X

Bali Adası hikayeleri: Yerleşme aşaması, okul seçimi ve yeni ev

Cennet Adası diye bilinen, Bali’deki pek de cennetlik olmayan ilk deneyimimizi geçen ay burada yazmıştım. Turistik bölgelerden uzaklaşıp, yerleşik yaşayan yabancıların ve adanın yerlilerinin içine karıştıkça deneyimlerimiz güzelleşti.

Bali’de eğitim ve okul tercihlerinde nelere dikkat etmeli?

Otelde kaldığımız hafta, Deniz için önceden bağlantı kurduğumuz, İngilizce eğitim veren birkaç okulu görmeye gittik. Kiralayacağımız evin lokasyonu okula göre belirleneceğinden, ilk halledilmesi gereken konu buydu.

Bali’de her bütçeye uygun birçok okul var. Yabancılar için seçenekler, uluslararası okullar ve İngilizce eğitim veren özel okullar olarak ikiye ayrılıyor. Devlet okullarında sadece yerel dil olan Bahasa Bali okutulduğundan, araştırmalarımıza dahil olmadı. Uluslararası okulların fiyatları, İstanbul’daki aynı düzey okullardan çok daha yukarılara çıkabiliyor. Özel okullar ise, yerel öğretmenlere, yabancı öğretmenlerden daha fazla yer verdiğinden fiyatları makul düzeyde tutabiliyorlar.

Bali’de her bütçeye uygun birçok okul var. Yabancılar için seçenekler, uluslararası okullar ve İngilizce eğitim veren özel okullar olarak ikiye ayrılıyor.

Ben öğretmenden çok öğrenciyle ilgilendiğim için Bali’de uluslararası okullara şöyle bir göz atmaktan öteye gitmedim. Deniz’den gözlemlediğim kadarıyla, bir çocuk arkadaşıyla hangi dilde anlaşıyorsa o dili rahatlıkla öğreniyor. Öğretmenin konuştuğu dil, “native” olup olmadığı daha geri planda kalıyor. Bali’de yerli halk ve çocuklar dahil herkes İngilizce biliyor. Bu nedenle benim asıl baktığım şey, Deniz’in Türkçe konuşan bir arkadaşla aynı sınıfta olmamasıydı. Bu arada, birçok ülkenin aksine burada yaşayan pek fazla Türk yok. Geleli 1 aydan fazla olmasına rağmen yaşadığımız bölgede bir Türk’e bile rastlamadık henüz.

Deniz’e, adanın en güneyinde Jimbaran yakınlarında, İngilizce ağırlıklı ama Endonezce ve Mandarin dersleri de olan, havuz ve bahçe etkinliklerine ağırlık veren bir okul bulduk sonunda. Bali’ye geleli 1 hafta olmamışken Deniz’in “anne okula hemen başlayabilir miyim?” diye sormasını iyi şans olarak değerlendirip, ev bakmak üzere, okulun kapısından çıktık ve caddenin karşısına geçtik. İki adım atmamıştık ki “Casa di Ungasan” yazısı gözüme çarptı… Hadi bir bakalım deyip, içeri girdik. İki oda bir salon evleri olan havuzlu bir site. Internet, haftada bir temizlik, su, her türlü bakım onarım dahil. Tolga’yla birbirimize bakıp “yok artık” dedik. Okulun karşısında bu şartlarda bir ev bulmuş olabilir miydik! Fiyat konuşmak üzere site yöneticisinin numarasını alıp, oradan da çıktık.

Bali’de konaklama

Bali’de her çeşit konaklama seçeneği mevcut ve yüzlercesi var. Bu nedenle en yoğun sezon olan Temmuz-Ağustos aylarında bile size uyan şartlarda evler, oteller ya da villallarda rahatlıkla boş yerler bulunuyor. Internet üzerinden önceden rezervasyon yapmaya hiç gerek yok aslında ama vardığımda çok yorgun olurum, otel arayamam derseniz 2 gün için bir yer ayarlayıp sonrasında başka bir yere geçmek daha mantıklı olabilir. Buraya geldikten sonra otel bulmak, hem lokasyon seçme hem kalınacak yerin şartlarını görme hem de pazarlık yapma açısından çok daha avantajlı.

Pazarlık yapma konusunu özellikle vurgulamak isterim. Bali’de restoranlar hariç her yerde pazarlık yapmak nerdeyse gerekli. Bunu turistik alışverişlerde öğrendiğimiz için, ev tutarken de denedik ve aylık 550 Usd olarak söylenen yeri 400 Usd’ye kiraladık. Ev, araba kiralama hatta okul bulma sürecimizde şunu öğrendim ki; Bali’de her zaman ucuzun ucuzu var. Aradığın şartlara ve bütçene uygun olduğunda uğraşmayabilirsin ama bil ki sıkı bir pazarlıkla fiyatlar inanılmaz derecede düşebiliyor. Çünkü adada turistlere ya da geçici olarak yerleşen yabancılara yönelik her şeyden, fazlaca seçenek var.

Otelde uykusuz geçirdiğimiz 6 geceden sonra, iki odası, iki bahçesi ve havuz manzarası olan yeni evimize taşındığımız gün ne kadar mutlu olduğumu tahmin edersiniz. Ancak Bali sürprizlerle dolu bir yer gerçekten. Eve eşyalarımızı yerleştirmeye başlamadan, banyoda bir kurbağa, salonda Brown Huntsman diye bilinen bence dünyanın en hızlı örümceği ve mutfaktaki kertenkele ailesiyle karşılaşınca bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Kertenkeleler hariç diğer hayvanları doğal ortamlarına gönderdikten sonra camlara sineklik bakalım dedik.

Bali’de restoranlar hariç her yerde pazarlık yapmak nerdeyse gerekli.

Kuzey ve iç kısımlar kadar olmasa da Bali’nin güneyinde de her yer yemyeşil. Doğal ortam böyle olunca da sinekler ve böceklerle yaşamaktan haz etmiyorsanız, önlem almak gerekiyor. Fakat bunun öyle kolay olmayacağını daha alışverişe çıkmadan önce, site yöneticisiyle konuşurken anladık. Biz de yaz aylarında, köşe başı markette bile bulunan cam sinekliği burada yok. Hatta bahsettiğiniz konuyu anlamıyorlar. Yaygın olan, yatağın tavanından aşağılara doğru uzayan tül cibinlikler.

Carrefour gibi büyük marketlerde en azından tül bulunur diye düşündük ve sineklik yerine, tül alıp kendimiz çerçeveye uygun hale getirelim dedik. Carrefour’da tül de satılmıyormuş ama biz görevliyle konuşurken, bir kadın yanımıza yaklaşıp “cam sinekliği arıyorsunuz sanırım” diyerek nerede bulabileceğimizi söyledi. Kadın Endonezya’lı ancak kocası Türk’müş ve kendi aramızda türkçe konuşmalarımızı duyup gelmiş. Bizim için büyük bir şanstı tabii. Tarif ettiği yere gittiğimizde cibinlik yapan bir dükkan bulduk. Fazlasıyla tül vardı tabii. Adamcağız neyse ki derdimizi anlayıp istediğimiz ölçülerde tül kesip verdi bize. Sonrasında raptiye alıp, çerçevelere monte etme işi Tolga’ya düştü. Bütün bu işleri aynı günde halledemedik tabii..

Bali gerçekten büyük bir ada. Jimbaran’dan Sunset Road üstünde olan Carrefour’a, oradan sineklikçiye gidip, raptiye için başka bir yere uğrayıp eve dönmek uzun zaman alıyor. Bir de trafik saatine kaldıysanız, “Waze” uygulamasını açıp, onun çizdiği rotalardan giderken ara sokaklardaki bozuk yollar iyice süreyi uzatıyor. Yine de Bali’de yaşamayı ya da burada uzun süreli bir tatil yapmayı düşünüyorsanız, “Waze” uygulamasını telefonunuza indirmenizi tavsiye ederim. Gerçekten yerel yönetimin unuttuğu yolları Waze biliyor.

İşinize yarayabilecek bilgiler
  • Sineklik: Cam sinekliğini uygun fiyata aldığımız yer, Sunset Point’teki Pizza Hut’ın bulunduğu köşeden sola dönülen cadde üzerinde. Pizza Hut’ın çapraz karşısı diyebilirim. “Waze”den Pizza Hut diye yazınca, birkaç bölge içinde “Sunset Point”i işaretleyin ve vardığınızda Pizza Hut’ın önündeki ışıklardan sola dönün. 3-4 metre gittikten sonra sağ tarafınızda bu dükkanı bulabilirsiniz.   
  • Karbonat: Yine hiçbir yerde bulamadığım ve benim için çok önemli bir temizlik malzemesi olan karbonatı, bir kaç bölgede bulunan organik ve doğal ürünlerin satıldığı Bali Buda’dan bulduk. Ayrıca Bali Buda’da başka yerlerde bulamayacağınız tahin, bitki çayları ve kuru bakliyat gibi ürünlerde var.
  • Araba kiralama: Bali’de genelde motorsiklet kullanmak revaçta. Ancak bizim gibi çocuklu aileler ya da Bali trafiğinde motorsiklet riskini göze alamayanlar arabayı tercih ediyor. Araba kiralama şirketleri günlük kiralamadan daha fazla kazandıkları için aylık vermeye çok hevesli değiller. Bu nedenle pazarlık limitiniz çok az bu sektörde. Bir de güvenilir bir şirket olması, herhangi bir kaza, hasar durumunda önemli. Bizim araştırmalarımızın sonucu en uygun fiyatlı ve güvenilir olduğuna kanaat getirdiğimiz Bali Kresna oldu. Sahibi Nyoman, çok sakin ve Hindu inancına sahip bir Balinese. Kendisini tavsiye ederim.

İlginizi çekebilir: Bali Adası hikayeleri: Gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve talihsizliklerimiz.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Azize Şahin: 2006 yılında, Osho’nun meditasyonlarıyla yoga ve meditasyon öğrenciliğim başladı. Bu yolculukta bir workshop için gittiğim Hindistan’da eğitmen olmaya karar verdim ve ilk hocalık eğitimimi, 2009 yılında Zeynep Aksoy’dan aldım. Eğitimden hemen sonra Cihangir Yoga’da dersler vermeye başladım. David Cornwell ile Meditasyon Eğitmenlik Eğitimi, Mindfulness, Svagito Liebermeister ile Danışmanlığın Zen Yolu, İnsanlarla Çalışmak, Travmaları İyileştirmek, Somatic Experiencing gibi dönüşüm sağlayıcı eğitimler aldım. Çeşitli eğitimler ve sertifika programlarıyla özellikle aktif meditasyonlar, mindfulness ve bedensel terapi alanında kendimi geliştirmeye devam ederken, akademik olarak Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji alanında yüksek lisans yapıyorum. 2006 yılından beri hem kendi deneyimlerim hem de birlikte çalıştığım insanlarda, farkındalık çalışmalarının şifayı beraberinde getirdiğine tanıklık ettim. Her türlü konuda, çözüm dışardan değil, içerden geliyordu ve yöntemler alışık olduğumuz gibi karmaşık değil çok basitti. Bu farkındalığım, hayatımın amacını belirlememi sağladı: “Meditasyon öğretmek ve her insanın kendi içindeki bilgeliği ortaya çıkarmakta bir rehber olabilmek.” Bu amaç çerçevesinde, kişisel dönüşüme meditatif bir bakış açısıyla bireysel terapiler ve nörobilim temelli farkındalık, odaklanma ve stres yönetimi konularında workshoplar ve kurumsal eğitimler veriyorum.

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.

“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz

İlgili Makale