“Aynalama” size sizi anlatıyor: Yansımanızı görmek istemez misiniz?
Bilmiyorum daha önce hiç “aynalama” kelimesini duydunuz mu? Konu şu ki; aslında gördüğümüz, duyduğumuz, dinlediğimiz her bir şey bizim içimizdeki bir noktanın yansıması. Kızdığınız ya da davranışlarından pek hoşlanmadığınız bir komşunuz ya da arkadaşınız da dahil bu duruma. Eğer ki herhangi biri, bir durum sizin içinizde öfke, sevinç, neşe, hüzün vb. gibi hislerde yoğun veya yüksek hissettiriyorsa, anlayın ki orada sizinle ilgili bir durum var.
İyi ya da kötü olabilir ama yoğun duygular hissettiğiniz her hangi olay sizin, sıradan bir konuşma anının sıradan bir cümlesi olsa bile bu, içinizde olan bir parçanın dışarı yansıması. Özetle çevrenizde gördüğünüz, gözlemlediğiniz, yaşadığınız her bir şey sizi size yansıtan aynalarınız.
Konu böyle olunca kişi çevresini ve bir yandan da kendisini, tepkilerini gözlemlediği vakit, biraz da durumu eşeleyince çok acayip farkındalıklara şahit olmaya başlıyor. Daha önce anlayamadığın durumları neden yaşamaya başladığını anlıyorsun. Duyduğun ve belki de hoşuna gitmeyen cümlelerin arkasındaki gerçek söylemleri duymaya başlıyorsun. Müthiş bir farkındalık kapısı diyebilirim.
Geçenlerde babamla sohbet ediyorduk. Konu konuyu açıyor, sohbet güzelce ilerliyor derken; bir anda benim ağzımdan bir cümle çıkıverdi. Bunu o fark etmedi ama ben babamı çok iyi tanıyıp bazı içsel konularını bildiğim için; eyvah bu cümleden tetiklenebilir diye geçirmiştim o an içimden. Eğer biraz daha uyanık bir bilinç seviyesinde olsaydı, muhtemelen tetiklendiği için benimle tartışabilirdi. Fakat işin garibi o cümleyi can yakmak için sarf etmemiştim.
Konunun ilginç kısmı, ben o cümleyi hiç düşünmeden, istemsiz sarf etmiştim. Çok kişisel söylenmiş gibi duran cümlenin aslında kişisellikle yakından uzaktan alakası yoktu. Bu ne demek peki?
Bu benim için şu anlama geliyor: Ben herhangi biriyle konuşurken rahatsız olduğum noktada, aslında karşımdaki kişi o cümleyi beni aynaladığı için sarf ediyor olacak ve hiçbir ama hiçbir şey kişisel değil ve olmayacak! Benim kişiliğimle derdi yok aslında insanların; benim kendim dışımdaki herkes sadece beni bana yansıtıyor. Yansıtıyorlar ki kendi içimi görebileyim. Yansıtıyorlar ki gördüklerimi ihtiyacım dahilinde dönüştürebileyim. Hoşuma gitmeyen herhangi bir şeyde tetiklendiğimde, içimde neye rezone ediyor bakayım. Bakayım da kendimi iyice anlayayım. Temizlenmesi gereken ne varsa temizleyeyim. Temizleyeyim de daha hafif ve rahat yaşayayım.
Konuları kişisel almak beni çok yoran bir durum. Bu sebeple bu aydınlanmaya aşırı mutluyum şu an. Umarım hayatın içerisinde de rahatça pratik edebilirim.
Tüm bunlardan ayrıca bir de; aynalara gerçekten ihtiyacımız var mı? Aynalar, aynalamalar olmak zorunda mı? Biz sürekli tetiklenme halleri ile hayatımızı geçirmek zorunda mıyız?
İçinden bu tip soruları geçirenlere minik bir cevapla yazımı sonlandırmak isterim. Hayır, aynalara ihtiyacımız olmak zorunda değil. Hayatımızın her anında aynalamalarla yaşamak zorunda da değiliz. Nasıl mı? Kendini iyi, kötü, doğru, yanlış, karanlık, aydınlık, güzel, çirkin; her şeyinle, her bir noktanla severek kabul ettikten sonra aynasız yaşamı öğreniyormuşsun. Bu bilgi hocam Ezgi’den geldi bana çok yeni bir zamanda. Hallettim mi? Hayır, senelerdir uğraşıyorum! Ama elimden geleni yaptığımı söyleyebilirim.
Nice olduğumuz gibi sevgide kalabildiğimiz hallerimize. Çok sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Tanıştığımız kişi hakkında hemen sonuca varmak: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyor olabilir miyiz?