X

“Az çoktur” diyen bir bardak: Pisagor Bardağı ve yeni yıl hedefleri üzerine notlar

2018’e giriş cümlesi ne olsun diye çok düşündüm ve buldum. “Az çoktur.” Ne güzel cümle değil mi? Ne kadar anlamlı… Bu yeni yılın ilk yazısı benim bu senemde olacağım hali yansıtsın istedim. “Az çoktur” bardaklarından içilenlerimiz çok olsun (Ozan Önen yazısı alıntısıdır).

“Nedir bu bardak?” diyenlere açıklama gelsin: 2500 yıl öncesinden kalma bir tasarım. Pisagor bardağı olarak anılıyor. Kupanın orta dibinden yüzeyine kadar uzanan bir parmak uzunluğunda bir çıkıntı var; kupanın tam altında ise küçük bir delik var. Bu deliğe rağmen kupadan sıvı sızmıyor ta ki o çıkıntı düzeyini aşana kadar. Yani gözün doysun diyor bu bardak. Az çoktur işte buradan geliyor benim için. Hem bu sadeleşmeye de götürüyor seni. Olay, insan ve ilişkiler anlamında da… Sonuç ne mi oluyor? Sen sana ait olmayan alanlardan çekilince sana kalan alanlarda gerçek buluşmalara yer açılıyor.

Pisagor bardağı olarak bilinen bu bardak “az çoktur” diyor ve çok su aldığında sızdırmaya başlıyor.

Bu sadeleşmeyi bir de sosyal medya anlamında başarmak en zoru bu çağda bence. Şu an itibariyle fark ettirmeden bir süre olmayacağım hesaplarımda. 1 hafta başardım. Her anlamda iyi geldi sanki, devamı gelirse onu da yazarım. Yani bu illa yapılmalı demek değil, kendi adıma yansıttığım ve paylaştığım hikayelerde kendimi o Pınar olarak görmekten hoşlanmadığımı fark ettim. Şimdi anı yaşayarak ve bunu ilan etmeden yaşayarak daha keyif aldığımı gördüm bu son 1 haftada. Belki 1 ay sonra bir post koyacağım. Kendime sınırlar, yasaklar çizmiyorum. Kesinlikle. Özetle sadeleşmek içten gelebilen bir şey, sözlü olan bir şey değil. Bu değişim de bir anda oluyor, yalnız bu uyuyan bir dev gibi sen hazır olduğunda seni yakalıyor. Kaçman mümkün değil. Eğer olduğun, yansıttığın ve yaşadığın hallerden mutsuzsan tabii. Sen istemedikçe bir şeylerin senin adına değişmesi imkansız. Önce o en güzel eylem gerçekleşmeli: İstemek. Gerçekten içten bir istek seni olay, durum ve olasılıklara zaten sürükleyecek.

Bu yeni yılda hedefler daha çok okumak, öğrenmek, seyahat etmek, tiyatro ve film izlemek üzerine

Gerçekleştiriliyor mu? Evet. Belki bir yazı da “Ne okudum ve neyi sevdim?” olur. Ama şimdi izlediklerimden öneriler ekleyerek bu yılın ilk yazısını bitireceğim. Diğer yazılar yine seyahatten devam eder gibi görünüyor. Elimde 2 film ve 2 tiyatro oyunu var. Üçü de en yenilerden. Film ‘Wind River’. Bu bir kasaba adı olduğundan film bu yerde geçiyor. Psikolojik gerilim. Karla kaplı bir ortam, izlerin hemen yok olduğu, kar tipi fırtınalı bir mevsimde geçiyor. Dolayısıyla zamanla yarışılan “Katil kim acaba?” dedirten ve çok da çabuk sonuçlanan bir film. Doğada geçen, efektsiz doğal, iyi oyunculuklarla izlenen bir 1 saat 45 dakika. Ben memnun kaldım bu sadelikten. Siz ne diyeceksiniz bakalım izleyince?

Zamanla yarışılan, “Katil kim acaba?” dedirten ve çok da çabuk sonuçlanan bir film Wind River…

Gelelim oyunlara: Bu sezon bomba bir oyun başladı, bir Shakespeare oyunu: Fırtına. Hüseyin Avni Danyal’ı sahnede izlemek müthiş. Oyun yine istekler, hırslar ve bunların seni nasıl yiyip bitirebileceği üzerine. Sonunda sen çırılçıplak kalıyorsun, dünyaya nasıl geldiysen öyle de gideceksin mesajıyla süper bir oyun. Yeni sezon. Yepyeni bir oyun sizi bekliyor izleyin derim.

Şimdi önerilerde son bir oyun var, maalesef öneriden ziyade eleştiri olacak aslında; Arzu Tramvayı. Popüler biliyorsunuz şu an. 1950’lerde Amerikalı bir yazar tarafından yazılan, bizde de yeniden uyarlanan bir oyun. Ben maalesef pek iç açıcı bulamadım. Gereksiz uzun yerleri olan, ikinci yarısında kan kaybeden bir oyun olmuş. Ama sonuna kadar oyuncular ve performansları hatrına izledim. Gidin der miyim? Bu zamanda bu kadar emek verilen yegane şeylerden biri tiyatro ve yaşatılmalı olduğundan derim. Ama çok sevmediğimi de maalesef eklerim.

Arzu Tramvayı, 1950’lerde Amerikalı bir yazar tarafından yazılan, bizde de yeniden uyarlanan bir oyun.

Diğer 2. film Gülse Birsel filmi “Aile Arasında”. Bu yazıyı yazana 2018’e girene kadar gitmeyen çok az insan kalmıştır kanımca. O kadar güldürdü ve iyi geldi ki. Samimi çünkü. Komik ama bir yandan da düşündürüyor da. Hayatlar gol yemeden asla bir yerlere gitmiyor iyi anlamda ve bu filmde de bunu anlıyorsun yine. İnsanlar illa sevilecek, aldatılacak, yalan söylecek ama eninde sonunda gerçek dediğimiz o yıldızlı berrak gökyüzü seni selamlayacak. Dağılacak bu bulutlar, sen istediğin kadar kapla kendini yalanla. Komedi filminden bu yorumu da ancak ben yapardım değil mi? Çok sevdim, ikinci kez gitmeye de yeltendim ama zaman uymadı.

Paylaştığım bu 4 izlence fark etmeden aynı kategoride buluşuyor: Samimiyet. Nasıl doğal, sade ama içeriği dolu anlatımlar. Bu benim izlediğim/izlemek istediğim yolun içeriği aslında. Az olsun, samimi olsun diyorum.

Artık az çoktur bardağında hayata kadeh kaldırırken dudak payı da bırakmayı unutmayın. Taşmasın. Sevgiler.

 

İlginizi çekebilir: Yaz kalabalığını geride bırakan sakin İzmir’de bir kültür turu

Pınar Cengizoğlu: Uplifers yolculuğuna pandemiden önce gezdiklerimi aktarmak icin başlamıştım. Daha sonra malum bu gezme süreci aksayınca izlediğim, okuduğum ya da gördüğüm bir şeyden etkilenerek bir şeyler yazma serüveni başladı. Olay sadece gezmek değilmiş ki; kelimeler bir yerlere sürükledi diyorum şimdi... İlham mi deniyor buna bilmiyorum ama yazıya dökülecek bir konu, bir olay, çekiyor seni yazmaya diyelim. Uplifers ailesinde yazmaya devam ediyorum bu yüzden seve seve .. Hepimize bol okumalar!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale