X

Ayurveda ile günlük rutininizi ve sağlığınızı düzenleyin

Ayurveda hakkında okuma yaptığım esnada tanıştım, Henry David Thoreu’nun “Sağlığınızı; sabahı ve baharı ne kadar sevdiğinize bakarak değerlendirin” sözüyle.

Maharishi’nin Çağdaş Ayurveda kitabının, “Günlük Rutin” bölümündeki bu cümle, sabahları ve baharı sevmediğim zamanlarda gerçekten de sağlığımın bozuk olduğunu fark ettirdi bana.

Sağlığımın bozukluğu ile kastettiğim şeyse, elbetteki Ayurveda’nın bahsettiği bütünsel sağlık… Yani bedensel, ruhsal ve spritüel sağlık. Bütünsel olarak sağlıklı değilseniz güne zamanında başlamamak için de hep bir nedeniniz oluyor.

Buradaki hikaye, aslında biraz da klişeleşmiş “yumurta mı tavuktan, yoksa tavuk mu yumurtadan çıkar” tartışmasına benziyor:

  • Sağlıklı olmak için güne erken başlamak gerekiyor.
  • Sağlıklıysanız güne erken başlarsınız.

Benim için buradaki karma, sağlıklı olduğumda güne erken başlamak üzerine kurulu. Diğer türlüsünü benim beceremediğim tecrübe ile sabittir.

Peki, güne erken başlamak nedir?

Ayurveda günü nasıl tanımlıyor ve günlük rutininizde size neler söylüyor?

Aslında çok basit… Dünya, büyük patlamadan bu yana güneşle uyanıyorsa, doğanın ritmi güneşle başlıyorsa, Ayurveda da güne güneşle başlamamız gerektiğini söylüyor. Hatta güne hazırlanmak için bir buçuk saat daha erken kalkmak, sabah arınmalarından ve hafif kahvaltıdan sonra harika bir güne hazır olacağımızın altını çiziyor.

Erken kalkmak için tabii ki erken yatmak da şart. Günlük uyku rutini ise sekiz saat olmalı. Sekiz saatin altındaki bir uyku uzun vadede sağlıksız bir hayata neden olurken, üstündeki uyku saatlerinin de Kapha’yı arttırması yüksek ihtimal.

Yeteri kadar uyursan, gece sana bakar

Ayurveda dinlence, bedeni tamir etmek ve hormonal dengeleri sağlamak için uyku saatlerinin mutlaka geceye denk gelmesi gerektiğini, bedenin buna ihtiyacı olduğunu söyler. Çaraka “Gece uykusu yaşayan her varlığın bakıcısıdır” der. Ben bunu, “Yeteri kadar uyursan; gece sana bakar” olarak yorumluyorum.

Bazen İngilizlerin yaptığı gibi, bir şeye karar vermeden önce “üzerinde uyumak” isterim. Hani sindirimi anlatırken demiştik ya, sadece yediklerimizi değil, yaşadıklarımızı, düşüncelerimizi ve gördüklerimizi de sindiririz diye… Gerçekten yeteri kadar uyursan gece sana bakar ve sindirir. Böylece temiz bir zihinle karar verebilmemize olanak sağlar.

İster gece, ister gündüz, sekiz saatlik bir uyku aynı derece faydalı olamaz. Gündüz uykusunun Kapha’yı artırarak tembellik yaratacağının altını çizmek isterim. İşte tam da bu nedenle gündüz uykularından sonra “Sersem oldum” deriz.

Günlük rutinin güneşten önce başlaması ile temel yaşam fonksiyonları da başlar. Arınmadan güne başlamanın sağlıksız olacağını söyleyen Ayurveda, sabah arınması için bir dizi ritüel belirlemiştir:

  • Bağırsak boşaltımı
  • Yüz yıkama
  • Dil temizleme
  • Yağ çekme
  • Diş fırçalama
  • Su içme
  • Hafif bir yağ masajı
  • Meditasyon
  • Nefes egzersizi
  • Duş
  • Hafif kahvaltı

Tüm bunları yapmak için bir buçuk saat gibi bir zamanınız var çünkü kahvaltınızı da güneş doğmadan önce yapmalı ve güne güneşin doğuşu ile başlamalısınız. Bu sabah yoğunluğunuzun nedeniyse gece çalışan bedeninizin tamir, bakım ve yenileme sırasında toksinleri atabileceği forma sokmasıdır. Sabah bu rutinle birlikte arınmış bir beden ile güne başlarsınız.

Dosha, kolaylığı anlatıyor

Günün rutini elbette bununla sınırlı değil. Gün içindeki akış aslında daha kolaydır ve Dosha’ya göre yönetmek ister.

Günün dağılımıysa şöyle şekillenir: 06:00 – 10:00 Kapha, 10:00 – 14:00 Pitta, 14:00 – 18:00 Vata, 18:00 – 22:00 Kapha, 22:00 – 02:00 Pitta, 02:00 – 06:00 Vata.

Beden tiplerini anlatırken, bedenimizde üç beden tipinin de olduğunu, bu beden tiplerinin baskın Dosha’mıza rağmen gün içinde değiştiğini ve yönetimi de buna göre yapmamız gerektiğinden bahsetmiştik. Günlük rutin bize etkin Dosha’yı ve buna göre yaşamanın kolaylığını anlatır.

Sabah kahvaltısı 06:00 öncesi, öğle yemeği 12:00, akşam yemeği için de 18:00’den önce yenmesi ideal beslenme düzenidir. Sindirim ve günlük rutini bir sonraki yazımızda daha derin anlatacağım. Ayrıca, günlük rutin içinde Pançakarma’nın parçası olan oruç ve faydalarına da değinmek istiyorum.

Şimdi gelelim bu hayatın nasıl uygulanabileceğine… Zira meselenin aslı burada. Eminim bir çoğunuz yazıyı okuyunca ideal dünyanın çok ötesinde bir hayatınızın olduğunu ve benim de klavye cengaveri olduğumu düşündünüz. Yok, gerçekten öyle değil. Yaz-kış saat uygulaması ya da uygulanamaması, mesai saatlerinin farklı olması, yoğun iş hayatı, metropollerde yaşayanlar için trafik, sosyal hayat ile sabah 05:00’te kalkmak, akşam 22:00’de yatmak çok da mümkün değil biliyorum.

Ayurveda ile ilgili her şeyi birebir yapmak mümkün değil

Sabah 05:00’te kalkıyorsak da ya servisimiz bizi 05:30 – 06:00 gibi aldığı için ya da evdeki ufaklık 20:00 de uyuyup, sabah 05:00’te gözlerini cin gibi açtığı içindir. Bu sabah trafiği içinde yağ çekme, dil sıyırma, meditasyon, nefes egzersizi, yağ masajı, duş ve kahvaltı yetiştirme telaşı da çok gerçekçi durmuyor, haklısınız.

Ofis arkadaşlarımdan birisi ile konuşurken ancak altı, yedi saat uyuduğunu ve yorgun olduğunu söylediğinde, sekiz saat uyuması gerektiği söyledim. Ancak karşılığında, eve 19:30 – 20:00’de ulaştığını, yemek yiyip kendisine zaman ayırdığında saatin 21:30 – 22:00 olduğu yanıtını aldım. Doğal olarak da 22:00’de uyu diyemedim. Üstelik de sabah Vata ile uyandırdığı bedenini tekrar Kapha ile uykuya daldırarak ofise ulaşıyordu.

Ben günümüz koşullarında Ayurveda ile ilgili her detayı bire bir yapmanın mümkün olmadığına, günümüze uyarlanması gerektiğine inanıyorum. Bana göre coğrafi farklılık bunun ilk ve en büyük nedeni. Ayurveda’ya lokalize ederek bakmak gerekiyor.

Temel ihtiyaçlar zarurete dönüşüyor

Beş bin yıl içinde dünyada çok şey değişti. Dünya aynı hızla dönüyorsa bile zaman çabuk geçiyor… Teknoloji gelişiyor, hayatlar zorlaşıyor, çalışmak temel ihtiyaç değil zarurete dönüşüyor, doğanın dengesinden, evdeki tartının ibresine kadar her şey değişiyor. Her şey bu kadar değişirken, bir bilimi harfi harfine uygulamak da bizim için zor hale geliyor.

Bense, Ayurveda’yı rehber olarak alıyor ve bana gösterdiği yolda yapabileceklerimi hayatımın içine entegre ediyorum. Sabah rutininin bir kısmını evde yaparken, nefes egzersizini (4 al 8 tut 8 ver) ofise yürürken yapıyorum.

Kahvaltımı sabah o kadar erken yapamasam da lor peynirimi, ceviz ve meyvemi en azında 09:00 a kadar ofiste masamda yiyor ya da sadece kahve içiyorum.

12:00 öğle yemeğini en fazla yarım saat gecikmeyle yemeye ve günün en kuvvetli yemeği olmasına özen gösteriyorum.

Akşam 22:00’de yatmak imkansızken, en azından 24:00’te yatmak için kendimi motive ediyorum.

Bir Pitta olarak sınırlarımı biliyorum… Ve günü sakin kullanmak adına, önemli toplantılarımı Vata saatlerine göre organize etmeye çalışıyorum ki gün daha verimli geçsin.

Günlük rutinde tekrar buluşuncaya kadar dengede ve mutlu kalın…

 

İlginizi çekebilir: Sağlıklı yaşamın en önemli formüllerinden: Ayurveda

Müge Murat: Tüm hikâye her beyaz yakalı gibi “İstanbul’dan gitmek istiyorum” ile başladı. Nereye giderimden önce “gitsem ne yaparım?” endişesi ile etrafı dinlemeye ve araştırmaya başladım. Ayurveda ile bu süreçte bir tanıştım. Hindistan’da bir bilim olması ve beden terapiyi derinleştirmesi nedeni ile dikkatimi çekti. 10 yıldır reiki yapıyorum, 2 yıldır ise yoga. Yoga ile tanıştıktan sonra enerjimin yükselmesinden güç alarak beden terapi üzerine uzmanlaşmaya karar verdim. Maya Akademi’de Türkiye Beden Terapi Derneği başkanı Ayla Örsan’dan anatomi, fizyoloji ve uygulama içeren dersleri aldım ve mezun oldum. Uluslararası 608 sertifikasına sahibim. Üç senedir temmuz ve ağustos aylarında Ayurveda öğrenmek için Hindistan'a gidiyorum. Kuzey ve güneyi olmak üzere 17 farklı şehirde Ayurveda’yı deneyimledim. Puşkar bölgesinde özel bir terapi merkezinde “Beden Terapi”, Kochi’de yağların ısıtılması ve dinlendirilmesi eğitimi ve sertifikası aldım. Kerala bölgesinde özel bir doktor ile beden tipi testleri ve hesaplamalarını çalışarak Ayurveda eğitimimi tamamladım. Geçen sene Bangalore’da özel bir Ayurvedik merkezde pançakarma (detox) programını deneyimledim. Hindistan’dan getirdiğim kitaplar ve yayınlardan Ayurveda bilgimi derinleştirmeye devam ediyorum. Tüm bunların yeterli gelmeyeceğini düşünerek anatomi ve fizyoloji bilgimi derinleştirmek için 2. üniversite olarak Tıbbi Dokümantasyon Yönetimini bitirdim. Ayurveda’nın bir alanı olan beden terapiyi Türkiye’de konumlandırmak ile ilgili sporcular ve beyaz yakalılar ile çalışmalar yapıyordum. Şu anda pandemi nedeni ile odağımı biraz daha okumaya ve araştırmaya ayırdım. Bu dönemde Kemal Hamamcıoğlu ve Özen Yula’da yazarlık ve hikâye yazarlığı eğitimleri aldım. Hem Ayurveda’yı hem de yazmayı seviyorum, bu nedenle de Ayurveda deneyimlerimi ve bana kattıklarınızı sizlerle paylaşıyorum. Bunların dışında bir de profesyonel iş hayatım var. Halen DRD Filo Kiralama şirketinde Kurumsal İletişim Yöneticisi olarak çalışıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale