X

Bağırsak sağlığı ve anksiyete arasındaki ilişki

Hepimiz zaman zaman yaşamımızda endişe, kaygı ya da anksiyete olarak bilinen olumsuz duygularla karşı karşıya kalabiliyoruz. Henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşme ihtimali olduğunu düşündüğümüz tehdit edici unsurlar zihnimizde kaygının belirmesine neden olabiliyor. Kaygı ya da anksiyete, zihnimizde olduğu kadar bedenlerimizde de kendini hissettirebiliyor. Anksiyetenin fiziksel semptomları kişiden kişiye değişiklik gösterse de en yaygın etkileri mide ağırısı, bulantı, kusma, ishal, kabızlık gibi mide-bağırsak hareketleriyle kendini belli edebiliyor. Araştırmalar, bağırsak sağlığının kaygı semptomları ile arasındaki yakın ilişkiyi ortaya çıkarıyor. Araştırmalara göre bağırsaklarımız beynimizle doğrudan bağlantılı olduğu için çeşitli şekillerde iletişim kurarak sahip olduğumuz endişeli düşünceler bağırsak sağlığımızı tehdit edebiliyor. Peki, bağırsak sağlığı, kaygı ve beyin arasındaki ilişki nasıl açıklanıyor?

Bağırsaklar ve beyin nasıl bağlantılıdır?

Beynimiz ve merkezi sinir sistemimiz vücudumuzun çoğunu kontrol eder. Ancak, bağırsaklarımızın enterik sinir sistemi adı verilen kendi beyinleri vardır. Enterik sinir sistemi, beyin dışındaki en büyük sinir hücresi topluluğudur ve beyne fiziksel olarak da bağlı olduğu için onunla kolayca iletişim kurabilir. Bu ilişki iki yönlüdür: Beynimizde olan her şey bağırsaklarımızı etkileyebilir veya bağırsaklarımızda olup bitenler beynimizi etkileyebilir.  Bu iletişimdeki kilit rolü bağırsak mikrobiyomu üstlenir.

Bağırsak-beyin bağlantısında en önemli oyuncu: Mikrobiyom

Bağırsak mikrobiyomu, bağırsaklarımızda yaşayan bakteri ve diğer mikropların toplamıdır. Kişiye özeldir (yani hepimizin mikrobiyomu farklıdır) ve sağlığımız üzerinde doğrudan etkili bir role sahiptir. Bağırsak mikrobiyomunun bağırsaklar ve beyin arasındaki iletişimi etkilemesinin üç ana yolu vardır:

  • Bağırsaklar, vücudun bağışıklık hücrelerinin üçte ikisini içerir. Bu hücreler hastalığa neden olan mikroplarla savaşır; mikrobiyomlar, bağırsak bakterileri tehlikeli mikroplara saldırmadan önce beyne sinyal gönderir.
  • Bağırsaklar, vagus siniri ile doğrudan beyne bağlıdır. Bu yolla, bağırsak mikrobiyomu tarafından üretilen maddeler beyin fonksiyonlarını etki eder.
  • Enterik sinir sistemi, beyin işlevini ve ruh halini etkileyen serotonin, kortizol, endorfin gibi hormonları ve nörotransmitterleri serbest bırakır ve bunlara yanıt verir. Mikrobiyomdaki değişiklikler bu kimyasal habercilerin üretiminde rol oynar.

Bağırsaklar ve beyin arasında kurulan bu iletişim yolları sayesinde, iyi, güzel, mutlu düşünceler bağırsak sağlığını olumlu yönde etkileyeceği gibi; endişe, kaygı gibi olumsuz duygular içeren düşünceler de bağırsakların iyi oluşunu tehdit edebilir.

Bağırsak sağlığı kaygıyı, kaygı bağırsak sağlığını nasıl etkiler?

