim. Hayatımda ilk defa vize ile ilişkili yetişememe cevabı aldım.

Tabi bu cevabı sindirmem zaman almadı değil ve öyle bir an oldu ki, ben Budapeşte’den döndüğüm an ilgili bilet ofisine gidip hiç düşünmeden Jakarta bileti ile değişiklik yapmak istediğimi paylaştım. Şimdi nasıl yani diyeceksiniz, hani Katmandu konuşuyorduk? Aslında bu, tamamiyle kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. Öyle bir güç vardı ki, beni Bali’ye ve daha sonra anlatacağım ‘o an’ tecrübelerine çağırıyordu.

Jakarta ve ertesinde Denpasar uçuşum ile başlayan o muhteşem yolculuğum, yaklaşık 48 saat süren uykusuzluğum, 12 saatlik uçuşumda o güne kadar okumaya bir türlü cesaret edemediğim sevgili Tuğçe Işınsu’nun ‘Mucizeleri Çağırmak’ kitabı ve bana eşlik eden birçok başka tesadüf. Bali macerası benim için bu doğum günümün sihirli olması adına açılan bir kapı, adeta evrende boyut değiştirmek gibi başlamıştı.

Bu yazı aslında Bali’yi anlatmak için yazıldı. Ben de merak edeceğiniz gibi balayı konsepti ile meşhur bu adada tek başıma ne aradığımı bilmiyordum. Muhteşem bir hava, sımsıcak bir iklim, dalgalarıyla meşhur okyanus ve son derece rahatlatıcı masaj bu soruya verilecek yanıt olabilirdi; ama bu yanıtların hepsi de çok sıradan olurdu.

Asıl Bali’yi, görebileceğim en önemli birkaç noktasını dolaşma şansı bulduğum gün anlamıştım. İlk olarak muhteşem kahve bahçeleri. Bali, tarım için muhteşem bir yer, Hollandalılar yıllarca Bali’de bulunmuşlar ve adanın tarımsallaştırılmasında büyük etkileri olmuş. En meşhur kahvesi ise ‘Luvak (Luwak)’ kahvesi, oldukça pahalı ve değerli olan bu kahve, yine aynı isimle anılan hayvanın bağırsaklarında öğütülerek çıkan kahve çekirdeklerinin temizlenmesi ve işlenmesi ile elde ediliyor. İşte ünü de bu elde edilmesi zor metodolojisinden geliyor. Adayı ziyaret edecek olan kişilerin mutlaka denemesini tavsiye ederim.

Bali’de spiritüel farkındalığınıza katkıda bulunacak muhteşem mimariye sahip birçok tapınak bulunuyor.
Bali’deki tapınaklar sizi spiritüel dünyaya çağırıyor

Daha sonraki önemli duraklar ise, spiritüel farkındalığınıza muhteşem etki edecek tapınaklar. Her birinin farklı bir enerji alanına sahip olduğunu anladıkça; kendi içinize bir yolculuk yaptığınızı, yolculuğun sadece adanın o kıvrılarak tırmanan ve uçsuz bucaksız muhteşem pirinç tarlası görüntülerinden ibaret olmadığını anlayabiliyorsunuz. Bu tapınaklardan derin bir ormanın en yüksek noktasında bulunan bir tanesini ziyaret ettiğimiz gün, çok önemli bir ibaret gününe denk geldi (Hindu inancına sahip Bali, büyük oranda müslüman olan Jakarta’dan (Endonezya’nın başkenti) Hinduizm konusunda etkilenmiştir). Tapınağın bazı bölümleri kapalıydı ve ibadet seansları devam etmekteydi. Henüz yolculuk yaptığımız araçtan indiğimizde, bu noktada üstümüzü tamamiyle örtecek kıyafetler giydirildik. Rehberim ile tüm gün yaptığım uzun yoga ve Hinduizm inancına ait muhteşem sohbet ertesinde, bir süre yalnız dolaşmamın daha iyi olacağını söyledi.

Daha ilk adımımı atmıştım ki, sanki bir ipe dokunur gibi, havadaki muhteşem titreşimlere dokunduğumu gördüm. Öyle adımlar atıyordum ki, sanki yer çekimi çok uzaklardaydı, ben ve varlığım dünya üzerinde olabileceğimiz en uç noktada ve dolabileceğimiz en muhteşem enerji ile dolmuştuk. O sırada karşıma çıkan beyaz sakallı bir keşiş, tam karşımda durarak sadece gözlerimin içine baktı, bir an için her şey durdu. Sonra yolumuza devam ettik ve ben bunun ertesinde ne kadar sürdüğünü hatırlamadığım bir süre boyunca sadece ağladım. Dünyanın bu noktasına geldiğim bu günde, bu tapınakta, bu tek günün bu saatinde, benimle bir kelime konuşmamış bir adamın sadece bakışı ile beni görebilmesi,  adeta bir kelebek gibi özgür bırakmıştı. Saatler sonra Pura Luhur Batukaru Tapınağı‘na veda edip, muhteşem mevcudiyetiyle tapınağı kendi haline bırakıyorduk.

Bali’nin en önemli geçim kaynağı: Pirinç
Pirinç, Bali’nin en önemli geçim kaynağı durumunda.

Bali sadece tapınaklarla bitmiyor, pirinç de çok önemli bir kaynak ve tarlalar ada boyunca muhteşem manzaralar oluşturuyor. Özellikle adanın iç yöresinde bulunan, Tabanan bölgesindeki Jatiluwih Pirinç Terası (Rice Terrace) mutlaka ziyaret etmeniz gereken noktalardan sadece bir tanesi. Çok farklı tip pirinçlerin yetiştiği bu coğrafyada pirincin adanın en önemli gelir kaynaklarından olması yanında, turizmin de can damarlarından biri diyebiliriz. Adanın daha derinlerinde ise muhteşem şelaleler, ormanlar ve dağ yolları insanı adeta büyülüyor. Yine ormanlık Singarja bölgesinin derinlerinde yer alan, ulaşımın zorlu olmasına rağmen ‘Burayı gördüğüme kesinlikle değdi’ diyeceğiniz İkiz Şelale Gitgit (Twin Waterfall Gitgit) hem dupduru suyunda yüzebileceğiniz hem de hayran kalacağınız bir diğer nokta. Doğası ile sizi kendine aşık edecek  adada; çok özel plajların yanında, gün batımını da muhteşem bir şekilde izleyebilirsiniz. Özellikle gün batımı izleyebileceğiniz noktalarda; güneş hep o yükseklikle, o pembelikte ve muhteşemlikte kalsın diye geçiriyorsunuz içinizden.

Bali aynı zamanda sörf ve yoga tutkunlarının da sıkça tercih ettiği bir nokta. Eğer dalgaların akışına kendinizi kaptırmaya hazırsanız özellikle Kuta bölgesini tercih edebilirsiniz. Yoga tutkunları içinse, adanın iç yöresinde bulunan Ubud kentini ve turistik güney bölgesine göre daha sakin olan kuzey bölgesinde yer alan okulları/kursları tavsiye edebilirim.

Bali’yi ziyaret edebileceğiniz en güzel aylar ise turistik sezon olan Temmuz, Ağutos ve Eylül ayları. Daha az yağmur aldığı bu dönem süresince, nispeten sıcaklığında daha düşük olduğu ay ise Eylül. Ada sakinleri ise, Eylül ayını ‘’Bali’nin en güzel ayı’’ olarak nitelendiriyorlar.

‘Dünyada ayak basılmamış toprak kalmasın’ diyen ve ‘Seyahat etmeye aşığım, öyleyse maceraya hazırım’  diyenler için Bali; önyargılarınızdan arınarak, sadece bir balayı adresi olmadığını her noktasında açıkça kanıtlayan, muhteşem tabiatı, güzel insanları, hareketli gece hayatı, dalıştan sörf ve raftinge, tırmanıştan yoga ve meditasyona kadar uzanan çok farklı aktivite seçenekleriyle ve unutamayacağınız günbatımları ile sizleri bekliyor.

Sadece gidiş yolculuğumda değil, bu muhteşem seyahat sonunda dönüş yolculuğumda da, ben sadece otururken beni bulan insanlar, o gün havalimanından geçen tesadüfler, beni Bali’ye getiren muhteşem bir planın hayata akışının parçalarıydı. Bugün, hayatıma adeta ‘Kader ağlarını örüyordu’ şeklinde gelen ve en önemli farkındalığını bana sunan bu son doğum günü hediyesi olması sebebiyle Bali’nin bendeki yeri her zaman apayrı olacak.

Eğer halen görmediyseniz Bali Adası, hikayenizi yazmanız için sizi bekliyor. Yepyeni maceralar sizinle olsun…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale