Nisan 2014’te Fransa’dan çıktığımız yolumuzda şimdiye kadar 13 ülke gezdik. Şu anda Türkiye’den geçiyoruz. Esas macera bundan sonra başlıyor. Gerekli vize başvuruları, evrak işleri, eksik malzeme temini, sağlık kontrollerinden sonra Mart 2015’te tekrar yollara düşüp Asya, Okyanusya ve Güney Amerika’ya uzanacağız. 3 yıl daha yollardayız.
Nico’yla Ankara’da çalışırken tanıştık. Tanışmamızdan kısa bir süre sonra Türkiye’yi ve otostopla Gürcistan’ı gezdik. İş yoğunluğundan gezemiyorsak Ankara’ya gelen turistleri bazı internet siteleri (couchsurfing, warmshowers) aracılığıyla evimizde ağırlıyorduk. Evimizde ağırladığımız yabancı gezginlerin çoğu uzun yol bisikletçileriydi. Bisikletin farkını ve ayrıcalığını onlarla keşfettik.
İkimizin de, daha önce öğrenciyken ya da çalışırken yaptığımız kısa süreli seyahatlerin bize yetmediğinin farkındaydık. Bir ülkeye vardığımızda tarihi güzelliklerini mi gezsek, doğasında rahatlasak mı, kültürünü sindirebilmek için yerel insanlarla mı tanışsak bilemiyorduk. Bunların hepsi 2 haftalık tatillere sığmıyordu. Daha çok içine girmemiz gerektiğinin farkındaydık. Önümüze koyacağımız sınırları kendimizin belirlediğini biliyorduk ve biz de hiç sınır koymak istemedik ve dünyanın hepsini gezelim dedik. Ve bisikletle dünya yollarına düştük.
Maceramızı planladığımız proje aşaması 2 yılımızı aldı. Belki daha kısa sürebilirdi ama hem para biriktirmek, hem de evliliğimizin organizasyonuyla eş zamanlı olduğu için bu süreci mantıklı bir zamana yaymayı tercih ettik.
14 Nisan 2014’te Fransa’dan başladık pedallamaya. İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan’ı geçtik. 223 günde 8000 km pedalladık. 35 kilo makarna, 130 küsür ton balığı konservesi, bir o kadar mısır konservesi tükettik, 130 gece çadırda, 11 gece hostelde, geri kalan gecelerde ise arkadaşlarda ve konuk edildiğimiz evlerde kaldık, 1 kez otostop çektik, 1 kez otobüse bindik, sayısız dağ geçidinden geçtik.
İsviçre’nin doğası çok güzeldi, Sırbistan’ın insanları, Bosna Hersek’in tarihi, Fransa’nın yemek kültürü… İsviçre’de Interlaken, Hırvatistan’da Dubrovnik, Çek Cumhuriyeti’nde Cesky Krumlov, Fransa’da Moustiers Sainte Marie bizi en çok etkileyen yerlerdi.
Çadır, uyku tulumları, şişme matlar, tencere seti, ocak, bilgisayar, elektronik kitap, fotoğraf makinesi, kamera, yazlık ve kışlık kıyafetler, ayakkabı, sandalet, bisiklet tamiri için teknik malzemeler, ilk yardım çantası gibi 4 yıl boyunca her türlü iklim koşulunda lazım olabilecek eşyaları bisiklet çantalarımızda taşıyoruz.
Sık sorulan sorulardan biri; ‘Ama hep mi bisiklet üstündesiniz? Şehirlerden şehirlere geçmek için bisiklet kullanmıyorsunuzdur heralde?’ Hep bisiklet üstündeyiz yahu. 8 aylık maceramızda sadece 1 kere otobüse bindik ve 1 kere de tıra otostop çektik. Hatta kendimizce bir kural belirledik; eğer çok büyük bir engel çıkmazsa hiç uçak kullanmak istemiyoruz. Kıta geçişlerini kargo botlarıyla yapmak istiyoruz.
İsmimizi neden Frogs On Wheels olarak seçtik? Türkçe ya da Fransızca bir ismin birimize haksızlık olacağını düşünerek başından beri kullandığımız İngilizce dilinde bir isim olmasını tercih ettik. ‘Frogs On Wheels’ Türkçe’ye çevrildiğinde ‘Teker üstündeki kurbağalar’ demek oluyor. Kendimize kurbağa dememizin nedenleri var elbette. Kurbağa bacağı yiyen Fransızlar, 1600’lü yıllardan beri İngilizlerin alayları sonucu ‘kurbağa’ olarak anılırmış. Bense kocaman gözlerim yüzünden üniversiteden beri ‘Kermit’ ile özdeşleştirildim. İkimiz de bir şekilde kurbağa oluyoruz yani. Ayrıca bizi anlatan İngilizce bir söz var ‘If frogs had wheels, they wouldn’t bump their butts.’ Türkçesi ‘Eğer kurbağaların tekerleri olsaydı, popolarının üstüne zıplamazlardı’ olan bu sözün anlamı ise ‘İmkânsız şeyleri dilemek faydasızdır.’ Biz kurbağalara teker takarak, imkânsız görülen bisikletle dünya turunu sadece bir dilek, hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe çeviriyoruz. Yani hayallerimizde yaşamıyoruz, kurduğumuz hayali yaşıyoruz.
Facebook ve Twitter‘dan bize ‘Frogs on Wheels’ ismiyle ulaşılabilir. Ayrıca Türkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde paylaşım yaptığımız bir internet sitemizFacebook ve Twitter‘ var. Yazılarımızı, fotoğraflarımızı ve videolarımızı buradan paylaşıyoruz. Bize destek olmak isteyenler; Avrupa’dayken bağışta bulunarak yardım eden gönüllüler gibi internet sitemizdeki ‘Destek’ kısmında yer alan banka hesap numaramız aracılığıyla bize destek olabilirler. Ayrıca bizim çok sevdiğimiz bir ‘teşekkür’ yöntemimiz var. Bize destek olan bu güzel insanlara, eğer isterlerse tercih ettikleri bir ülkeden kartpostal yollayabiliyoruz. İçindeki güzel küçük notlarla tek taraflı mektup arkadaşı oluyoruz. Ayrıca sponsor arayışı içerisindeyiz. Bu konuda bizi yönlendirebilecek olanların yardımını da bekleriz.