Anksiyete yaşayan birçok kişinin aşina olduğu gibi, kaygı, genellikle hasta hissetmek, hassas bir mideye sahip olmak, kabızlık veya ishal gibi bağırsak sorunları yaşamak, hatta irritabl bağırsak sendromu gibi devam eden daha ciddi olumsuz durumlarla yakından ilgilidir. Birçok araştırma, anksiyete seviyesinin yükselmesi ile kişinin daha şiddetli bağırsak sorunları ile karşı karşıya kaldığına dikkat çekmektedir. Bunun sebebi bağırsak-beyin arasındaki bağlantıyı sağlayan mikrobiyomların her şeyi iletmesinden kaynaklıdır. Bağırsaklarınızın ve beyninizin birbirine gönderdiği mesajları etkileyen mikrobiyomlar, bu çift yönlü iletişimin en kritik parçasıdır.

Diğer yandan, bağırsak-beyin iletişim kanalları boyunca hareket eden bazı ana hormonlar vardır. Bu hormonlar kan akışını, sindirim sürecini, besin emilimini, bağışıklık sisteminin bağırsak yönlerini ve mikrobiyomu yani doğal bağırsak bakterilerini düzenlerler. Birçoğuna aşina olduğumuz bağırsak-beyin arasında dalgalanan bu hormonlar ‘adrenalin, kortizol, serotonin, dopamin’dir:

  • Adrenalin: Stres, heyecan veya tehdit zamanlarında üretilen adrenalin, aynı zamanda “savaş ya da kaç” hormonu olarak bilinir. Normal şartlar altında adrenalin hormonu gerekli ve faydalıdır, çünkü vücudu harekete geçirir ve tehlikeyi düşünmek zorunda kalmadan kaçmaya yardımcı olabilir. Ancak uzun süreli, kalıcı adrenalin dalgalanmaları sağlığımızı tehlikeye atabilir. Uzun süreli adrenalin salgılanması, kaygı düzeyini artırır, mide ve bağırsak kaslarını gevşetir ve kan akışını azaltır. Bu süreç, sindirimin gerçekleşmesini yavaşlatır ve hatta durdurur.
  • Kortizol: Bu stres hormonu beynin glikoz kullanımını artırır. Acil eyleme odaklanabilmesi için beynin gereksiz işlevlerini keser. Tehlikeden kaçmak gerektiğinde bu durum önemlidir, ayrıca sabah uyanıp gün boyu hareket edecek enerjiyi bulmamıza da yardımcı olabilir. Ancak, aşırı kortizol üretimi kaygı ve sindirim sorunlarını artıran iltihaplanmaya yol açar. Daha ciddi boyutlarında ise “bağırsak geçirgenliği” olarak bilinen hastalığa da neden olabilir.
  • Serotonin: Bağırsak, vücudumuzdaki serotoninin yaklaşık yüzde 95’ini üretir. Mutluluk hormonu olarak tanıdığımız serotonin hakkındaki bu gerçek, tek başına bile bağırsaklarımızın, beynimizin ve ruh halimizin entegrasyonuna daha fazla dikkat etmemiz için yeterlidir. Çünkü, serotonin, beynin “iyi ruh hali” kimyasalıdır. Düşük seviyelere sahip olmak depresyon ve kaygıya neden olabilir. Öte yandan, serotoninin sindirimdeki rolü, dengeli bağırsak fonksiyonunu korumaktır. Serotonin seviyeleri, sindirim bozukluklarını doğrudan etkileyerek ishal ya da kabızlık gibi rahatsızlık veren bağırsak hareketlerine neden olabilir.
  • Dopamin: Davranışlara yön veren “ödül” kimyasalı olarak bilinen dopamin; ruh halimizi, duygularımızı ve strese karşı verdiğimiz tepkileri doğrudan etkiler. Düşük dopamin seviyeleri depresyona neden olabilir, yüksek seviyeler ise kaygıyı şiddetlendirebilir. Öte yandan, dengesiz dopamin seviyeleri sindirim süreçlerini de bozabildiğinden bağırsak sağlığı için kritik önem taşır. Tıpkı serotonin gibi dopamin da ruh halinin iyi oluş dengesini korumakta önemli rol oynar.

Görünen o ki, bağırsaklarımız ile beynimiz arasında sandığımızdan çok daha yakın ve karmaşık bir ilişki var. Yapılan birçok araştırma aradaki bu ilişkiyi ve ilişkinin çift yönlü olduğunu ortaya çıkarmakta.

Yürütülen bir araştırmada ortaya çıkan ilginç sonuçlar mutlu bağırsaklar ile anksiyetesiz bir yaşamın mümkün olduğuna dikkat çekmekte. Araştırmada, kaygı yaşamayan insanlardan kaygılı kişilere bağırsak mikroplarının nakledilmesinin ardından ortaya çıkan sonuç: Kısa vadede alıcıların kaygı semptomlarının azalması.

Üstelik, aynı sonuç tam tersi durum için de geçerli. Yani, anksiyetesi olmayan kişilere, anksiyetesi olan kişilerden alınan bağırsak bakteri örneklerinin verilmesi, anksiyete semptomlarına yol açmakta.

Bağırsak sağlığı üzerine yapılan daha birçok araştırma, benzer sonuçları gözler önüne sermekte. Hemen hemen hepsinde bağırsak ile anksiyete arasındaki güçlü ilişki fark edilmeye değer.

Bağırsak sağlığını iyileştirmeye ve kaygıyı azaltmaya yardımcı alışkanlıklar

Bağırsak sağlığı dendiğinde çoğumuzun aklına yeme-içme gelse de bu kadarla sınırlı değil. Elbette ki mutlu bağırsaklar ve dolayısıyla düşük anksiyete için dengeli ve sağlıklı beslenmek, bol lifli gıdalara yönelmek, yeteri kadar su içmek ve probiyotiklere önem vermek şart. Ancak, yeme-içmeyle ilgili olmayan alışkanlıklarla da bağırsakları ve iyi oluş halini desteklemek mümkün:

Mantralar ve mudralar: Sihirli cümleler olarak tabir edebileceğimiz mantraları olumlu düşünceleri yaşamanıza çekmek, kaygılarınızı artıran olumsuzlukları hayatınızdan uzaklaştırmak için kullanabilirsiniz. Diğer yandan stresi azaltmanıza, kaygıyı düşürmenize yardımcı olacak, vücudunuztaki akışı dengeleyecek parmak hareketlerini kapsayan mudralardan da destek alabilirsiniz. Yaşamınızı iyileştirmenize yardımcı olacak mantralar için ‘Bakış açınızı değiştirerek yönünüzü mutluluğa çevirecek 20 mantra‘ yazımıza, mudralar için ‘Meditasyonlarınızın kalitesini yükseltmek “elinizde”: Mudraları keşfedinBakış açınızı değiştirerek yönünüzü mutluluğa çevirecek 20 mantra‘‘ yazımıza göz atabilirsiniz.

Yoga, egzersiz: Hem fiziksel hem zihinsel rahatlama sağlayan, bütüncül iyileşmeyi destekleyen çeşitli egzersizleri ve yoga pozlarınızı günlük rutinlerinize dahil ederek bağırsaklarınızı ve beyninizdeki düşünceleri çok mutlu edebilirsiniz. Dilerseniz ‘Stres ile yoga ve mindfulness çalışmalarıyla mücadele edin‘ yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Nefes çalışmaları, meditasyon, mindfulness: Vücudunuz yüksek bir kaygı durumundayken, kesik kesik nefes alma, artan kalp atış hızı, baş dönmesi veya konsantrasyon güçlüğü yaşayabilirsiniz. Derin nefes almak, bu stres tepkilerini yatıştırabilir. Şimdiki zamana ayak uydurmanıza yardımcı olmak için nefes çalışmaları, şu ana odaklanmanızı destekleyecek mindfulness ve meditasyon teknikleri ile düşüncelerini yönlendirebilir, kaygı seviyenizi azaltarak bağırsak sağlığınızı destekleyebilirsiniz. Dilerseniz bu konuda ‘Nefes egzersizleri: Rahatlatan ve enerji veren 8 farklı nefes tekniği‘ yazımızdan da destek alabilirsiniz.

Terapi: Anksiyete ile başa çıkmakta zorlanıyorsanız bu konuda profesyonel bir destek almanız fayda sağlayabilir. Yaşamınızdaki stresi, kaygıyı, depresyon semptomlarını, kısaca olumsuz duygu ve düşünceleri, bağırsak sağlığınız da başta olmak üzere bütüncül sağlığınızı tehdit eden inançlarınızı, fikirlerinizi dönüştürmek için psikoloji alanında uzman birinden görüş alabilir, düzenli terapiye başlayabilirsiniz.

Kaynak: lifehack, healthline, webmd, health.harvard

İlginizi çekebilir: Bağırsaklarınıza iyi bakın: Dikkat etmeniz gereken 3 altın kural

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı: #KendineZamanAyır

Meme kanserinin kadınlar arasında en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunu biliyor musunuz? Her yıl dünya genelinde milyonlarca kadın, meme kanseri ile mücadele ediyor ve bu mücadeleyi kazanabilmek için erken tanı, en önemli adım olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyada her sene Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı olarak çeşitli organizasyonlar, eğitimler, etkinlikler çerçevesinde düzenleniyor ve bu sayede başta kadınlarda olmak üzere toplumun her kesiminde meme kanserine dair farkındalık yaratmak amaçlanıyor.



Meme kanserinde erken teşhis, hayat kurtarır

Yüksek oranda kadınlarda görülmesinin yanı sıra erkeklerde de görülebilen meme kanseri, memedeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesiyle ortaya çıkıyor. Erken evre olarak bilinen 1. evreden başlayarak kanser, ileri evreler olan 3. ve 4. evreye kadar ilerleyebiliyor. Son evrelere doğru kanser, memeden hariç vücudun uzaktaki diğer organlarına da yayıldığından bu evrede yapılabilecek olan tek şeyin, kanserin ilerleme hızını yavaşlatmak olduğu biliniyor. Ancak, kanserin ilk evrelerde teşhis edilmesi, tedavinin başarı şansını önemli ölçüde artırıyor; bu nedenle erken tanı hayati öneme sahip.

Araştırmalar, vakalar ve uzman görüşleri gösteriyor ki; meme kanseri, ne kadar erken tespit edilirse, tedaviye yanıt o kadar iyi oluyor. Dolayısıyla Meme Kanseri Farkındalık Ayı, bireyleri meme kanseri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya yönlendirdiği ve erken teşhisin önemini vurguladığı için hem bu mücadeleyi veren kişiler hem de risk grubundaki diğer herkes için hayat kurtarıcı bir role sahip.

Peki, meme kanserinin risk faktörleri neler, fark edilebilir belirtileri var mı, erken tanı ne denli önemli, bireysel olarak birtakım adımlar atılması mümkün mü? Şöyle ki; genetik, yaşam tarzı, yaş, obezite, çeşitli rahatsızlıklar gibi değişkenler, ne yazık ki meme kanseri açısından risk faktörleri olarak değerlendiriliyor, ancak herkes için her bir faktör, risk oluşturmak zorunda değil. Dolayısıyla doğru bir yaklaşım benimsemek açısından uzman kontrollerinin önemi çok büyük.

Özellikle 30’lu yaşlardan itibaren düzenli olarak doktor kontrollerine gitmek, meme muayenesi yaptırmak ve meme ultrasonu çektirmek, meme kanserinin erken teşhis edilmesinde kritik rol sahibi. 40 yaş üstü kadınların mamografi çektirmesi de yine çok önemli. Çünkü, meme kanseri, birtakım ilk belirtilere sahip olsa da her zaman belirtilerle kendini göstermeyebilir. Öte yandan, memede şişlik veya kitle hissetme gibi her belirti de kanserin olduğu anlamına gelmeyebilir. Bu nedenle en doğru tanı ve teşhis için bir uzman kontrolünde ilerlemek her zaman en sağlıklısı.

Meme kanserinin ilk belirtilerini, risk faktörlerini, evrelerini, tanı yöntemlerini ve meme kanserine dair merak ettiğiniz daha pek çok konuyu Amerikan Hastanesi’nin web sitesinden detaylı bir şekilde okuyabilir, hem kendiniz hem de sevdikleriniz için bu konuda kapsamlı bilgi sahibi olabilirsiniz. Diğer yandan riski en aza düşürmek ve erken tanı ve tedavi şansını artırmak için sağlığınızın kontrolünü hemen elinize alabilir; kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrenebilirsiniz. Bunun için ilk yapmanız gereken; kendinize zaman ayırmak.



Hayat kurtaran bir çağrı: #KendineZamanAyır

Amerikan Hastanesi, Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda #KendineZamanAyır diyerek farkındalık yaratan bir çağrıda bulunuyor. Günümüzün yoğun temposunda, çoğu zaman kendimize zaman ayırmayı ihmal ediyoruz; oysa ki sağlığımız söz konusu olduğunda atmamız gereken en önemli adım, kendimizi dinlemek, bedenimizdeki değişiklikleri fark etmek. Kendimize ayırdığımız bu zamanlarda ayda 1 kez yapacağımız kendi kendine meme muayenesi ve yılda 1 kez düzenli doktor kontrolü ile sağlığımız için büyük bir fark yaratabiliriz.

Siz de sağlığınızı korumak için sadece Ekim ayında değil, her ay düzenli olarak kendinize ayırdığınız zamanda meme muayenenizi yapabilir, yılda 1 kez doktor kontrolüne giderek ileride karşılaşabileceğiniz olası sağlık sorunlarını önleyebilirsiniz. Kendi kendine meme muayenesi nasıl yapılır, öğrenmek içinse yine Amerikan Hastanesi’nin web sitesini ziyaret edebilir veya aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Unutmayın; erken teşhis hayat kurtarır. Kendinize değer verin, kendinize zaman ayırın.

*Bu yazı Amerikan Hastanesi katkılarıyla hazırlanmıştır.





Saç kurutma ve şekillendirmede devrim yaratan bir yenilik: Dyson Supersonic Nural™

Teknolojinin hayatımızın her alanına dokunduğu yadsınamaz bir gerçek. Gelişen teknoloji, varlığını yaşamın her köşesinde hissettirmeye devam ederken gün geçtikçe işlerimizi daha da konforlu hale getiriyor. Anahtarsız çalışan arabalar, uzaktan kontrol edilebilen beyaz eşyalar, kapağını açmadan içini aydınlatan buzdolapları ve daha nicesi ile günlük işlerimizi çok daha hızlı ve pratik şekilde halledebiliyoruz. Peki ya daha fazlası olsa? Bu gelişen teknoloji yaşamlarımızı kolaylaştırmakla kalmayıp bizi daha iyi tanısa, kişisel tercihlerimizi daha iyi yansıtsa? Tıpkı sıkça gittiğimiz restoranda daha sipariş vermeden favori yemeğimizin hazırlanmaya başlaması ya da kuaförümüzün bize en çok yakışan saç kesimini hatırlaması gibi… İşte hem gelişen teknolojiyi kullanan hem de tercihlerimizi çok iyi tanıyan çığır açıcı akıllı bir saç kurutma makinesi artık bizimle: Dyson Supersonic Nural™.



Dyson’ın en akıllı saç kurutma makinesi Dyson Supersonic Nural™, aynı zamanda Dyson’ın en yeni şekillendirme teknolojisine sahip. Akıllı sensörleri sayesinde ısıyı ve hava akımını otomatik ayarlayan, saç derisini koruyan, ısı hasarını önleyen ve saç parlaklığını artıran, tüm bunları aşırı ısı olmadan yapabilen ve hızlı kurutma sağlayan Dyson Supersonic Nural™, saç bakım rutinlerinin yeni vazgeçilmezi olmaya aday. Üstelik uzun-kısa, kıvırcık düz, hiç fark etmez, her saç tipinin favorisi olacak. Bu kişiselleştirilmiş teknolojiyi kullanmanın saçlarınıza ve hayatınıza nasıl katkı sağlayacağını merak ediyorsanız, işte bilmeniz gerekenler:

Akıllı sensörler sayesinde saçınızı ve saç derinizi korur

Günlük saç bakım rutinimizde, en sık kullandığımız yardımcılardan biri şüphesiz ki saç kurutma makineleri. Ancak her gün -hatta bazen günde birkaç kez- yüksek ısıya maruz kalan saçların yıpranması kaçınılmaz. Aşırı ısı, sadece saçlarınıza değil saç derisine de zarar verir, saç tellerini yıpratarak saçın doğal parlaklığını kaybetmesine neden olur. Dyson Supersonic Nural™ akıllı sensörleri sayesinde saç derisine ve saç tellerine zarar vermeyen bir bakım sunuyor.

Kapsül aydınlatması, hava akımının sıcaklığını göstererek; mevcut ısı ayarını fark etmeniz için soğuk maviden canlı kırmızıya renk değiştiriyor. Saç derisi koruma modu aktifleştirildiğinde, Time of Flight sensörünü kullanarak mesafeyi ölçüyor ve ısıyı otomatik olarak ayarlıyor. Yani, saçınıza yaklaştıkça ısıyı düşürüyor. Bu sayede nem dengesini koruyarak saç direncini artırıyor ve saçın doğal parlaklığını ve rengini koruyor. Size de her zaman harika görünen saçlarla hazırlanıp evden çıkmak kalıyor.

Duraklatma algılama özelliği ile siz durduğunuzda makineniz de durur

Şüphesiz ki çoğumuzun günlük rutininde pek çok duraklama anı var. Sabah evden çıkmak için hazırlanırken birden çalan bir telefon, yemek yaparken diğer odadan seslenen çocuklar, dizinin en heyecanlı yerinde kesilen elektrik… Hayatın içinden daha pek çok örnek verilebilir. Ve bir şekilde bu anlar hayatın doğal akışında yerini bulur geçer. Peki ya saç kurutma makinemiz de bizimle aynı anda duraklayıp, ritmimizi anlayarak aynı anda hareket etse nasıl olurdu?



İşte Dyson Supersonic Nural™ tam da bunu yapıyor. Duraklatma algılama özelliği sayesinde makineyi kullanmayı bırakıp bir yere koyduğunuzda, hareket algılayıcı ivmeölçer ile durumu fark ediyor. Ve otomatik olarak ısıtıcıyı devre dışı bırakıp, hava akımını ve gürültüyü azaltıyor. Keşke etrafımızdaki herkes ve her şey, Dyson Supersonic Nural™ gibi bizi anlasa ve ayak uydursa… Hayatın ritmini böyle yakalamak çok daha kolay olmaz mıydı?

Kısacası, saçı kurutmak ve şekillendirmek artık çok daha kolay; Dyson Supersonic Nural™ çok hızlı, çok akıllı. Siz de saçlarınıza hak ettiği değeri sunmak istiyorsanız saç bakımını, en akıllı teknoloji ile buluşturan Dyson Supersonic Nural™ ile tanışmak için hemen tıklayın.

*Bu yazı Dyson katkılarıyla hazırlanmıştır.





“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz





İlgili Makale