X

Atipik anoreksiya nedir ve neden tehlikelidir?

Beden ve ruh sağlığı üzerine içerikler yayınlayan mindbodygreen adlı sitede Dr. Ovidio Bermudez’in şu cümlesi dikkatimi çekti: “Birinin yeme bozukluğu yaşayıp yaşamadığına beden ölçülerine ya da kilosuna ve görünüşüne bakıp karar veremeyiz.” Daha önceki yazılarımda yeme bozukluklarının ırk, etnik köken, cinsiyet, yaş ya da sosyal-ekonomik durum ayırt etmeden toplumun hemen her kesimini etkileyen ciddi fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklalar olduğunu vurgulamıştım. Ama sanırım bu hastalıkların sadece çok zayıf ya da çok şişman insanlarda görülmediği, aksine görünüşün hayli yanıltıcı olabileceği üzerinde pek durmadım. Dolayısıyla bu hafta “atipik anoreksiya” adı verilen yeme bozukluğundan bahsedelim istedim.

ABD’nin ruhsal hastalıkları tanılamak için yayımladığı kitapçığın son basımında da artık bir yeme bozukluğu türü olarak kabul edilen “atipik” anoreksiya ile “standart” anoreksiya arasında pek çok benzerlik bulmak mümkün. Yine, Dr. Bermudez’e göre her iki yeme bozukluğu türünde de kilo verme arzusu, kilo almaktan aşırı korku duyma ve olumsuz bir beden algısına sahip olma gibi durumlar ön plana çıkıyor. Atipik anoreksiyayı diğerinden ayıran ise, bu rahatsızlıkla mücadele eden insanların kilo açısından “normal” bir tablo çizmeleri. Tahmin edeceğiniz üzere, kişinin BMI endeksine göre sağlıklı bir kiloda olup olmadığına karar vermeye meyilli sağlık sistemimizde atipik anoreksiya yaşayan insanlar çoğu zaman gerekli yardım elini bulamıyor, tedavi olmak bir yana hastalıklarını bile tanıyamayabiliyor ve bu süreçte gittikçe daha fazla hasta oluyorlar.

Sick Enough kitabının yazarı Jennifer L. Gaudiani, kendi klinik tecrübelerinde atipik anoreksiyayla mücadele eden insanların aşırı zayıf olmadıkları için yeme bozukluğu yaşadığına inanmadıklarını gözlemlediğini ifade ediyor. Yani hastaların kendisi de basmakalıp fikirlerin tutsağı olmuş durumda.

Gaudian’a göre, yeme bozukluğu yaşandığını gözden kaçıran sağlık profesyonellerinin, hastaları verdikleri her kilo için tebrik etmesi ve sıkı bir diyetle kilo vermeye devam ederek “sağlıklı” kilolarına gelebilecekleri yönündeki teşviki durumu daha tehlikeli sulara çekiyor. Çünkü hastalığı iyileştirmek için izlenen kısıtlayıcı beslenme düzeni tam aksine kişiyi sağlıksız bir hayata mahkûm ediyor. Gauidan, yeme bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir kliniğin yaptığı çalışmadan da bahsediyor. Buna göre, kliniğe başvuran atipik anoreksiya tanılı hastalar fiziksel ve psikolojik olarak en az tipik anoreksiya nervoza hastaları kadar sağlık sorunu yaşıyorlar.

Bedenlerimizi minicik bıraktığımız için bizi öven bir dünya

Atipik anoreksiyadan iyileşmekte olan ve beden olumlama hareketini savunan moda yazarı Shira Rose’un anlattıkları bu rahatsızlıkla mücadele eden insanların güç durumunu ne de güzel özetliyor: “Kilo vermeye başladığımda davranışlarımın aslında sağlıksız olduğunu ve beni gittikçe çıkmaza götürdüğünü uzun zaman inkâr ettim. Önümü göremiyordum. Tüm bu sırada etrafımdaki dünya, kendimi aç bıraktığım, bedenimi küçülttüğüm için beni nasıl da övüyordu. Kısıtlı bir beslenme düzeni sürdürdüğüm aylardan sonra dayanamadığım bir an geldi ve bayıldım. Merdivenlerden düşüp burnumu kırmama rağmen kimse de karşıma çıkıp yeme bozukluklarından bahsetmedi, beni doğru bir tedaviye sevk etmedi. Sanırım bunun nedeni, kilo verdiğim tüm o aylarda, şişman sayılan görüntümün ortalama bir beden görüntüsü kazanması ve anoreksiya nervoza hastalarında görmeye alıştığımız şekilde hiçbir zaman aşırı zayıflamamam olmuştu.

Dr. Bermudez’in mindbodygreen’le yaptığı söyleşide ifade ettiği üzere atipik anoreksiya da diğer yeme bozuklukları gibi fiziksel ve psikolojik komplikasyonlara neden olmakta. Bermudez şöyle devam ediyor: “Kişinin kilosu ne olursa olsun, uzun süre yetersiz beslenen bedende ciddi komplikasyonlar görülüyor. Kısıtlı beslenmenin getirdiği enerji kaybı, tipik anoreksiya nervozada gördüğümüz gibi aşırı zayıflamaya götürmese bile bedende telafisi zor, ciddi zararlar bırakıyor. Atipik anoreksiyayla mücadele eden insanların kiloları ‘normal’ aralıkta seyrettiğinden onların durumunu gerek biz sağlık hizmeti sunanlar gerek toplum gözden kaçırıyoruz ve haliyle etkili bir tedaviye başlamak için çok değerli zamanlar harcanıyor.

Dolayısıyla, yeme bozuklukları teşhisinde kişinin kilosuna takılıp kalmamak, durumu daha geniş bir bakış açısından değerlendirmek çok ama çok önemli.

Teşhis gözden kaçırılıyor

Sağlık sektöründen tıbbi destek sunan kuruluşlara, kısıtlı beslenmeyi teşvik eden diyet kültüründen iyi niyetli aile ve arkadaş çevresine kadar koca bir dünyadan şu mesajı alıyoruz: Küçük her zaman daha iyidir. Zayıflık her zaman güzellik ve sağlıktır.” Bu sözler yeme bozuklukları ve beden algısı üzerine klinik çalışmalar yapan beslenme uzmanı Marci Evans’a ait. Sağlıksız bir zayıflığı ve ince bedenleri el üstünde tutan toplumlarımızda yeme bozukluklarının teşhisi de tedavisi de hayli zor. Hatta çoğu zaman hastaların kendisi bile tedavi için doktora başvurmaktan, yakınlarından destek istemekten uzak duruyor. Çünkü “ortaya çıkmaya” utanıyorlar.

Daha önce de pek çok kez altını çizdiğimiz gibi yeme bozukluklarına yol açan çeşitli faktörler var. Genetik yatkınlıktan başlayarak travmaların, okul değiştirme, boşanma veya ölümler gibi zor durumların ve elbette diyetlere kadar pek çok faktörün varlığından bahsedebiliriz. Ama unutmamamız gereken daha önemli bir şey var: Yeme bozuklukları bir tercih değildir. Bizler bile isteye kendimizi aç bırakmıyor ya da tıkanırcasına yeme nöbetleri yaşayıp ardından büyük pişmanlıklarımızla kusma ya da aşırı egzersiz gibi zararlı yöntemlere başvurmuyoruz. Evet, yeme bozuklukları bir tercih değil ama tedavi olmayı istemek ve uzanan yardım ellerini sıkıca tutmak bizim tercihimiz, bizim kararımız.

Tedavisi mümkün

Atipik anoreksiya hastalarının kurtuluş yolu da öncelikle “yeterince hasta” olduklarını kabul etmekle başlıyor. BMI endeksine göre “normal kiloda” veya “kilolu” olup olmadıkları önemli değil; atipik anoreksiya da diğer yeme bozuklukları kadar tehlikeli; dolayısıyla, kişinin bedeninde oluşan enerji açığını gidererek fiziksel ve psikolojik destekle iyileşmesi gerekir.

ABD merkezli Ulusal Yeme Bozuklukları Birliği’ne göre (NEDA), atipik anoreksiyanın tedavisinde kişinin durumunun ciddiyeti oranında bir süre hastanede yatması gerekebileceği gibi hastane-ev arasında belirlenen bir rutin de yeterli olabilir. Fiziksel komplikasyonların giderilmesine yönelik tedaviyle birlikte bilişsel davranışçı terapi, diyalektik davranış terapisi, maruz bırakma terapisi gibi psikolojik tedavinin de dahil edildiği bir iyileşme planı yürütmek çok önemli.

Araştırmalar, yeme bozukluklarına birden fazla faktörün neden olduğunu, dolayısıyla tedavinin de disiplinler arası bir yaklaşımla tıbbi komplikasyonlar üzerinde çalışan bir hekim, psikiyatrist, klinik terapist ve beslenme uzmanından oluşan bir ekiple sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca, kişinin kaygı ve korkularını dindirmeye yardım edecek meditasyon, yoga ve günlük tutma gibi teknikler de faydalı olabiliyor ama elbette bunların hiçbiri profesyonel tıbbi tedavinin yerini alabilecek iyileşme yolları değil.

Yeme bozukluklarıyla mücadele zor, çetin ve yıldırıcı. Ama iyileşmek mümkün. İyileşebiliriz.

Çok uzun süre yeme bozukluklarıyla yaşayanlarımız bile bu durumdan tam anlamıyla kurtulabilir ve bir yerde kendi yarattığımız bu hapishanenin parmaklıklarını bir daha geri dönmemecesine arkada bırakabilir. Kolay değil. Tek başına olmaz. Ama güvendiğimiz ve aynı şekilde bize inanan insanların desteğiyle ve düştükçe yeniden ayağa kalkmaktan vazgeçmediğimiz sürece yeme bozukluklarının çaldığı hayatları ondan geri alabiliriz.
Umut ve sağlık dolu haftalar!

Kaynaklar:
https://www.mindbodygreen.com/articles/atypical-anorexia-eating-disorders
https://www.wellandgood.com/good-advice/what-is-atypical-anorexia/
https://www.seattletimes.com/life/wellness/anorexia-knows-no-body-type-and-thinking-otherwise-can-be-a-barrier-to-treatment/
Jennifer L. Gaudiani, Sick Enough: A Guide to the Medical Complications of Eating Disorders,2018
https://www.amazon.com/Sick-Enough-Jennifer-L-Gaudiani/dp/0815382456

İlginizi çekebilir:
Ortaya çıkın ve paylaşın: Yeme bozukluğu yaşadığınızı saklamak zorunda değilsiniz
Madalyonun diğer yüzü: Erkekler de yeme bozukluklarıyla mücadele ediyor
Yeme bozuklukları ve yoga: Ahimsa ilkesi, yeme bozukluklarıyla mücadelede yardımcı olabilir
Anoreksiya nervozanın temelinde genler mi yatıyor?
Yeme bozuklukları farkındalık haftası

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale