X

Babil kulesi bize ne anlatır: Dışarıda bir şey inşa etmek, içeride de bir şey inşa etmektir

Yaşamda genişlemek; içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye sonsuz bir hareket.

Her şey birbiri üzerinden dönüşüyor. Halihazırda bildiğimiz yeteneklerimiz, güçlü veya zayıf olarak nitelendirdiğimiz özelliklerimiz, daha önce denemediğimiz mecralarda yeniden hayat buluyor. Hiç bir araya gelmez sandıklarımız birbirlerine yarenlik ediyor.

İkilik dünyası, fraktalda boyut ve şekil kazanıyor.

Bu yavaş yavaş yukarı tırmanmadır, bu Babil kulesinin inşaatına kaldığımız yerden devam etmektir.

Hikayeye göre zamanlar öncesinde insanlık tek bir yerde yaşarken ve bizim anladığımız anlamda dilleri yokken birlikte vakit geçirmekten öyle çok hoşlanıyorlarmış ki; hep beraber bir kule inşa etmeye karar vermişler. Böylelikle hem beraber çalışabilecekler, hem de kule bitince beraber yaşayabileceklermiş.

Günler, aylar, yıllar geçmiş. Dur durak bilmemiş kulelin inşaatı. İnsanlar hallerinden öyle memnunlarmış ki, bir türlü inşaatı bitirmek istemiyorlarmış, bu yüzden de kule yükseldikçe yükseliyormuş.

Bu durumu izleyen tanrılar iyice endişelenmeye başlamışlar.

Biri diğerine yaklaşıp; “Eğer biraz daha yükselmelerine izin verirsek bize yakınlaşıp bizim gibi olacaklar!” demiş telaşla.

Sonra tanrılar toplanıp bir karar vermişler ve tüm insanlığa lanet olarak 7 dil indirmişler. Dilleri kabul eden insanlar, o güne kadar mükemmel bir uyum içindeyken, yeni dilleri kullanarak birbirlerini anlayamaz, anlaşamaz olmuşlar ve aralarında kavgalar başlamış.

Böylelikle hem kule yarım kalmış, hem de insanlar dağılmış.

Yükselişleri yarıda kalmış, insanlar öz dillerini unutarak, zihinsel dillere teslim olup kendi içsel yolculuklarından, bağlantılarından vazgeçmişler. İçerisi ve dışarısı ile olan bağı ve dengeyi kaybetmişler.

Yaşamda her şey içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye doğru bir mobius şeridi gibidir. Nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan, sebebin sonuç, sonucun sebep olduğu, sürekli olarak birbirini besleyen döngüler halinde…

Babil kulesi de aslında aynı metaforu kullanmıştır. Yukarı doğru fraktal yapıda dönerek yükselen kule, aynı zamanda bizim sarmal DNA’mızdır. İnsan dışarıda bir şey inşa ettiğini düşünürken, aynı zamanda içeride bir şey inşa eder.

Bu durumu daha net görmek için, sebep-sonuçtan uzaklaşmak, zihni olasılıklara açmak gerekir. Elbette bu, “bilinçli cahillik” ile olur. Yani; bile isteye bildiğin her şeyi bırakarak.

Çünkü idrak ile bilmek arasında da fark vardır. İdrak çiçeği bilgi dolayısıyla açar ama sebebi o değildir.

Karışık mı oldu?

Yani, siz pikniğe gidip dinlenmek istersiniz, fakat orada hayatınızın aşkını bulursunuz ve piknik-dinlenme ihtiyaçlarının birer bahane olduğunu anlarsınız.

Sizi pikniğe götürecek sebep bilgidir. Gidince dinleneceğinizi bilirsiniz. Bilgiye açlık duyduran şey de yorgunluğunuz. Doyum hissettiren de planlamadığınız karşılaşmadır ve her şeyin bu karşılaşmanın bahanesi olarak, adımları olarak kullanıldığını idrak edersiniz. Sebebiniz sonuç, sonucunuz sebep olur. Pikniğin konu ile alakası kalmamıştır, yorgunluk da önemini yitirmiştir.

“Öğretilmiş” olan, “doğru” diye dikte edilen her şeyden sıyrılıp kendi gözlerin, kendi aklın, kendi kalbin ile hareket etmelisin ki, bağlantıdaki tezahür gerçekleşsin. Bunun için de gözlemcin ve gözlemleyen bilincin açık olmalı.

Aklımızın sınırlarını, yaratıcılıktan anladığımızı, yaşamdan anladığımızı tekrar süzgeçlerimizden geçirelim. Elimizdeki araçları nerelerde kullanabileceğimize bakma zamanı.

Yaratıcılığımızı kullanma zamanı.

Bunu böyle söylenince, çok sabit bir şekilde akla “sanat” geliyor. Oysaki sanat, sanat dışındaki mecralarda da var olabilir. Yani yaratıcılığı, yaşamı düzenlemek, yeni dünya kurmak üzerine başka katmanlarda seyrederek yapabiliriz. Fraktal yükseliş, yukarı kayan merdivenlerden kastım bu. Sınırlarımızı esnetmek.

Yan yana gelmez denileni aynı potada eritmek.

Simyacılık.

Bu güçlü bir dönüşüm olur.

Bir sanatçının, yaratıcı çözümlerini veya zarafet dolu isyanını politikada kullanması, fikrini anlatamanın binbir çeşit yolunu bulması ne kadar güzel olmaz mı?

Ya da bir yöneticinin eğitmen olması… Küçücük çocuklara, üretmenin, kendini yönetmenin ne demek olduğunu anlatması!

Bizler öğrendiklerimizi, sadece “belirlenmiş” bölgelerde kullanmaya söz veren, “titr”leri içinden çıkmamaya yemin etmiş canlılar mıyız?

Neden içimizdeki renkleri, yaşamın her yönüne yansıtamayalım?

Neden, bir uyanmış insan, egosunu eğitmeyi başarmış ve zarafet ile sevgiyi yönetebilen biri ülkeleri yönetmesin?!

Neden bir sporcu, bedenlerini kullanamayanlara bedeni hareketlendirmeyi öğretmesin?

Kalıpların içerisinde, titrlerin çerçevelediği yerde, sadece eğitilip ezberlediklerimizde değil, yaşamın tamamında varolmak, yaşamı kapsamaktır. Saç ayağını oluşturup denge ile yükselmektir.

İçinden dışarıya doğru akan güce, çağlayan umuda ve renkliliğe, insanın yükselişine ve sınırsızlığına izin ver.

Bu yaşam bizim! Beraber kuralım, beraber yükseltelim, beraber çiçek açalım!

İçerisi nasıl ise, dışarısı da aynıdır.

İlginizi çekebilir: Yaratılmış dünyadan makrokosmosa uzanan bir yolculuk: İnanmak mı, bilmek mi?

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale