Bakmak başka, görmek başkadır: Karşınızdakini görebiliyor musunuz?
Günümüz ilişkilerinde herkes anlaşılmamaktan şikayet ediyor!
Peki, siz karşınızdakini ne kadar görebiliyorsunuz?
Görebiliyor musunuz?
Onu kafanızdaki şekillere sokmadan olduğu gibi görebiliyor musunuz?
Yoksa kafanızdaki onu/onları kalıplara mı sokmaya çalışıyorsunuz?
Sevdiğinizin, eşinizin, arkadaşınızın, annenizin, babanızın gerçeğini görmeyi hiç istediniz mi?
Gerçeğini görmek ne biliyor musunuz?
Öznesi olmayan en hakiki görüş…
Görenin kendi kişisel penceresiyle görülene bakmayı bıraktığında “kalp görüşü” gerçekleşir.
Görmek istediğinizi değil de, karşınızdakinin hikayesini görüp değiştirmeye çalışmadan ona kucak açabildiniz mi?
Tüm acılarına, tüm yorgunluklarına, tüm dönüştürebildiklerine ve dönüştüremediklerine kucak açabildiniz mi?
Gerçekten biri size bir sorununu anlattığında, düzeltmeye çalışmadan dinleyen olabildiniz mi?
Karşınızdakinin sorununu çözmek yerine onun yanında sessizliğin kapsayıcılığını verebildiniz mi?
En gerçek, en dönüştüren, şifa veren kucaklanma ne biliyor musunuz?
Ne yaparsanız yapın ya da ne yapmazsanız yapmayın hep o kucağı alabilme hakkınız olduğunu bilmek, tüm karanlık hikayelerinizin, şu anın ışığının içinde kaybolmasına neden oluyor!
En gerçek dönüştürücü kucaklanma…
Yoluna saygı duyarak…
Hikayesini değiştirmeye çalışmayarak…
Gerçek bizim hoşumuza gitmese de onun yanında olabilmekte başlıyor!
Işık, karanlıkla savaşmıyor.
Işığın kapsayıcılığı karanlığı ışığa dahil ediyor!
Ve evet, burası iyileştiğimiz yer…
Sadece gerçeğimizin görülmesi ve kabul görmesi bizi iyileştiriyor.
Peki, bunu başkasına vermeye çalışmak yerine önce kendinize verebildiniz mi?
Kendinizde olmayanı paylaşamazsanız.
Bir olmadan iki olamayız…
İlginizi çekebilir: Tetiklenmelerinizin farkında mısınız: Sevgiye dair kodlarınız nerede belirleniyor?