X

Ayrılık illüzyonundan özgürleşmek: Her kriz ardında bir hediye bırakır

Evet ayrılık başlı başına bir illüzyon ve her geçen gün ondan daha fazla özgürleştiğimi gözlemliyorum.

Ölüm, terk etme, terk edilme… Hepsi ayrılığın değişik isimleri. Hepsini de yaşadım.

Bazıları canımı çok acıttı hayatım başıma yıkıldı sandım, bazıları ise çok kolay oldu ellerimden yumuşacık kayıp gittiler…

O çok canımı acıtan ayrılıkların bazıları bugün aklıma gelir gülerim, o andaki hiçbir duygudan eser kalmadığını görür ve yıkılan binaların yerini dolduran tatlı rüzgara bırakıveririm saçlarımı. Bu benim acıyı aşmış, aşarak özgürleşmiş, uçuş uçuş halimdir. Bu kendimle bir zafer kutlamasıdır. O anı aklıma getiren, beni o rüzgarın içine götüren ise ya bugüne yansıyan bir kelime, ya bir ses ya da o ana ait bir koku olur. Ya da eskilerden ziyarete gelen bir arkadaş. 

O ayrılıkların bazıları ise hala rüyalarıma girer. Kalbim ezik uyanırım, biri bütün gece üstümde tepinmiş gibi… Ya da beni o acıya götüren bir an olur bugünde -bazen bir kelime bazen bir ses veya koku- ah derim, keşke kelimesi ile devam etmeden oracıkta bırakıveririm o cümleyi ve o alana girmek istemediğimden hemen bir şey okumaya, izlemeye veya hareket etmeye başlarım. O alana girmek istemem çoğunlukla çünkü orada saçlarımla dans etmeyi bekleyen bir rüzgar yoktur. Orada, depremler vardır hala ayakta kalmayı başarabilen inatçı binaları yıkmaya çalışan. Orada, çok sert rüzgarlar vardır yüzümü dağıtan. Orada, kan, ter, gözyaşı, karanlık ve tutsaklık vardır. O alana her girmeyişim benim “şu an sana göğüs gerecek gücüm yok” deme şeklimdir yaşadığım acılara. Ancak, içten içe bilirim ki ben orada oturmadıkça o binalar üstüme yıkılmadıkça ve rüzgar suratımı dağıtmadıkça, o rüzgar asla saçlarımı okşamayacak. Yine de çoğunlukla insan olma zafiyetime sığınır, kaçarım. Çoğunlukla dediysem kaçtığım anlar hep çoğunluk gibi görünür bana ama bir o kadar çok zaman da oralarda korka korka oturuşlarım olmuştur elbet. Olmasaydı onlara başkalarının anıları gibi bakabilen bir ben de olmazdı bugün.

Beni o ayrılık acısına yeniden yeniden çeken, kalbimi ezen o ayakların sahibi çoğunlukla dört yıl önce hayatıma girmiş olan o eski sevgilim olur.

Dört sene önce tanışmıştım onunla ve o zamandır hala bitmeyen bir sınav onunla yaşadığım.

Bu yıllar içinde onun sayesinde birçok kriz yaşadım ve her kriz bir hediye bıraktı ardında. Bu krizlerden biri de onunla fiziksel olarak iletişim kurma ihtiyacıma yanıt bulamıyor oluşumdu.

(Telefon, yüz yüze görüşme, mesajlaşma, sosyal medya hesaplarını stalklamak hepsi fiziksel iletişime girer)

Ayrılık sonrasında onunla ne zaman fiziksel olarak iletişim kurmak istesem ya saçma sapan bir şey söyler, ya sosyal medya hesaplarında beni çileden çıkartan bir şey görürüm, ya da bana cevap bile vermez.  Cevap vermediği çok azdır ama öyle anlarım da oldu.

Böyle olunca, zamanla neredeyse hiç fiziksel iletişimimiz kalmadı. Sadece benim birkaç ayda bire düşen onun sosyal medya hesaplarında kısa gezintilerim var ve bazen de duygularımı depreştiren eski bir anıya yelken açışlarım. Evet bir de ne zaman geleceğini bilmediğim rüyalar. Hepsi bu.

Başkası olmadı mı? Oldu tabi. Ondan sonra birkaç kez aşık bile oldum ama bu aşkların ölçüsünde bile o vardı. Onu unutturabilecek kadar aşık olmak ya da olmamak… Kilo ile elma alıyoruz sanki.

“Yahu üstünden o kadar zaman geçmiş, seni arayıp sormuyor, aradığında doğru düzgün bir cevap vermiyor neden hala onu stalklıyorsun canım?” demez mi insan. Der tabi. Ben de akıllı mantıklı biri olarak kendime sordum bunu ve cevabımı aldım. 

Ben onu hala stalklıyorum çünkü onunla ilgili herhangi bir şey bende hala güçlü duygular uyandırıyor. Bu demek oluyor ki orada henüz bitmemiş bir sınavım var. Bu yüzden ara ara ona gizli ziyaretler yapmaya devam ediyorum, kendimi görmek için. Her seferinde de güçlü bir duygu ile geri dönüyorum. Bu duygu bazen aşk, bazen yoğun bir özlem, bazen merhamet, bazen nefret, bazen kıskançlık, bazen de değersizlik duygusu oluyor… Hepsi de bana ait.

Ha hayatımdan çıksın diye onun anılarını büyük büyük çuvallara koyup sokağın önüne attığım da çok oldu ama artık bunun zaman kaybı ve boşa giden bir çaba olduğunu biliyorum. Neden biliyor musun? Çünkü onu ve anılarını kapıdan her atışımda başka bir insan formunda bacadan geri girdiğini gördüm.

Ben onu silmeye çalıştıkça o her yeni ilişkimde benden önce masaya oturdu edepsizce.

İnsanın kendini silmeye çalışması çok edepliymiş gibi… Ya da nereye gidiyorsam geliyor olmasının her seferinde bana benden ayrı olmadığını açıkça gösterdiği gibi… Ama görmek isteyen gözler anlar ancak.

Ha bahsettiğim eş ruh falan filanlar değil. Sanırım ben onlara pek inanmıyorum. Öyle biri varsa da benimki Casper olsun isterim, inşallah öyledir.

Benim bahsettiğim, çöpe atmaya çalıştığım ama nereye gitsem beni takip ettiğini söylediğim her şeyin benim onda gördüğüm kendi veçhelerim olmasıdır. Benim bütünüme ait ama henüz hayatıma katmadığım onda görüp beğendiğim eksik parçalarım.

Bunu görüyorum, devam ettiğini de gözlemliyorum ama ben artık eksikleri tamamlamak için acele etmiyorum. Yaşam bu, her gün süren bir yolculuk ve ben olabildiğince farklı sokaklara girip yeni neler varsa bulup çıkartmak istiyorum. Benim olan tüm eksik parçalar bana zamanla gelecek nasılsa. Bundan zerre şüphem yok. Hangi formda gelir bilmem ama gelecek onu biliyorum.

Hadi size artık hediyemi göstermek istiyorum. Bu, onunla fiziksel iletişim kuramama krizinin bir hediyesiydi. Ben paketi açar açmaz bayıldım ve her gün onunla oynuyorum. Oynadıkça gelişiyor ve güzelleşiyor. Adı: Telepati. 

Müthiş bir teknoloji telepati ve bence insanın tek gerçek iletişim aracı.

Bir sonraki yazımda size telepatinin gücünden ve onunla ayrılık illüzyonundan nasıl çıkabildiğimle ilgili gözlemlerimi paylaşıyorum. 

Bu arada, ben yazılarımda mümkün olduğunca yaşadıklarımı deneysel şekilde paylaşmaya gayret gösteriyorum. Herkes için genelgeçer bir doğru olduğunu sanmıyorum çünkü bu yüzden siz de okuduktan sonra benimle kendi deneyimlerinizi paylaşırsanız okumaktan çok büyük keyif alırım.

İlginizi çekebilir: Neden eski ilişkileri bırakamıyoruz? Bağımlı ilişkilerden kurtulup hayatımıza nasıl nasıl devam edebiliriz?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale