X

Bali: Bir ruhun dönüşüm hikayesi

Otuz yaşımdan bugüne, yani son üç yılda dünyanın farklı bölgelerine birçok seyahat gerçekleştirdim. Yakın veya uzak yolculuklar olmasından da, çok farklı bir ülkede bulunmaktan da açıkça itiraf edeyim ki hiç korkmadım. Hatta tüm bu yolculuklarda öyle bir olasılıklar akışına bıraktım ki kendimi, bugün hatırladıkça içimi ısıtan ve yüzümü güldüren pek çok anıyı bu yapayalnız, korkusuz ve kocaman dünyada sadece bir nokta olduğum zamanlarda yaşadığımı görebiliyorum.

Fakat başlıktan da anlayacağınız üzere geçtiğimiz Eylül ayında öyle bir seyahat gerçekleştirdim ki, beni çok derinden etkiledi ve ancak bugün kaleme alabiliyorum (Yaklaşık üç ay geçmiş olacak bir türlü cesaret edemedim bu seyahati ve ertesinde hayatımda tetiklediklerini paylaşabilmeye).

Tamamen bir tesadüfler zinciri düşünün; 33. doğum gününüz yaklaşıyor, kesinlikle dünya haritasında Asya bölgesine gitmek istediğinizden eminsiniz, hatta o kadar eminsiniz ki başka yeri gözünün görmüyor. Hiç olmadığınız kadar arada kalıyorsunuz Sidney ve Katmandu arasında. Şimdi sorabilirsiniz; birbirinden bu kadar farklı iki yer nasıl aynı anda arada bırakabilir insanı? İşte bu nokta, bir bütünü oluşturan siyah ve beyazı kabullenmek gibi.

İlgili yazı:  Asya’nın mistik ışıklarının oluşturduğu muhteşem manzaralar

Bu durum yetmiyormuş gibi, yine tek başıma çıktığım bir seyahatte tam uçağa binmeden önce Sidney biletimi aldım ve ertesinde o derece farklı tesadüfler gerçekleşti ki, sanki tüm evren benim için oradaydı, attığım her adımda önüme çıkan tüm hizmetler ben bir şey yapmadan ‘upgrade (yükseltilmek)’ oldu. Uçuş biletimden başlayarak kaldığım odaya kadar ve hiçbir çaba sarf etmemiştim.

Bu bir işaret diye düşünmeye başladığım noktada, yine bambaşka bir tesadüfle okuduğum kuantum ile ilişkili bir eserde Sidney şehrinin ismi geçiyordu. Şimdi burada sorgulamak gereken nokta ‘kuantum’ ve ‘Sidney’ kavramlarının ne kadar ilişkili olabileceği. O satırı okuduğumda Avustralya için vizeye ihtiyacım olup olmayacağı konusu karşıma çıktı ki, birden kalakaldım. Yaptığım ilk araştırmada, bunun bugüne kadar o derece uzun düşünüp yine de hiç dikkat ayırmadığım bir ayrıntı olduğunu şaşkınlık içinde fark ettim. Bir nefes alıp vermek kadar geçen sürede acil vize başvurusu için gereken kişiler ile iletişime geçtim ve ne gerekiyorsa acil yapılmasını rica ettim. Hayatımda ilk defa vize ile ilişkili yetişememe cevabı aldım.

Tabi bu cevabı sindirmem zaman almadı değil ve öyle bir an oldu ki, ben Budapeşte’den döndüğüm an ilgili bilet ofisine gidip hiç düşünmeden Jakarta bileti ile değişiklik yapmak istediğimi paylaştım. Şimdi nasıl yani diyeceksiniz, hani Katmandu konuşuyorduk? Aslında bu, tamamiyle kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. Öyle bir güç vardı ki, beni Bali’ye ve daha sonra anlatacağım ‘o an’ tecrübelerine çağırıyordu.

Jakarta ve ertesinde Denpasar uçuşum ile başlayan o muhteşem yolculuğum, yaklaşık 48 saat süren uykusuzluğum, 12 saatlik uçuşumda o güne kadar okumaya bir türlü cesaret edemediğim sevgili Tuğçe Işınsu’nun ‘Mucizeleri Çağırmak’ kitabı ve bana eşlik eden birçok başka tesadüf. Bali macerası benim için bu doğum günümün sihirli olması adına açılan bir kapı, adeta evrende boyut değiştirmek gibi başlamıştı.

Bu yazı aslında Bali’yi anlatmak için yazıldı. Ben de merak edeceğiniz gibi balayı konsepti ile meşhur bu adada tek başıma ne aradığımı bilmiyordum. Muhteşem bir hava, sımsıcak bir iklim, dalgalarıyla meşhur okyanus ve son derece rahatlatıcı masaj bu soruya verilecek yanıt olabilirdi; ama bu yanıtların hepsi de çok sıradan olurdu.

Asıl Bali’yi, görebileceğim en önemli birkaç noktasını dolaşma şansı bulduğum gün anlamıştım. İlk olarak muhteşem kahve bahçeleri. Bali, tarım için muhteşem bir yer, Hollandalılar yıllarca Bali’de bulunmuşlar ve adanın tarımsallaştırılmasında büyük etkileri olmuş. En meşhur kahvesi ise ‘Luvak (Luwak)’ kahvesi, oldukça pahalı ve değerli olan bu kahve, yine aynı isimle anılan hayvanın bağırsaklarında öğütülerek çıkan kahve çekirdeklerinin temizlenmesi ve işlenmesi ile elde ediliyor. İşte ünü de bu elde edilmesi zor metodolojisinden geliyor. Adayı ziyaret edecek olan kişilerin mutlaka denemesini tavsiye ederim.

Bali’de spiritüel farkındalığınıza katkıda bulunacak muhteşem mimariye sahip birçok tapınak bulunuyor.
Bali’deki tapınaklar sizi spiritüel dünyaya çağırıyor

Daha sonraki önemli duraklar ise, spiritüel farkındalığınıza muhteşem etki edecek tapınaklar. Her birinin farklı bir enerji alanına sahip olduğunu anladıkça; kendi içinize bir yolculuk yaptığınızı, yolculuğun sadece adanın o kıvrılarak tırmanan ve uçsuz bucaksız muhteşem pirinç tarlası görüntülerinden ibaret olmadığını anlayabiliyorsunuz. Bu tapınaklardan derin bir ormanın en yüksek noktasında bulunan bir tanesini ziyaret ettiğimiz gün, çok önemli bir ibaret gününe denk geldi (Hindu inancına sahip Bali, büyük oranda müslüman olan Jakarta’dan (Endonezya’nın başkenti) Hinduizm konusunda etkilenmiştir). Tapınağın bazı bölümleri kapalıydı ve ibadet seansları devam etmekteydi. Henüz yolculuk yaptığımız araçtan indiğimizde, bu noktada üstümüzü tamamiyle örtecek kıyafetler giydirildik. Rehberim ile tüm gün yaptığım uzun yoga ve Hinduizm inancına ait muhteşem sohbet ertesinde, bir süre yalnız dolaşmamın daha iyi olacağını söyledi.

Daha ilk adımımı atmıştım ki, sanki bir ipe dokunur gibi, havadaki muhteşem titreşimlere dokunduğumu gördüm. Öyle adımlar atıyordum ki, sanki yer çekimi çok uzaklardaydı, ben ve varlığım dünya üzerinde olabileceğimiz en uç noktada ve dolabileceğimiz en muhteşem enerji ile dolmuştuk. O sırada karşıma çıkan beyaz sakallı bir keşiş, tam karşımda durarak sadece gözlerimin içine baktı, bir an için her şey durdu. Sonra yolumuza devam ettik ve ben bunun ertesinde ne kadar sürdüğünü hatırlamadığım bir süre boyunca sadece ağladım. Dünyanın bu noktasına geldiğim bu günde, bu tapınakta, bu tek günün bu saatinde, benimle bir kelime konuşmamış bir adamın sadece bakışı ile beni görebilmesi,  adeta bir kelebek gibi özgür bırakmıştı. Saatler sonra Pura Luhur Batukaru Tapınağı‘na veda edip, muhteşem mevcudiyetiyle tapınağı kendi haline bırakıyorduk.

Bali’nin en önemli geçim kaynağı: Pirinç
Pirinç, Bali’nin en önemli geçim kaynağı durumunda.

Bali sadece tapınaklarla bitmiyor, pirinç de çok önemli bir kaynak ve tarlalar ada boyunca muhteşem manzaralar oluşturuyor. Özellikle adanın iç yöresinde bulunan, Tabanan bölgesindeki Jatiluwih Pirinç Terası (Rice Terrace) mutlaka ziyaret etmeniz gereken noktalardan sadece bir tanesi. Çok farklı tip pirinçlerin yetiştiği bu coğrafyada pirincin adanın en önemli gelir kaynaklarından olması yanında, turizmin de can damarlarından biri diyebiliriz. Adanın daha derinlerinde ise muhteşem şelaleler, ormanlar ve dağ yolları insanı adeta büyülüyor. Yine ormanlık Singarja bölgesinin derinlerinde yer alan, ulaşımın zorlu olmasına rağmen ‘Burayı gördüğüme kesinlikle değdi’ diyeceğiniz İkiz Şelale Gitgit (Twin Waterfall Gitgit) hem dupduru suyunda yüzebileceğiniz hem de hayran kalacağınız bir diğer nokta. Doğası ile sizi kendine aşık edecek  adada; çok özel plajların yanında, gün batımını da muhteşem bir şekilde izleyebilirsiniz. Özellikle gün batımı izleyebileceğiniz noktalarda; güneş hep o yükseklikle, o pembelikte ve muhteşemlikte kalsın diye geçiriyorsunuz içinizden.

Bali aynı zamanda sörf ve yoga tutkunlarının da sıkça tercih ettiği bir nokta. Eğer dalgaların akışına kendinizi kaptırmaya hazırsanız özellikle Kuta bölgesini tercih edebilirsiniz. Yoga tutkunları içinse, adanın iç yöresinde bulunan Ubud kentini ve turistik güney bölgesine göre daha sakin olan kuzey bölgesinde yer alan okulları/kursları tavsiye edebilirim.

Bali’yi ziyaret edebileceğiniz en güzel aylar ise turistik sezon olan Temmuz, Ağutos ve Eylül ayları. Daha az yağmur aldığı bu dönem süresince, nispeten sıcaklığında daha düşük olduğu ay ise Eylül. Ada sakinleri ise, Eylül ayını ‘’Bali’nin en güzel ayı’’ olarak nitelendiriyorlar.

‘Dünyada ayak basılmamış toprak kalmasın’ diyen ve ‘Seyahat etmeye aşığım, öyleyse maceraya hazırım’  diyenler için Bali; önyargılarınızdan arınarak, sadece bir balayı adresi olmadığını her noktasında açıkça kanıtlayan, muhteşem tabiatı, güzel insanları, hareketli gece hayatı, dalıştan sörf ve raftinge, tırmanıştan yoga ve meditasyona kadar uzanan çok farklı aktivite seçenekleriyle ve unutamayacağınız günbatımları ile sizleri bekliyor.

Sadece gidiş yolculuğumda değil, bu muhteşem seyahat sonunda dönüş yolculuğumda da, ben sadece otururken beni bulan insanlar, o gün havalimanından geçen tesadüfler, beni Bali’ye getiren muhteşem bir planın hayata akışının parçalarıydı. Bugün, hayatıma adeta ‘Kader ağlarını örüyordu’ şeklinde gelen ve en önemli farkındalığını bana sunan bu son doğum günü hediyesi olması sebebiyle Bali’nin bendeki yeri her zaman apayrı olacak.

Eğer halen görmediyseniz Bali Adası, hikayenizi yazmanız için sizi bekliyor. Yepyeni maceralar sizinle olsun…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale