Uplifers‘taki “Explore Up” köşemde zaman zaman ve de dönüp dolaşıp yazacağıma emin olduğum bir şehir var ki aranızda çoktan gitmiş görmüşler vardır; ve muhtemelen anlatacaklarıma hak vereceklerdir. Almanya’nın kuzey şehri Hamburg‘dan bahsediyorum. Oraya gittiğim an itibariyle -sadece yarım sene yaşamış olsam da- okulum, evim ve kocaman bir arkadaş çevrem ve hatta gerçek bağlarımızın olduğuna inandığım akrabalarımın olmasından dolayı kendimi oranını yerlisi gibi hissettim mütemadiyen.
Üstelik şehir hiç sevilmeyecek gibi de değildi. Avrupa’da nereye gittiysek “ille de Hamburg” diyerek koşup geri döndük şehrimize. Barselona’yı saymadığımız sürece tabi. Zira, orada en büyük zaaflarımdan gani gani var ki onlar güneş, deniz ve Flamenko’dur! Bunların dışında Hamburg, hem yaşayanlarının hem de şehrin yapısının kaliteli olduğu, insanlarının mutlu yaşadığı, çalışmanın da hakkının verildiği, eğlenmenin de ihtiyaç olduğunun bellendiği harika bir şehir. Üstelik Avrupa’nın Rottenburg’dan sonra ikinci büyük limanına sahip şehri; hem de nehir kenarında olmasına rağmen!
Detaylı anlatacaklarıma üçer nokta koyarak, bu hafta oraya ilk yerleştiğimiz zamanlardaki öncelikli keşif yerlerimizden olan bir yerden bahsetmek istiyorum: Vintage pazarı!
Vintage diye de adlandırılan, çoğu zaman antika hissi veren, kimi zaman sadece ikinci el olan eşyalar; ülkemizde her ne kadar son zamanlarda değer kazanmış olsa da, Almanya’da bu iş çoktan popüler kültürde yerini almış durumda. Flohmarkt denilen pazar, her cumartesi sabitlenmiş olan saatlerde kurulur ve müşterisi daim olurdu. Eminim hala da öyledir…
Hem çok uygun fiyatlarda, hem ‘böyle şeyler vardı eskiden sahi’ dedirten nostalji tadında, hem de ‘antika bir şey buldum sanırım!’ heyecanı veren birçok eşya almanız mümkün. En çok da bisiklet alanların ve satmayı düşünenlerin uğrak yeri Flohmarkt… Şehrin ulaşım ağında büyük önem taşıyan araçlar olan bisikletler, her daim değerli ve revaçta burada. O yüzden, ne zaman ki bisikletinizi değiştirmeye karar verdiniz, yolunuz mutlaka Flohmarkt’tan geçmeli -ki şehre hakimseniz zaten siz çoktan oraya varmışsınız demektir.
Bizim en büyük keyiflerimizden biriydi burası, hem de hiç ikinci el ürünle ilgilenmeyen insanlar olarak. Ne minik kutular kaldı almadığımız, ne takılar, ne CD’ler, ne kartpostallar…
Cumartesi sabahları kahvaltı keyfinizi tamamladıktan sonra mutlaka önce bir Flohmarkt’a uğramalı, oraya gitmişken Sternschanze’deki kendine münhasır kafelerinde birer kahve içmeli, oradan da sonu Fischmarkt’ta (cümlede geçen her anahtar kelime, birer ekstra yazıyı hak etmekte, yakında gelecek o halde…) sonlanacağı kaçınılmaz olan geceye hazırlanmak üzere eve dönmeli ve aldıklarınızı bırakmalısınız…
Aranızda Hamburg’da yaşayan, oranını tadını almış, az biraz da keşfe dalmış olanlarınız varsa, mutlaka kulaklarındaki aşinalıklar ve yaşanmışlıklar tekrar canlanmış olacaktır gözünde.
Güzellikleri ve güzel günleri her zaman tazeleyebilmeniz dileğiyle…
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.