Bağımlılıklarımız ne anlatıyor: Bağımlılığın altında yatan nedeni keşfedin
İnsanoğlu bağ kurmadan derinlikli yaşayamaz. Doğası gereği bitkiyle, sahiplendiği hayvanla ve ilişki halinde olduğu ötekiler ile bağlar kurarak yaşamını zenginleştirir. Bağ kurmadan yaşadığımız hayatlar, derinliksiz ilişkiler, aslında kendimizi içinde yalnızlığa mahkum ettiğimiz cansız hayatlara dönüşür.
Ancak kişi, hayatındaki tek bir bağı yaşamının merkezi haline getirip ona fazlaca yatırım yapabilir. Bu durumda bağlar artık bağımlılığa dönüşüp yaşamınızı garanti noktasından yaşama amacına hizmet eder aslında.
Yani örnek vermek gerekirse, partneriniz için yapmayı göze alamadığınız hiçbir şey yok. Yapmayı istediğiniz her şeyde o da olsun istiyorsunuz ya da görüşme zamanınız daha önce arkadaşınızla yaptığınız bir plana denk geliyorsa, arkadaşlarla yapılan planı iptal etmek geliyor içinizden gibi, belki de çocuğunuzu hayatınızın tam merkezine koymuşsunuz.
Kendinize ya da sosyal çevrenize bile vakit ayırmak içinizden gelmiyor. Uyku ve beslenme zamanları değişecek diye gün içindeki sıradan işlerinizi bile ona göre ayarlamışsınız. Tüm gün birlikte vakit geçirip oynamak, hatta beraber uyuyakalmak bile sizin için günlük rutin haline gelmiş, öyle ki partnerinize bile zaman ayıramıyorsunuz. Başka hiçbir şey düşünecek, hiçbir şey ile ilgilenecek vaktiniz kalmamış. Bu size iyi de geliyordur aynı zamanda.
Her şey bağımlılığa dönüşebilir, illa madde ve alkol gibi klişe olan, toplum tarafından hoş karşılanmayan şeyler olması gerekmiyor. Örneğin çalışmak, toplumun yücelttiği bu davranış da işkoliklik ucunda aslında bağımlılığa dönüşmüş bir şekliyle çıkabilir karşımıza. Alışveriş yapmak; kendimize almayacağımıza dair verdiğimiz sözler yeni bir ayakkabıyı görmenizle son bulur.
Yine aynı şekilde yemeyeceğimize söz verdiğimiz o tatlı öyle bir zamanımızda bize göz kırpar ki iki porsiyon yeriz bir anda. Bu ara çok duyduğum bir tür; fazla televizyon izleme. Akşam eve geldiğimizde saatlerce boş boş ekrana bakıp sezon sezon dizi izleme gibi mesela. Ya da yemekten sonra çoluk çocuk yatınca içilen alkol ya da keyif almak için yaptığımızı düşünüp de aldığımız maddeler de aslında birer bağımlılıktır. Süregelen bir hal alıyorsa hayatımızda…
Bu örneklerin ardından sorulabilecek en güzel soru “Kendimize bunu yaparken aslında neden kaçıyoruz?” Ya da “Ne ile yüzleşmek istemiyoruz da kendimize bir kalkan oluşturduk?” Belki de arkasında saklandığımız, sığındığımız bir tür duvar…
Çok çalışarak, fazla mesai saatlerine kalarak yalnızlığımızdan kaçıyoruz belki. Fazla alışveriş yaparak, durmadan satın alarak hayatımızdaki bir boşluğu doldurmaya çalışıyoruz belki. İlişkimizde partnerimize bağımlı hale gelerek onu garantilemeye çalışıyoruz belki. Garantiler aşkı tekdüze kılar ve canlılığı öldürür.
Sadece çocuğumuz üzerinden hayatla bağ kurarak başkaları ile derinlikli ilişkiler kurmanın getireceği sorumluluktan, kaybetme ihtimalinden ya da zarar görebilme olasılığından korunmaya çalışıyoruz belki. Kendimize ayıracak zaman bırakmayarak. Ya da kendimizi anne-baba olarak çocuğumuza adayıp bir yönümüzle de olsa iyi olduğumuzu hissetmek istiyoruz belki. Çünkü o kadar eksik olduğumuzu düşündük ki o doğana kadar…
Akşam olup da evi bir sessizlik kapladığında, kişiyi bekleyen kendisiyle, duygularıyla, yarınıyla ilgili düşünebileceği bir zaman aralığıdır ya da ilgi görmek isteyen, sorunlarını konuşmak isteyen bir eş. Tüm bunları düşünecek, işin içinden çıkabilecek gücü bulamıyoruz belki… Daha da zorlayıcı olan ilgilenmek arzusu taşımadığımız bir partnerden saklanıyoruz belki. O en heyecanlı filme odaklanarak ya da televizyondaki herhangi bir programa… İçilen her alkolle, alınan her maddeyle, her iş çıkışı uğradığımız mekanla uzak tutmak, uzak durmak istediklerimiz var belki.
Frankl’a göre hayatta anlam bulamadığımız zaman, o boşluk hissini doldurmak için bağımlılıklara sığınırız. Hayatta bulduğumuz anlamlar değişebilir. Kendimizi değişmez ve sabit olarak görürsek çok büyük bir yanılgıya düşeriz. Bu da bizde kaygıya yol açar.
Satre’a göre benliğimiz üzerinde düşündüğümüzden çok daha fazla tercih hakkına sahibiz. Kendi sınırlarımız dahilinde neyi tercih edersek o olabilmekteyiz. İşte bu büyük özgürlük ve sorumluluk seçimlerimizin sonuçları ile kalakalacağımızı hissetmemize, bunu bilmenin verdiği kaygı da kendimize bir kalkan yaratmamıza sebep olmakta, bağımlılıklar da bir nevi kalkan görevi görmekte bizim için.
Bağımlılıktan çıkış yolu ise az önce verdiğim örneklerdeki gibi asıl altta yatan meselenin peşine düşmektir. Elbette görmek istemediklerimiz, yüklenemediklerimiz, hazır olmadıklarımız olacak. Bu nedenle terapist eşliğinde, bir yol gösterici ile daha kolay adım atabilirsiniz. Anlam bulduğumuz, arzumuzla bağlantımızın kesilmediği, sahip çıkabildiğimiz hayatlar için…
İlginizi çekebilir: Hayat üzerine düşünme pratiği: Doğru sorularla düşünebilmek